ALTERNATİF SHAKESPEARE UYARLAMASI
02/07/2015 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 6.9 |

Shakespeare’in metinlerini sinemaya uyarlamak kolay iş değildir. Çoğu yönetmen/yaratıcı bu uğurda mayına basmak durumunda kalmıştır. Ama Akira Kurosawa, Julie Taymor gibi isimler sinema tarihine kalıcı uyarlamalar bırakmıştır. Bu konuda Baz Luhrmann’ın 1996 tarihli “Romeo ve Juliet”i (“Romeo + Juliet”, 1996) 20 yılı etkisi alına alan postmodern bir klasiktir.
Günümüze transfer olan hikayede, Shakespeareyen konuşan karakterlerin, biçimci video klip estetiğinden destek alması, tiyatro/popüler kültür çatışmasını anlamlandırmıştır. Onun izinde de aslında eski yüzyılların karakterlerini bugüne taşıyan işler artmıştır.
“Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi” (“10 Things I Hate About You”, 1999), “Hamlet” (2000), “O” (2002), “Coriolanus” (2011) gibileri farklı farklı bakış açıları katmıştır bu modele. Michael Almereyda, Sundance’te yarışan deneyci ve siyah-beyaz ‘Dracula’nın kızı filmi’ “Nadja” (1994) ile dikkat çeken bir isim. 2000’de ise “Hamlet” ile günümüzden karakterler arasına taşınmış bir Shakespeare metni servis etmişti.
Burada ise 1611 yılında ilk kez sahnelenen Shakespeare oyunu Cymbeline’ı benzer bir şekle sokuyor. Yeni milenyuma adapte olurken adları korunan karakterler, monarşinin içindeki iktidar mücadelesini ‘biker film’ (motosikletli filmi) formülüyle sokaklara taşıyor. Sanki “The Wild Angels” (1966), “Devil’s Angels”ın (1967) modelleri Shakespeareyen bir dünyaya transfer oluyor.
Görüntü yönetmeni Tim Orr, özellikle kamerayı ortada tutmuş. Her sekansta bir tiyatro sahnesi hissi veriliyor. Oyuncuların giriş çıkışları bize hissettiriliyor. Az kesme yapılması, onların sokak diliyle konuşmasının arasına yer yer eski İngilizce diyaloglar sokulmasına alan açıyor. Belirgin yabancılaştırma hamlesi, bu sayede sosyolojik açıdan İngiliz Kral Lear uyarlaması “Krallığım” (“My Kingdom”, 2001) misali bir güncel bakış getiriyor.
Cymbeline (Harris), Iachimo (Hawke), Imogen (Johnson), Posthumus (Badgley), Pisanio (Leguizamo) gibi karakterler bir uyuşturucu kartelinin öğeleri haline geliyor. Üvey oğluyla üvey kızını evlendirmek isteyen kraliçe burada da var. Ama her şey ‘biker film’ ya da ‘gangster filmi’ geleneğine transfer ediliyor.
Monologların öne çıktığı, açı-karşı tekniğinin sükunetle uygulandığı süreçte Almeredya da iyi bir işçilik çıkarıyor. Sabırlı durarak Ed Harris’in kral, Jovovich’in kraliçe, Ethan Hawke’un arayı bozan muhbir, Dakota Johnson’ın herkesin peşine düştüğü kız tiplemelerine adapte oluyor. Bizi tatmin ediyor. 1982 tarihli TV dizisindeki Imogen’e can veren Helen Mirren’den sonra yükselişteki Dakota Johnson da hiç fena iş çıkarmıyor. Almereyda adına ise “Hamlet”ten daha başarılı bir Shakespeare uyarlaması canlanıyor.
Günümüze transfer olan hikayede, Shakespeareyen konuşan karakterlerin, biçimci video klip estetiğinden destek alması, tiyatro/popüler kültür çatışmasını anlamlandırmıştır. Onun izinde de aslında eski yüzyılların karakterlerini bugüne taşıyan işler artmıştır.
“Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi” (“10 Things I Hate About You”, 1999), “Hamlet” (2000), “O” (2002), “Coriolanus” (2011) gibileri farklı farklı bakış açıları katmıştır bu modele. Michael Almereyda, Sundance’te yarışan deneyci ve siyah-beyaz ‘Dracula’nın kızı filmi’ “Nadja” (1994) ile dikkat çeken bir isim. 2000’de ise “Hamlet” ile günümüzden karakterler arasına taşınmış bir Shakespeare metni servis etmişti.
Burada ise 1611 yılında ilk kez sahnelenen Shakespeare oyunu Cymbeline’ı benzer bir şekle sokuyor. Yeni milenyuma adapte olurken adları korunan karakterler, monarşinin içindeki iktidar mücadelesini ‘biker film’ (motosikletli filmi) formülüyle sokaklara taşıyor. Sanki “The Wild Angels” (1966), “Devil’s Angels”ın (1967) modelleri Shakespeareyen bir dünyaya transfer oluyor.
Görüntü yönetmeni Tim Orr, özellikle kamerayı ortada tutmuş. Her sekansta bir tiyatro sahnesi hissi veriliyor. Oyuncuların giriş çıkışları bize hissettiriliyor. Az kesme yapılması, onların sokak diliyle konuşmasının arasına yer yer eski İngilizce diyaloglar sokulmasına alan açıyor. Belirgin yabancılaştırma hamlesi, bu sayede sosyolojik açıdan İngiliz Kral Lear uyarlaması “Krallığım” (“My Kingdom”, 2001) misali bir güncel bakış getiriyor.
Cymbeline (Harris), Iachimo (Hawke), Imogen (Johnson), Posthumus (Badgley), Pisanio (Leguizamo) gibi karakterler bir uyuşturucu kartelinin öğeleri haline geliyor. Üvey oğluyla üvey kızını evlendirmek isteyen kraliçe burada da var. Ama her şey ‘biker film’ ya da ‘gangster filmi’ geleneğine transfer ediliyor.
Monologların öne çıktığı, açı-karşı tekniğinin sükunetle uygulandığı süreçte Almeredya da iyi bir işçilik çıkarıyor. Sabırlı durarak Ed Harris’in kral, Jovovich’in kraliçe, Ethan Hawke’un arayı bozan muhbir, Dakota Johnson’ın herkesin peşine düştüğü kız tiplemelerine adapte oluyor. Bizi tatmin ediyor. 1982 tarihli TV dizisindeki Imogen’e can veren Helen Mirren’den sonra yükselişteki Dakota Johnson da hiç fena iş çıkarmıyor. Almereyda adına ise “Hamlet”ten daha başarılı bir Shakespeare uyarlaması canlanıyor.
KÜNYE
Düzenlemek için buraya tıklayın.