'BLOODSHOT': MATRIX-TERMINATOR KIRMASI B-TİPİ BİR VIN DIESEL FİLMİ
FİLMİN NOTU: 4
|

Bir başka çizgi roman uyarlaması serisi başlatma arayışı… “Bloodshot”, Vin Diesel’in hatrına izlenebilen Matrix-Terminatör kırması bir Valiant Comics filmi. Ama en iyi ihtimalle sektöre Paul W.S. Anderson gibi memuriyeti abartan bir yönetmen daha sokmasıyla anılacaktır.
VALIANT COMICS’İN SERİ HEVESİ
Vin Diesel’in yeni milenyumun en önemli aksiyon yıldızı. Siyahi mahalle kültürünü öne çıkarırken omuzlarına ‘anti-kahraman’ geleneği yüklenen sahne kimliğiyle geniş bir kitleyi etkisi altına aldı. Onun 2001’de başlayan ‘Hızlı ve Öfkeli’ (‘The Fast and the Furious’) serisiyle ile ününe ün kattığını kabul etmek gerek.
Ama bunun yanında “Derin Karanlık” (“Pitch Black”, 2000) ile başlayan Riddick filmlerindeki varlığını ve karizmasını da unutmamak lazım. 2002’de başlayan ‘XXX’ ise onun alternatif bir ajan olarak iki filme yayılmasına alan sağladı. Ne zaman kaliteyi devreye soktuğunda tür sinemasında farkını hissettirmeyi becerdiği söylenebilir.
“Bloodshot”, Sony’nin Valiant Comics üzerinden yapmayı planladığı bir serinin başlangıcı olarak devreye sokuluyor. Hikayesi 1995’te başlayan bir süper kahramanın üzerine gidiyor. Eric Heisserer ile Jeff Wadlow’un yani “Geliş” (“Arrival”, 2016) ile “E-Katil”in (“Cry_Wolf”, 2005) yaratıcılarının bir araya geldiğini görüyoruz. Bu durum aslında fazlasıyla belleğe yoğunlaşma sözü veriyor.
VALIANT COMICS’İN SERİ HEVESİ
Vin Diesel’in yeni milenyumun en önemli aksiyon yıldızı. Siyahi mahalle kültürünü öne çıkarırken omuzlarına ‘anti-kahraman’ geleneği yüklenen sahne kimliğiyle geniş bir kitleyi etkisi altına aldı. Onun 2001’de başlayan ‘Hızlı ve Öfkeli’ (‘The Fast and the Furious’) serisiyle ile ününe ün kattığını kabul etmek gerek.
Ama bunun yanında “Derin Karanlık” (“Pitch Black”, 2000) ile başlayan Riddick filmlerindeki varlığını ve karizmasını da unutmamak lazım. 2002’de başlayan ‘XXX’ ise onun alternatif bir ajan olarak iki filme yayılmasına alan sağladı. Ne zaman kaliteyi devreye soktuğunda tür sinemasında farkını hissettirmeyi becerdiği söylenebilir.
“Bloodshot”, Sony’nin Valiant Comics üzerinden yapmayı planladığı bir serinin başlangıcı olarak devreye sokuluyor. Hikayesi 1995’te başlayan bir süper kahramanın üzerine gidiyor. Eric Heisserer ile Jeff Wadlow’un yani “Geliş” (“Arrival”, 2016) ile “E-Katil”in (“Cry_Wolf”, 2005) yaratıcılarının bir araya geldiğini görüyoruz. Bu durum aslında fazlasıyla belleğe yoğunlaşma sözü veriyor.

PHİLİP K. DICK’İN EKSİKLİĞİ HİSSEDİLİYOR
Ama film, “Hesaplaşma” (“Paycheck”, 2003) gibi gizemi ve ritmi iyi ayarlanmış bir John Woo-Philip K. Dick birlikteliği olmayı beceremiyor. Ünlü bilimkurgu yazarının kalem izini mumla aratmak için çok uğraşıyor sanki. Hatta “İnfazcı” (“The Punisher”, 2004) gibi demode bir çizgi roman uyarlamasıyla kardeşlik ilişkisi kuruyor.
Bunun ötesinde de bir asker olarak geri dönüşüne, dirilmesine odaklandığımız Ray Garrison adlı bir tiplemenin izini sürüyoruz. Bu durum filmin ‘Evrenin Askerleri’ (‘Universal Soldier’) geleneğine göz kırpmasına sebebiyet veriyor. Teknolojik aksiyon serisinin ilki iyi başlasa da zamanla Van Damme’ın kült hayranlarını avcuna almayı hedeflediği açığa çıkmıştır.
DIESEL’İN BİLİMKURGU KÜLLİYATINDA NEREYE YERLEŞİYOR?
Mesele hiç de ‘Pitch Black’ serisindeki gibi gizemli ilerlemiyor. Orada kendine özgü bir uzay operası dünyası vardı. Burada ise "M.S. Babylon" (“Babylon A.D.”, 2008), “Son Cadı Avcısı” (“The Last Witch Hunter”, 2015) gibi boş yere görsel efekt tüketen B-tipi bilimkurgu-fantastik damarından ilerleme tercihini görebiliyoruz.
Diesel’in proje seçimi genelde iyidir. ‘Hızlı ve Öfkeli’ filmleri ikincisi dışında mahalle kültürünü hakkıyla yerine getiremese de para kazanma açısından bir tutarlılığın sözünü vermiştir. Burada da o kanayan yaranın üzerine giden bir çeşit ‘kan çanağı gibi’ bir karakterin izinde ilerliyoruz.
Ama film, “Hesaplaşma” (“Paycheck”, 2003) gibi gizemi ve ritmi iyi ayarlanmış bir John Woo-Philip K. Dick birlikteliği olmayı beceremiyor. Ünlü bilimkurgu yazarının kalem izini mumla aratmak için çok uğraşıyor sanki. Hatta “İnfazcı” (“The Punisher”, 2004) gibi demode bir çizgi roman uyarlamasıyla kardeşlik ilişkisi kuruyor.
Bunun ötesinde de bir asker olarak geri dönüşüne, dirilmesine odaklandığımız Ray Garrison adlı bir tiplemenin izini sürüyoruz. Bu durum filmin ‘Evrenin Askerleri’ (‘Universal Soldier’) geleneğine göz kırpmasına sebebiyet veriyor. Teknolojik aksiyon serisinin ilki iyi başlasa da zamanla Van Damme’ın kült hayranlarını avcuna almayı hedeflediği açığa çıkmıştır.
DIESEL’İN BİLİMKURGU KÜLLİYATINDA NEREYE YERLEŞİYOR?
Mesele hiç de ‘Pitch Black’ serisindeki gibi gizemli ilerlemiyor. Orada kendine özgü bir uzay operası dünyası vardı. Burada ise "M.S. Babylon" (“Babylon A.D.”, 2008), “Son Cadı Avcısı” (“The Last Witch Hunter”, 2015) gibi boş yere görsel efekt tüketen B-tipi bilimkurgu-fantastik damarından ilerleme tercihini görebiliyoruz.
Diesel’in proje seçimi genelde iyidir. ‘Hızlı ve Öfkeli’ filmleri ikincisi dışında mahalle kültürünü hakkıyla yerine getiremese de para kazanma açısından bir tutarlılığın sözünü vermiştir. Burada da o kanayan yaranın üzerine giden bir çeşit ‘kan çanağı gibi’ bir karakterin izinde ilerliyoruz.

DAVE WILSON, PAUL W.S. ANDERSON’IN YERİNE Mİ OYNUYOR?
“Bloodshot”ın yönetmeni Dave Wilson fazlasıyla video oyunu dünyasına yatkın. 90’larda kalıcı filmlere imza atsa da video oyunu uyarlamalarına kayınca kontrolden çıkan Paul W. S. Anderson’dan farksız çalışıyor. Filmde ‘Terminator’ benzeri bir robot-insan kırması mekanizmandan yola çıkan ana karakterin üzerine gidiliyor. Onun başarılı olması zor. Ama bilimkurgu klasiğinin ikonik ilk iki filminden gözümüze aşina olan sahneleri de kabak gibi devreye sokmanın bir açıklaması yok.
Film, finalde ise Guy Pearce’in Laurence Fishburne’leşmesiyle (Morpheus) aslında “Matrix” (“The Matrix”, 1999) ardılı bir sanal gerçeklik bilimkurgusuna dönüşüyor. Bu dijital rötuş, çok yapay ve günümüze göre fazlasıyla ‘daha önce görmüştük’ hissi yaratıyor. Mostow’un “Suretler”i (“Surrogates”, 2009), Neveldine-Taylor’ın “Oyuncu”su (“Gamer”, 2009) bile bu konuda daha derli topluydu, kendi dünyalarını yaratabiliyorlardı. Bu sebeple de Diesel’in melezliği bu filmde bir fayda etmemiş.
EN AZINDAN AKSİYONA KOREOGRAFİ YAPILMALIYMIŞ
Ama bilimkurguyu böylesi siyah-beyaz karışımı bir ten renginden ilerletme hedefi var. En azından buna saygı duyabiliriz. Günümüzün dünyasına adapte olma adına yapıştırılmış görsel efektlerin kontrolü altına aldığı bir film izliyoruz. Bunun da aslında çizgi romanın çizerlerinden Kevin VanHook’un “Alfa Kurt”un (“Alpha”, 2018) yönetmeni ve görsel efekt danışmanı olmasıyla açıklanabileceği gerçeği ortada!
“Bloodshot”, umarız seriye dönüşmez. Aksi takdirde B-tipi oyuncular, ucuz bir koreografi ve belli seviyede efektlerle bir şeyler yapıldığı zannedilebilir. Ama yönetmen için gerçekten de bir yıkım ve flop anlamına geliyor. En azından aksiyona ‘John Wick’in sonuncusundaki gibi bir koreografi getirilseymiş kendini izletebilirmiş. Bu haliyle bıkkınlık yaratan temposu yüksek sahnelerle nefes almakta, ayakta durmakta zorlanan öylesine bir bilimkurgu-aksiyon olarak kalıyor.
“Bloodshot”ın yönetmeni Dave Wilson fazlasıyla video oyunu dünyasına yatkın. 90’larda kalıcı filmlere imza atsa da video oyunu uyarlamalarına kayınca kontrolden çıkan Paul W. S. Anderson’dan farksız çalışıyor. Filmde ‘Terminator’ benzeri bir robot-insan kırması mekanizmandan yola çıkan ana karakterin üzerine gidiliyor. Onun başarılı olması zor. Ama bilimkurgu klasiğinin ikonik ilk iki filminden gözümüze aşina olan sahneleri de kabak gibi devreye sokmanın bir açıklaması yok.
Film, finalde ise Guy Pearce’in Laurence Fishburne’leşmesiyle (Morpheus) aslında “Matrix” (“The Matrix”, 1999) ardılı bir sanal gerçeklik bilimkurgusuna dönüşüyor. Bu dijital rötuş, çok yapay ve günümüze göre fazlasıyla ‘daha önce görmüştük’ hissi yaratıyor. Mostow’un “Suretler”i (“Surrogates”, 2009), Neveldine-Taylor’ın “Oyuncu”su (“Gamer”, 2009) bile bu konuda daha derli topluydu, kendi dünyalarını yaratabiliyorlardı. Bu sebeple de Diesel’in melezliği bu filmde bir fayda etmemiş.
EN AZINDAN AKSİYONA KOREOGRAFİ YAPILMALIYMIŞ
Ama bilimkurguyu böylesi siyah-beyaz karışımı bir ten renginden ilerletme hedefi var. En azından buna saygı duyabiliriz. Günümüzün dünyasına adapte olma adına yapıştırılmış görsel efektlerin kontrolü altına aldığı bir film izliyoruz. Bunun da aslında çizgi romanın çizerlerinden Kevin VanHook’un “Alfa Kurt”un (“Alpha”, 2018) yönetmeni ve görsel efekt danışmanı olmasıyla açıklanabileceği gerçeği ortada!
“Bloodshot”, umarız seriye dönüşmez. Aksi takdirde B-tipi oyuncular, ucuz bir koreografi ve belli seviyede efektlerle bir şeyler yapıldığı zannedilebilir. Ama yönetmen için gerçekten de bir yıkım ve flop anlamına geliyor. En azından aksiyona ‘John Wick’in sonuncusundaki gibi bir koreografi getirilseymiş kendini izletebilirmiş. Bu haliyle bıkkınlık yaratan temposu yüksek sahnelerle nefes almakta, ayakta durmakta zorlanan öylesine bir bilimkurgu-aksiyon olarak kalıyor.
'İLK AŞK': YAKUZA FİLMLERİNİN 'KIZGIN BOĞA'SI
FİLMİN NOTU: 4.5
|

Japonya’nın kült yönetmeni Takashi Miike’nin Cannes 2019’da Yönetmenlerin 15 Günü’nde açılan 2019 tarihli eseri. Yakuza filmlerinin “Kızgın Boğa”sı olarak anılabilecek “İlk Aşk”, yönetmenin kariyerinin hantal ve vasat eserleri arasına katılıyor.
DENK GETİRİNCE KALICI FİLMLERE İMZA ATIYOR
İkinci Japon Yeni Dalgası’nın en popüler ismidir Takashi Miike. Ama 90’lardan bu yana yaşadığı üretim bolluğundan çok fazla sonuç alamamıştır. Arada ciddi ve kalıcı filmlere imza atsa da kariyerinin ana düsturu boş egzoz yakmak olmuştur. Bu durum, senede 5-6 uzun metraja çıkmasıyla açıklanabilir.
1999’da “Ölüm Provası” (“Odishon”), 2001’de “Katakurilerin Mutluluğu” (“Katakuri-ke No Kôfuku”, 2001) başyapıt seviyesindeydi, 2003’te “Cevapsız Arama” (“Chakushin Ari”) ise cep telefonunun ce yaptığı korku modeli için çığır açıcı oldu. 2010’larda ise “Köstebek Şarkısı” (“Mogura No Uta: Sennyuu Sousakan Reiji”, 2013), “Over Your Dead Body” (“Kuime”, 2014), “For Love’s Sake” (“Ai To Makoto”, 2012), “Blade of the Immortal” (“Mugen No Jûnin”, 2017) gibi kendi çılgınlığını destekleyen denemelere imza attı.
BOKS FİLMİNE ENJEKTE EDİLEN YAKUZA, TRIAD VE AŞK ÖĞELERİ
Ama genelde Miike’nin ana problemi ‘istismar’a ve ‘yakuza filmleri’ne fazla kaymasıdır. Bu kültürel türü genelde sömürüye alan açan bir noktaya gitmesidir. “İlk Aşk” (“Hatsukoi”, 2019) aslında yönetmenin kariyerinde 120 dakika üzerine çıkıp ciddi olmak isterken hantal bir tür denemesi olmasının ötesine dönüşememe sorununu 108 dakikada hortlatmış.
Öncelikle hedef yakuza filmlerinin “Kızgın Boğa”sını (“Raging Bull”, 1980) yaratmak. Yani bir boksör filminin üzerine inşa edilmiş yakuza, triad ve aşk öğeleri var. Kağıt üstünde bu melez dünyaya odaklanmak istiyoruz. Ama Cannes ana yarışmaya veya majör festivallere girdiğinde süreyi uzatıp kendini ciddiye almaya çalıştığı filmlerden farksız bir yapı var.
2010’LARDA SONO’NUN ÇILGINLIĞIYLA BAŞ EDEMİYOR
Yönetmen 90’lardaki giriş döneminde de yakuza filmlerinin motiflerini ve alt türlerini bir yere getirmeyecek şekilde kullanıyordu. Burada da bu durumdan izini görebiliyoruz. “İlk Aşk”, fazlasıyla kansız bir Miike filmi olma hedefiyle yola çıkıyor. Ama yakın dönemden “Yakuza Cehennemi” (“Gokudo Daisenso”, 2015) gibi yakuza dehlizlerinde kaybolma problemi çekiyor.
Filmin ilk 60-70 dakikası enerjik ve akıcı gidiyor. Ama onun devamı getirilemiyor. Bu da en büyük sorunsal. Miike’nin kariyerinde özellikle 2010’larda video oyunu, çizgi roman uyarlamalarından ciddi meseleli film çıkartırken ritmi tutturamama sorunu hortladı. Bu durum aynı akımda yer aldığı Sono’nun enerjisine ulaşamamaya kadar uzandı. Burada o problemi görüyoruz. “İlk Aşk”, 2010’larda dahi kalıcı olamayacak bir yeraltı boks filmi olarak anılacaktır. Melez türünde vasat bir yapıt…
DENK GETİRİNCE KALICI FİLMLERE İMZA ATIYOR
İkinci Japon Yeni Dalgası’nın en popüler ismidir Takashi Miike. Ama 90’lardan bu yana yaşadığı üretim bolluğundan çok fazla sonuç alamamıştır. Arada ciddi ve kalıcı filmlere imza atsa da kariyerinin ana düsturu boş egzoz yakmak olmuştur. Bu durum, senede 5-6 uzun metraja çıkmasıyla açıklanabilir.
1999’da “Ölüm Provası” (“Odishon”), 2001’de “Katakurilerin Mutluluğu” (“Katakuri-ke No Kôfuku”, 2001) başyapıt seviyesindeydi, 2003’te “Cevapsız Arama” (“Chakushin Ari”) ise cep telefonunun ce yaptığı korku modeli için çığır açıcı oldu. 2010’larda ise “Köstebek Şarkısı” (“Mogura No Uta: Sennyuu Sousakan Reiji”, 2013), “Over Your Dead Body” (“Kuime”, 2014), “For Love’s Sake” (“Ai To Makoto”, 2012), “Blade of the Immortal” (“Mugen No Jûnin”, 2017) gibi kendi çılgınlığını destekleyen denemelere imza attı.
BOKS FİLMİNE ENJEKTE EDİLEN YAKUZA, TRIAD VE AŞK ÖĞELERİ
Ama genelde Miike’nin ana problemi ‘istismar’a ve ‘yakuza filmleri’ne fazla kaymasıdır. Bu kültürel türü genelde sömürüye alan açan bir noktaya gitmesidir. “İlk Aşk” (“Hatsukoi”, 2019) aslında yönetmenin kariyerinde 120 dakika üzerine çıkıp ciddi olmak isterken hantal bir tür denemesi olmasının ötesine dönüşememe sorununu 108 dakikada hortlatmış.
Öncelikle hedef yakuza filmlerinin “Kızgın Boğa”sını (“Raging Bull”, 1980) yaratmak. Yani bir boksör filminin üzerine inşa edilmiş yakuza, triad ve aşk öğeleri var. Kağıt üstünde bu melez dünyaya odaklanmak istiyoruz. Ama Cannes ana yarışmaya veya majör festivallere girdiğinde süreyi uzatıp kendini ciddiye almaya çalıştığı filmlerden farksız bir yapı var.
2010’LARDA SONO’NUN ÇILGINLIĞIYLA BAŞ EDEMİYOR
Yönetmen 90’lardaki giriş döneminde de yakuza filmlerinin motiflerini ve alt türlerini bir yere getirmeyecek şekilde kullanıyordu. Burada da bu durumdan izini görebiliyoruz. “İlk Aşk”, fazlasıyla kansız bir Miike filmi olma hedefiyle yola çıkıyor. Ama yakın dönemden “Yakuza Cehennemi” (“Gokudo Daisenso”, 2015) gibi yakuza dehlizlerinde kaybolma problemi çekiyor.
Filmin ilk 60-70 dakikası enerjik ve akıcı gidiyor. Ama onun devamı getirilemiyor. Bu da en büyük sorunsal. Miike’nin kariyerinde özellikle 2010’larda video oyunu, çizgi roman uyarlamalarından ciddi meseleli film çıkartırken ritmi tutturamama sorunu hortladı. Bu durum aynı akımda yer aldığı Sono’nun enerjisine ulaşamamaya kadar uzandı. Burada o problemi görüyoruz. “İlk Aşk”, 2010’larda dahi kalıcı olamayacak bir yeraltı boks filmi olarak anılacaktır. Melez türünde vasat bir yapıt…
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
ACI KİRAZ: 2.5
AĞIR ROMANTİK: 2.4
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ (PORTRAIT OF A LADY ON FIRE): 5.5
AMAN REİS DUYMASIN: 2.7
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BAYİ TOPLANTISI: 4.5
BEDENİMİ KAYBETTİM (J’AI PERDU MON CORPS): 5.7
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOKTOR UYKU (DOCTOR SLEEP): 6.7
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5.2
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÖRÜNMEZ ADAM (INVISIBLE MAN): 6
GÜZELLİĞİN PORTRESİ: 4.5
HAİN (IL TRADITORE): 5.2
HAYAL ADASI (FANTASY ISLAND): 4
IP MAN 4: 3.7
JEXI: 5
JUDY: 3.8
KARA NOEL (BLACK CHRISTMAS): 4
KARANLIK SULAR (DARK WATERS): 4.2
KELLY ÇETESİ’NİN GERÇEK HİKAYESİ: 5.1
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MENDİLİM KEKİK KOKUYOR: 2.9
MUCİZE 2: AŞK: 5.8
NUH TEPESİ: 4.5
PARAZİT (PARASITE): 6.7
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
RAFADAN TAYFA 2: 1.9
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SEFİLLER (LES MISERABLES): 4
SIFIR BİR: 3.9
SKANDAL (BOMBSHELL): 4.5
SONSUZLUK ÜZERİNE (ABOUT ENDLESSNESS): 6.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
STAR WARS: SKYWALKER’IN YÜKSELİŞİ: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.7
YOKUŞ AŞAĞI (DOWNHILL): 4
ZENGO: 4
ACI KİRAZ: 2.5
AĞIR ROMANTİK: 2.4
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ (PORTRAIT OF A LADY ON FIRE): 5.5
AMAN REİS DUYMASIN: 2.7
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BAYİ TOPLANTISI: 4.5
BEDENİMİ KAYBETTİM (J’AI PERDU MON CORPS): 5.7
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOKTOR UYKU (DOCTOR SLEEP): 6.7
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5.2
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÖRÜNMEZ ADAM (INVISIBLE MAN): 6
GÜZELLİĞİN PORTRESİ: 4.5
HAİN (IL TRADITORE): 5.2
HAYAL ADASI (FANTASY ISLAND): 4
IP MAN 4: 3.7
JEXI: 5
JUDY: 3.8
KARA NOEL (BLACK CHRISTMAS): 4
KARANLIK SULAR (DARK WATERS): 4.2
KELLY ÇETESİ’NİN GERÇEK HİKAYESİ: 5.1
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MENDİLİM KEKİK KOKUYOR: 2.9
MUCİZE 2: AŞK: 5.8
NUH TEPESİ: 4.5
PARAZİT (PARASITE): 6.7
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
RAFADAN TAYFA 2: 1.9
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SEFİLLER (LES MISERABLES): 4
SIFIR BİR: 3.9
SKANDAL (BOMBSHELL): 4.5
SONSUZLUK ÜZERİNE (ABOUT ENDLESSNESS): 6.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
STAR WARS: SKYWALKER’IN YÜKSELİŞİ: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.7
YOKUŞ AŞAĞI (DOWNHILL): 4
ZENGO: 4