HAYATİ MESELE BAYAT BİR FORMÜLE TAKILIYOR
30/09/2016 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 2.7
|

ABD’de birçok kişinin ölümüne yol açan ve ülkeyi yasa boğan sondaj kulesi patlamasının hemen ardından projelendirilen büyük bütçeli bir felaket filmi... “Büyük Felaket”, 22 Nisan 2010’da ‘Deepwater Horizon’da yaşanan petrol sızıntısını, o dar alanın sinemasal hantallığını görmezden gelerek kullanıyor. Bu sayede klişe yumağı 107 dakika yamama görsel efektlerle anlam kazanıyor.
2010’da ABD’de yaşanan petrol sızıntısı, çevresel faktörler açısından ülkeye en çok zarar veren olaydı. Bu sebeple 2012’de “The Big Fix” ve 2015’te “Gücün Bedeli”nin (“The Runner”, 2015) bu konuya el atması şaşırtmadı. Birinin belgesel, diğerinin kurmaca öğeleriyle yaptıkları da akıllarda… Özellikle “Vahşi Koşu” (“The Marathon Man”, 1976) etkili Cage’li sonuncusu proje olarak ilginç bir girişimdi.
OYUNCULARDAN AYAKTA KALAN YOK
Ama “Büyük Felaket” (“Deepwater Horizon”), herhalde bu meseleyle ilgili en iddialı proje. Başa Peter Berg’in gelmesi ise her şeyin sonunu hazırlamış gibi. Bu durum da ister istemez karşımıza el-omuz kamerasını seven bir yönetmenin sabit kamera anlatısındaki boş çırpınışlarını çıkarıyor. Meselenin duygusallığı olsa da, “Dünya Ticaret Merkezi” (“World Trade Center”, 2006), “San Andreas Fayı” (“San Andreas”, 2015) gibi filmlerden farksız bir klişe yumağı var.
Hazırlık aşamasının türün kurallarına uygun hareket etmesi Wahlberg’i de, Malkovich’i de, Russell’ı da anlamsız hale getiriyor. Sadece Kate Hudson biraz aradan sıyrılıp ‘yan hikaye’ye bir sahicilik katıyor. Kurt Russell’ın bıyıklı bilgiç kişi halleri çekilir gibi değil. Malkovich biraz idare ediyor. Ama ortak senarist Matthew Michael Carnahan’ın kendini fazla ciddiye alan diyaloglarıyla kritik finale doğru ilerlemek yanlış bir ambalaj takviyesi anlamına geliyor.
BERG YERİNE NORVEÇ TAKVİYESİ LAZIMMIŞ
Patlamalarla sarılı bir-iki etkili sekans da yamama duran bir makete dönüştürüyor sondaj kulesini. Dışarıdan görünce Tarkovsky’nin “Ayna”sından (“Zerkalo”, 1976) fırlamış bir ‘şiirsel yangın’ var gibi hissediyoruz. Halbuki bu küçük mekana sıkışan felaketin dışavurumu. Ama Berg’in bu durumdan haberi yok.
“Büyük Felaket”, yeni milenyumda anlamsızlığıyla dikkat çeken ve dönemine ayak uyduramayan felaket filmlerine katılıyor. 107 dakikada bir sıkıcılık kralına dönüşüyor. “Hiç Hesapta Yokken” (“Very Bad Things”, 1998), “Zafer Gecesi” (“Friday Night Lights”, 2004) gibi daha canlı filmler çekmesi gereken bir yönetmen kimliğine dikkat çekiyor. 1980’lerde Norveç’te yaşanan petrol sızıntısının etrafındaki siyasi oyunları ve dalavereleri ele alan “Öncü” (“Pionér”, 2013), Erik Skjoldbjaerg’in becerisiyle iyi çekilmiş ve soluk soluğa izlenen bir ana akım sinema ürünüydü. Bu film ise görsel efektlere, star sistemine ve kolaycı formüllere boğulmuş haliyle bu tutarlılıktan dahi uzak kalıyor.
2010’da ABD’de yaşanan petrol sızıntısı, çevresel faktörler açısından ülkeye en çok zarar veren olaydı. Bu sebeple 2012’de “The Big Fix” ve 2015’te “Gücün Bedeli”nin (“The Runner”, 2015) bu konuya el atması şaşırtmadı. Birinin belgesel, diğerinin kurmaca öğeleriyle yaptıkları da akıllarda… Özellikle “Vahşi Koşu” (“The Marathon Man”, 1976) etkili Cage’li sonuncusu proje olarak ilginç bir girişimdi.
OYUNCULARDAN AYAKTA KALAN YOK
Ama “Büyük Felaket” (“Deepwater Horizon”), herhalde bu meseleyle ilgili en iddialı proje. Başa Peter Berg’in gelmesi ise her şeyin sonunu hazırlamış gibi. Bu durum da ister istemez karşımıza el-omuz kamerasını seven bir yönetmenin sabit kamera anlatısındaki boş çırpınışlarını çıkarıyor. Meselenin duygusallığı olsa da, “Dünya Ticaret Merkezi” (“World Trade Center”, 2006), “San Andreas Fayı” (“San Andreas”, 2015) gibi filmlerden farksız bir klişe yumağı var.
Hazırlık aşamasının türün kurallarına uygun hareket etmesi Wahlberg’i de, Malkovich’i de, Russell’ı da anlamsız hale getiriyor. Sadece Kate Hudson biraz aradan sıyrılıp ‘yan hikaye’ye bir sahicilik katıyor. Kurt Russell’ın bıyıklı bilgiç kişi halleri çekilir gibi değil. Malkovich biraz idare ediyor. Ama ortak senarist Matthew Michael Carnahan’ın kendini fazla ciddiye alan diyaloglarıyla kritik finale doğru ilerlemek yanlış bir ambalaj takviyesi anlamına geliyor.
BERG YERİNE NORVEÇ TAKVİYESİ LAZIMMIŞ
Patlamalarla sarılı bir-iki etkili sekans da yamama duran bir makete dönüştürüyor sondaj kulesini. Dışarıdan görünce Tarkovsky’nin “Ayna”sından (“Zerkalo”, 1976) fırlamış bir ‘şiirsel yangın’ var gibi hissediyoruz. Halbuki bu küçük mekana sıkışan felaketin dışavurumu. Ama Berg’in bu durumdan haberi yok.
“Büyük Felaket”, yeni milenyumda anlamsızlığıyla dikkat çeken ve dönemine ayak uyduramayan felaket filmlerine katılıyor. 107 dakikada bir sıkıcılık kralına dönüşüyor. “Hiç Hesapta Yokken” (“Very Bad Things”, 1998), “Zafer Gecesi” (“Friday Night Lights”, 2004) gibi daha canlı filmler çekmesi gereken bir yönetmen kimliğine dikkat çekiyor. 1980’lerde Norveç’te yaşanan petrol sızıntısının etrafındaki siyasi oyunları ve dalavereleri ele alan “Öncü” (“Pionér”, 2013), Erik Skjoldbjaerg’in becerisiyle iyi çekilmiş ve soluk soluğa izlenen bir ana akım sinema ürünüydü. Bu film ise görsel efektlere, star sistemine ve kolaycı formüllere boğulmuş haliyle bu tutarlılıktan dahi uzak kalıyor.