'X-MEN: DARK PHOENIX': JEAN GREY'İN ISINMA TURLARI
FİLMİN NOTU: 5.5
|

X-Men evreninin yeni yan bölümü, kendi alanında “Tank Girl”ü devirebilen bir film değil. Ama “X-Men: Dark Phoenix”, yetim Jean Grey’in ısınma turlarına ve aile arayışına odaklanmasıyla hatırlanacak.
BİR ‘TANK GIRL’ DAHA ÇIKARTMAK KOLAY MI?
Roger Vadim, 1968’de o dönemlerde biraz ‘camp’ duran “Barbarella”yı çektiğinde 51 senedir stüdyolardan gerçek anlamda tatminkar bir ‘kadın başrollü süper kahraman filmi’ çıkmayacağını tahmin edemezdi şüphesiz. 1995 tarihli Avustralyalı Rachel Talalay’ın Lori Petty’yi merkeze yerleştiren ve külte dönüşen “Tank Girl”ü ise Ice-T ve Naomi Watts’ı da kadrosunda bulunduruyordu. Ama esas olan olabildiğince alternatif kıyamet sonrası bilimkurgu atmosferinin, ‘Mad Max’le akrabalık kuran feminist bir dünyaya açılmasıydı. Çılgınlıktan da taviz verilmeyen bir ‘punk-rock kültürü’ ikonuydu yaratılan! Onun yanına yanaşabilen film ise halen aranıyor.
Bu alanda 2000’lerde “Wonder Woman” (2017), “Catwoman” (2003), “Elektra” (2005) gibi eli yüzü düzgün filmler üretildi. Ama bunların hiçbiri net olarak ‘feminist ideoloji’ye uygun muydu tartışılır. “X-Men: Dark Phoenix” de aynı yolun yolcusu. Meşhur Jean Grey karakterinin gençlik yıllarına el atan yapıtta, Magneto ile Professor Xavier’nin korumasıyla ayakta kalabilen bir karakter tasvir ediliyor. X dünyasının ataerkil dünyasına adapte olan bir süper kahraman tanımı var.
JESSICA CHASTAIN DÖKTÜRÜYOR
Sophie Turner, “X-Men: Apocalypse”de (2016) genç Jean Grey için silik bir tercih olduğunu belli etmişti. Burada da bunu ispatlıyor. Ama Jessica Chastain’in hipnotize edici ve tekinsiz Vuk’u devreye girdiğinde ayaklanabiliyor. Vuk-Jean ikilisi belki de çizgi roman uyarlamalarının aradığı ‘feminist çift’ olarak anılabilir.
Simon Kinberg, görsel efektleri iyi kullanırken, bullet-time’ı da gerektiğinde devreye sokabilen özenli bir evren inşa ediyor. Açılıştaki ‘kaza sekansı’nda finaldeki herkesin birbirine girdiği kapanış sekansına uzanan emek, genel-detay plan uyumuyla Hollywood işçiliğini kalkındırıyor. 113 dakika da filmin kontrolden çıkmasını engelliyor. Görüntü yönetmeni Mauro Fiore, Grey’in laboratuvar ile aile hayatı arasındaki iç dünyasına mor-turuncu arası renklerle olması gereken dokuyu katıyor.
TURNER’LI JEAN GREY BAŞLANGICI MÜMKÜN MÜ?
Bu durum da bu yan bölümü anılası hale getiriyor. “X-Men: Dark Phoenix”, belki ‘Magneto’dan önce yapılır mı dedirtiyor. Ama ‘Wolverine’in sinemada gereğinden fazla kez, üç defa temsil bulduğu ortamda ‘böyle evren genişleten filmler şart!’ dedirtiyor. Famke Janssen’in karizmasını Turner kaldırabiliyor mu tartışıladursun ama X evreninin aradığı bir ‘yan bölüm’ denemesi karşımızdaki.
Elbette serinin olmazsa olmaz parçalarından biri değil Kinberg’in filmi. Ama bazı eksikleri kapatma anlamında değerli bir seri üretim. “X-Men: First Class”ın (2011) yapıldığı bir 10 yılın içinde hiç de sırıtmıyor. Sheridan ve Shipp’in işlevsizliği sayesinde Chastain tarafından sırtlanıp götürüyor. “X-Men: Dark Phoenix”, kesinlikle hayranlarını tatmin edecek, fantastik, bilimkurgu ve aksiyon dozunun yerinde kullandığı bir X-Men filmi.
BİR ‘TANK GIRL’ DAHA ÇIKARTMAK KOLAY MI?
Roger Vadim, 1968’de o dönemlerde biraz ‘camp’ duran “Barbarella”yı çektiğinde 51 senedir stüdyolardan gerçek anlamda tatminkar bir ‘kadın başrollü süper kahraman filmi’ çıkmayacağını tahmin edemezdi şüphesiz. 1995 tarihli Avustralyalı Rachel Talalay’ın Lori Petty’yi merkeze yerleştiren ve külte dönüşen “Tank Girl”ü ise Ice-T ve Naomi Watts’ı da kadrosunda bulunduruyordu. Ama esas olan olabildiğince alternatif kıyamet sonrası bilimkurgu atmosferinin, ‘Mad Max’le akrabalık kuran feminist bir dünyaya açılmasıydı. Çılgınlıktan da taviz verilmeyen bir ‘punk-rock kültürü’ ikonuydu yaratılan! Onun yanına yanaşabilen film ise halen aranıyor.
Bu alanda 2000’lerde “Wonder Woman” (2017), “Catwoman” (2003), “Elektra” (2005) gibi eli yüzü düzgün filmler üretildi. Ama bunların hiçbiri net olarak ‘feminist ideoloji’ye uygun muydu tartışılır. “X-Men: Dark Phoenix” de aynı yolun yolcusu. Meşhur Jean Grey karakterinin gençlik yıllarına el atan yapıtta, Magneto ile Professor Xavier’nin korumasıyla ayakta kalabilen bir karakter tasvir ediliyor. X dünyasının ataerkil dünyasına adapte olan bir süper kahraman tanımı var.
JESSICA CHASTAIN DÖKTÜRÜYOR
Sophie Turner, “X-Men: Apocalypse”de (2016) genç Jean Grey için silik bir tercih olduğunu belli etmişti. Burada da bunu ispatlıyor. Ama Jessica Chastain’in hipnotize edici ve tekinsiz Vuk’u devreye girdiğinde ayaklanabiliyor. Vuk-Jean ikilisi belki de çizgi roman uyarlamalarının aradığı ‘feminist çift’ olarak anılabilir.
Simon Kinberg, görsel efektleri iyi kullanırken, bullet-time’ı da gerektiğinde devreye sokabilen özenli bir evren inşa ediyor. Açılıştaki ‘kaza sekansı’nda finaldeki herkesin birbirine girdiği kapanış sekansına uzanan emek, genel-detay plan uyumuyla Hollywood işçiliğini kalkındırıyor. 113 dakika da filmin kontrolden çıkmasını engelliyor. Görüntü yönetmeni Mauro Fiore, Grey’in laboratuvar ile aile hayatı arasındaki iç dünyasına mor-turuncu arası renklerle olması gereken dokuyu katıyor.
TURNER’LI JEAN GREY BAŞLANGICI MÜMKÜN MÜ?
Bu durum da bu yan bölümü anılası hale getiriyor. “X-Men: Dark Phoenix”, belki ‘Magneto’dan önce yapılır mı dedirtiyor. Ama ‘Wolverine’in sinemada gereğinden fazla kez, üç defa temsil bulduğu ortamda ‘böyle evren genişleten filmler şart!’ dedirtiyor. Famke Janssen’in karizmasını Turner kaldırabiliyor mu tartışıladursun ama X evreninin aradığı bir ‘yan bölüm’ denemesi karşımızdaki.
Elbette serinin olmazsa olmaz parçalarından biri değil Kinberg’in filmi. Ama bazı eksikleri kapatma anlamında değerli bir seri üretim. “X-Men: First Class”ın (2011) yapıldığı bir 10 yılın içinde hiç de sırıtmıyor. Sheridan ve Shipp’in işlevsizliği sayesinde Chastain tarafından sırtlanıp götürüyor. “X-Men: Dark Phoenix”, kesinlikle hayranlarını tatmin edecek, fantastik, bilimkurgu ve aksiyon dozunun yerinde kullandığı bir X-Men filmi.
BAĞCIK: AMATÖR AİLE DRAMI
FİLMİN NOTU: 0.8
|

Entelektüel oyuncu Görkem Yeltan’ın yönetmenlik koltuğundaki ikinci çalışması, fazla aceleye getirilmiş izlenimi bırakıyor. “Bağcık”, iyi niyetli bir aile ya da amca-yeğen ilişkisi gözlemi olarak start alsa da yavaş yavaş ‘sanatsal çöp’e kayıyor.
“Yemekteydik ve Karar Verdim” (2016) ile sinemaya giren Görkem Yeltan, ikinci filminde ‘amatör ruh’u abartmış. Orada 1.33:1 formatında bir ailenin sıkışmışlığını anlatabilirken, manidar açılış sekansıyla en azından akılda kalacak bir entelektüel yaklaşıma sahipti. Burada ise büyük oranda daha aceleci bir film var.
Oyuncu çıkışlı sinemacı, yönetmenlik konusunda Eric Rohmer misali bir aile/ilişki temsili peşinde koşuyor olabilir. Ama Kanada’ya göç, tekerlekli sandalyeye mahkumiyet ve amca-yeğen ilişkisi üzerine kurulu bir dramatik yapının çok da orijinalliği yok. Bu durum da Ercan Özkan gibi başarılı bir görüntü yönetmenine karşın ister istemez 2.35:1’de mat renkleri sömüren bir film getiriyor.
Yeltan farkında olmasa da senaryoya fazla yüklenince ‘ilkokul birinci sınıf seviyesindeki metin’in zaaflarını açığa çıkarabiliyor. “Bağcık”ta amatör duran film de bu problemi büyük oranda içeriyor. Kaan Çakır’ın tek boyutlu performansı ise büyük durumu tetikleyen önemli öğelerden biri.
Özkan’ın sinematografisinin acelecilik depoladığı net. Film de boş bir konuşan kafalar fetişizminin adresine dönüşüyor. Yeltan, Rohmer’vari hikayeler anlatma peşinde. Başarılı bir oyuncu olabilir. Ama senaryolarını daha çok geliştirmeli ve film çekim aşamasına daha çok zaman ayırmalı. Bu haliyle ‘sanatsal çöp’ün kenarında kalmaya mahkum olabilir.
“Yemekteydik ve Karar Verdim” (2016) ile sinemaya giren Görkem Yeltan, ikinci filminde ‘amatör ruh’u abartmış. Orada 1.33:1 formatında bir ailenin sıkışmışlığını anlatabilirken, manidar açılış sekansıyla en azından akılda kalacak bir entelektüel yaklaşıma sahipti. Burada ise büyük oranda daha aceleci bir film var.
Oyuncu çıkışlı sinemacı, yönetmenlik konusunda Eric Rohmer misali bir aile/ilişki temsili peşinde koşuyor olabilir. Ama Kanada’ya göç, tekerlekli sandalyeye mahkumiyet ve amca-yeğen ilişkisi üzerine kurulu bir dramatik yapının çok da orijinalliği yok. Bu durum da Ercan Özkan gibi başarılı bir görüntü yönetmenine karşın ister istemez 2.35:1’de mat renkleri sömüren bir film getiriyor.
Yeltan farkında olmasa da senaryoya fazla yüklenince ‘ilkokul birinci sınıf seviyesindeki metin’in zaaflarını açığa çıkarabiliyor. “Bağcık”ta amatör duran film de bu problemi büyük oranda içeriyor. Kaan Çakır’ın tek boyutlu performansı ise büyük durumu tetikleyen önemli öğelerden biri.
Özkan’ın sinematografisinin acelecilik depoladığı net. Film de boş bir konuşan kafalar fetişizminin adresine dönüşüyor. Yeltan, Rohmer’vari hikayeler anlatma peşinde. Başarılı bir oyuncu olabilir. Ama senaryolarını daha çok geliştirmeli ve film çekim aşamasına daha çok zaman ayırmalı. Bu haliyle ‘sanatsal çöp’ün kenarında kalmaya mahkum olabilir.
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
ADALETSİZ (DRAGGED ACROSS CONCRETE): 2.9
ALADDIN: 4.5
ALEM-İ CİN 2: 3.1
ALTIN ELDİVEN (THE GOLDEN GLOVE): 7
AVENGERS: ENDGAME: 4.5
ÇINAR: 3.6
ÇİFTE HAYATLAR (DOUBLES VIES): 5.8
DESTROYER: 4.6
DÜZENBAZLAR (THE HUSTLE): 3.1
EKSİ BİR: 4.8
ENES BATUR GERÇEK KAHRAMAN: 4.5
GODZILLA II: CANAVARLAR KRALI (GODZILLA II: KING OF THE MONSTERS): 2.5
GÖLGE SAVAŞÇI (YING): 6.8
GRETA: 6.4
GÜN BATIMI (SUNSET): 6.9
GÜVERCİN HIRSIZLARI: 4
HANGİSİ DAHA MUTLU?: 3.4
HELLBOY: 6.5
HIGH LIFE: 6.8
İÇERDEKİLER: 2.7
KAOS: 3.8
KARANLIK LANET (THE DARK): 5.5
KUKLALI KÖŞK: 3.4
MA: 2.8
MASUMİYETİN DAYANILMAZ ÇEKİCİLİĞİ (BLANCHE COMME NEIGE): 6.5
NEBULA: 5.6
ONUN FİLMİ: 5.8
POKEMON DEDEKTİF PIKACHU: 5.7
SAF: 3.1
SENİNLE BAŞIM DERTTE! (EN LIBERTE!): 4.9
SINIR (GRANS): 5.6
SUİKASTÇI (THE ASSASSİN’S CODE): 2.9
ŞAMPİYONLAR (CAMPEONES): 3.5
ŞEYTAN GÖZ (DEMON EYE): 2.4
ŞEYTANIN KAPISI (THE DEVIL’S DOORWAY): 6.5
TEMİZLİKÇİ (THE CLEANING LADY): 3.5
YUVA: 7
ADALETSİZ (DRAGGED ACROSS CONCRETE): 2.9
ALADDIN: 4.5
ALEM-İ CİN 2: 3.1
ALTIN ELDİVEN (THE GOLDEN GLOVE): 7
AVENGERS: ENDGAME: 4.5
ÇINAR: 3.6
ÇİFTE HAYATLAR (DOUBLES VIES): 5.8
DESTROYER: 4.6
DÜZENBAZLAR (THE HUSTLE): 3.1
EKSİ BİR: 4.8
ENES BATUR GERÇEK KAHRAMAN: 4.5
GODZILLA II: CANAVARLAR KRALI (GODZILLA II: KING OF THE MONSTERS): 2.5
GÖLGE SAVAŞÇI (YING): 6.8
GRETA: 6.4
GÜN BATIMI (SUNSET): 6.9
GÜVERCİN HIRSIZLARI: 4
HANGİSİ DAHA MUTLU?: 3.4
HELLBOY: 6.5
HIGH LIFE: 6.8
İÇERDEKİLER: 2.7
KAOS: 3.8
KARANLIK LANET (THE DARK): 5.5
KUKLALI KÖŞK: 3.4
MA: 2.8
MASUMİYETİN DAYANILMAZ ÇEKİCİLİĞİ (BLANCHE COMME NEIGE): 6.5
NEBULA: 5.6
ONUN FİLMİ: 5.8
POKEMON DEDEKTİF PIKACHU: 5.7
SAF: 3.1
SENİNLE BAŞIM DERTTE! (EN LIBERTE!): 4.9
SINIR (GRANS): 5.6
SUİKASTÇI (THE ASSASSİN’S CODE): 2.9
ŞAMPİYONLAR (CAMPEONES): 3.5
ŞEYTAN GÖZ (DEMON EYE): 2.4
ŞEYTANIN KAPISI (THE DEVIL’S DOORWAY): 6.5
TEMİZLİKÇİ (THE CLEANING LADY): 3.5
YUVA: 7