'ŞREK'İN AÇTIĞI YOLDAN...
27/12/2007 - Sinema.com
|
FİLMİN NOTU: 8 |

Şrek’in animasyon dünyasına getirdiği yapıbozucu film
modelini kullanan bir yapım “Manhattan’da Sihir”. Son dönemde Disney’in
yaş ortalamasını yukarılara çekmek için ürettiği projelerin en yaratıcı
örneklerinden. Tabii, animasyon ile kurmacayı iç içe geçiren filmler
içinde farklı bir yere oturmayı da ihmal etmiyor...
Disney’in son yıllardaki şirket kimliğine baktığımızda; bir koldan DreamWorks Animation’ın yetişkinlere hitap eden animasyonlarıyla yarışan 3 boyutlu animasyon örnekleri ürettiğini –ki bunların çoğu Pixar’ın altında-, başka bir koldan ise klasikleşen 2 boyutlu animasyonlarını bir şekle şemale sokmaya çalıştığını görebiliyoruz. ”Manhattan’da Sihir” (“Enchanted”) de, bu ikinci kolu takip eden bir kurmaca-animasyon kırması. Bu yönüyle de, gerçek karakterlerle animasyon kişiliklerini iç içe sokan “Looney Tunes Maceraya Devam” (“Looney Tunes: Back in Action”, 2003), “Roger Rabbit” (“Who Framed Roger Rabbit”, 1988) gibi örneklerle akrabalık bağı kurulabilir rahatlıkla... Ancak filmin yapmak istediğini bu kadar basite indergersek hata yapmış oluruz. Çünkü Disney, Billy Kelly’nin yazarlığında ve Kevin Lima’nın yönetmenliğindeki eserinde, daha çok postmodern bir yapı inşa etmeye çalışıyor.
'ŞREK'İN MODERN BİR KLASİK OLDUĞUNU KANITLIYOR
Bu noktada da gözümüzün önüne hemen, animasyonun formüllerini ters yüz eden postmodern animasyon “Şrek” (“Shrek”, 2001) geliyor. Şrek, kısa zamanda animasyon türünün içinde modern bir klasik haline gelmekle birlikte, bütün şirketlerin animasyon ezberini değiştiren eser oldu aynı zamanda. Bu farklılığın en büyük sebebi, derin alt metinleriyle ve yapıbozucu yapısıyla, animasyonun yaş ortalamasını yukarılara çekiyor olmasıydı. En önemlisi de türün ve masalların alışılageldik formüllerini, baş kahramanı bir öteki olarak çizmek gibi çeşitli işlevsel numaralarla tepetaklak etmesiydi. “Manhattan’da Sihir” de, “Şrek”i modern klasik haline getiren film modelini hiç çekinmeden kullanarak, masalların bildik formüllerini bozup yeni bir yapı inşa etmeye soyunuyor.
Öncelikle 2 boyutlu bir animasyon olarak başlıyor. 1.85:1 oranında izlediğimiz bu 50’ler-60’lar Disney animasyonu formatı, bildiğimiz Pamuk Prenses hikayesini Rapunzel ile karıştırarak yeni bir hikaye iskeleti oluşturuyor. Ormanda yaşayan bir prenses, onunla evlenmek isteyen bir prens ve bu evliliği engellemek isteyen kötü kalpli bir cadı (sonradan prensin annesi olduğunu öğreniyoruz), ana karakterler olarak öne çıkarlar. Ardından Amy Adams’ın canlandırdığı prenses, Susan Sarandon’ın canlandırdığı cadı tarafından bir kuyuya atılınca, kötü bir büyünün sonucu olarak kendini dünyada bulur. Bu noktadan sonra çizgi dünyanın kahramanları yavaş yavaş günümüz New York’una transfer olurlar ve şehir hayatının içinde bir koşuşturmaca başlar. Tabii bu kısımlarda bir anda film, 2.35:1 formatına transfer olarak gerçek ile hayal arasındaki derin çizgileri daha somut bir şekilde kurmuş oluyor...
ANA KAYNAĞI: ZAMAN YOLCULUĞU FİLMLERİ VE PERİ MASALI FİLMLERİ
“Manhattan’da Sihir”, aslında arkasına iki alt türü alıyor: Bilimkurgunun alt türü zaman yolculuğu filmleri ve fantezi filmlerinin alt türü peri masalı filmleri. Öncelikle peri masalı filmlerindeki ‘çocuk yaşlarda bir karakterin gerçek dünyadan hayal dünyasına geçmesi’ motifini tersine çevirerek, hayal dünyasının kahramanını gerçek dünyaya geçirmeyi tercih ediyor. Tabii bu, katharsis kodlamalarını tamamen tepetaklak ediyor. Bunun üzerine, alt türün aile odaklı didaktik ve tutucu mesajları da tersine çevrilmiş oluyor. Ailenin her zaman ayakta durması ve çocukların kötülüklerden uzak durması gerektiği gibi beylik mesajlar rafa kalkıyor bir anda. Bunun da en önemli sebebi alışık olmadığımız bir ana karakter yoluyla kurduğu postmodern yapısı. Tabii işin içine, Leydi ve Sokak Köpeği’nden Pamuk Prenses’e, Kırmızı Başlıklı Kız’dan Uyuyan Güzel’e kadar pastiş kavramını aktif hale getiren birçok masal iskeleti giriyor. Ama esas olarak dramatik yapının, Pamuk Prenses masalını ters yüz etme yoluyla düzenlendiğini iddia edebiliriz.
Filmin zaman yolculuğu alt türü ile yaptıklarına geçtiğimizde, bu formülü komedi kavramının içinde uygulayan en yakın örnekler olarak “Çılgın Konuklar” (“Just Visiting”, 2001) ve “Büyülü Çift” (“Kate & Leopold”, 2001) gibi filmleri görebiliyoruz, ki bunlarda eski çağlardan günümüze geçiş yapan bir karakterin çağ farkları üzerine yaşadığı adaptasyon süreçleri mizaha dökülüyordu. Bu filmde de, ‘masal dili-gerçek hayat dili’ ve ‘yazılmış yaşamlar-doğal yaşamlar’ gibi ikilemlerle yürüyen kültür ve zaman farkları komedisine başvuruluyor. Tabii bu yollarla gelen animasyondan fışkırmış klasik müzikal sahneleri ve onların koreografilerindeki derin uğraş da, özellikle dikkatimizi cezbeden bir tür kırması çıkarıyor karşımıza. Bu detayların oluşturduğu toplamda “Enchanted”ın, “Şrek”in izinden giderek ‘Büyülü’ olan tam çevriminin ismini alan yapay bir postmodern masal inşa ettiğini belirtmek de boynumuzun borcu...
Disney’in son yıllardaki şirket kimliğine baktığımızda; bir koldan DreamWorks Animation’ın yetişkinlere hitap eden animasyonlarıyla yarışan 3 boyutlu animasyon örnekleri ürettiğini –ki bunların çoğu Pixar’ın altında-, başka bir koldan ise klasikleşen 2 boyutlu animasyonlarını bir şekle şemale sokmaya çalıştığını görebiliyoruz. ”Manhattan’da Sihir” (“Enchanted”) de, bu ikinci kolu takip eden bir kurmaca-animasyon kırması. Bu yönüyle de, gerçek karakterlerle animasyon kişiliklerini iç içe sokan “Looney Tunes Maceraya Devam” (“Looney Tunes: Back in Action”, 2003), “Roger Rabbit” (“Who Framed Roger Rabbit”, 1988) gibi örneklerle akrabalık bağı kurulabilir rahatlıkla... Ancak filmin yapmak istediğini bu kadar basite indergersek hata yapmış oluruz. Çünkü Disney, Billy Kelly’nin yazarlığında ve Kevin Lima’nın yönetmenliğindeki eserinde, daha çok postmodern bir yapı inşa etmeye çalışıyor.
'ŞREK'İN MODERN BİR KLASİK OLDUĞUNU KANITLIYOR
Bu noktada da gözümüzün önüne hemen, animasyonun formüllerini ters yüz eden postmodern animasyon “Şrek” (“Shrek”, 2001) geliyor. Şrek, kısa zamanda animasyon türünün içinde modern bir klasik haline gelmekle birlikte, bütün şirketlerin animasyon ezberini değiştiren eser oldu aynı zamanda. Bu farklılığın en büyük sebebi, derin alt metinleriyle ve yapıbozucu yapısıyla, animasyonun yaş ortalamasını yukarılara çekiyor olmasıydı. En önemlisi de türün ve masalların alışılageldik formüllerini, baş kahramanı bir öteki olarak çizmek gibi çeşitli işlevsel numaralarla tepetaklak etmesiydi. “Manhattan’da Sihir” de, “Şrek”i modern klasik haline getiren film modelini hiç çekinmeden kullanarak, masalların bildik formüllerini bozup yeni bir yapı inşa etmeye soyunuyor.
Öncelikle 2 boyutlu bir animasyon olarak başlıyor. 1.85:1 oranında izlediğimiz bu 50’ler-60’lar Disney animasyonu formatı, bildiğimiz Pamuk Prenses hikayesini Rapunzel ile karıştırarak yeni bir hikaye iskeleti oluşturuyor. Ormanda yaşayan bir prenses, onunla evlenmek isteyen bir prens ve bu evliliği engellemek isteyen kötü kalpli bir cadı (sonradan prensin annesi olduğunu öğreniyoruz), ana karakterler olarak öne çıkarlar. Ardından Amy Adams’ın canlandırdığı prenses, Susan Sarandon’ın canlandırdığı cadı tarafından bir kuyuya atılınca, kötü bir büyünün sonucu olarak kendini dünyada bulur. Bu noktadan sonra çizgi dünyanın kahramanları yavaş yavaş günümüz New York’una transfer olurlar ve şehir hayatının içinde bir koşuşturmaca başlar. Tabii bu kısımlarda bir anda film, 2.35:1 formatına transfer olarak gerçek ile hayal arasındaki derin çizgileri daha somut bir şekilde kurmuş oluyor...
ANA KAYNAĞI: ZAMAN YOLCULUĞU FİLMLERİ VE PERİ MASALI FİLMLERİ
“Manhattan’da Sihir”, aslında arkasına iki alt türü alıyor: Bilimkurgunun alt türü zaman yolculuğu filmleri ve fantezi filmlerinin alt türü peri masalı filmleri. Öncelikle peri masalı filmlerindeki ‘çocuk yaşlarda bir karakterin gerçek dünyadan hayal dünyasına geçmesi’ motifini tersine çevirerek, hayal dünyasının kahramanını gerçek dünyaya geçirmeyi tercih ediyor. Tabii bu, katharsis kodlamalarını tamamen tepetaklak ediyor. Bunun üzerine, alt türün aile odaklı didaktik ve tutucu mesajları da tersine çevrilmiş oluyor. Ailenin her zaman ayakta durması ve çocukların kötülüklerden uzak durması gerektiği gibi beylik mesajlar rafa kalkıyor bir anda. Bunun da en önemli sebebi alışık olmadığımız bir ana karakter yoluyla kurduğu postmodern yapısı. Tabii işin içine, Leydi ve Sokak Köpeği’nden Pamuk Prenses’e, Kırmızı Başlıklı Kız’dan Uyuyan Güzel’e kadar pastiş kavramını aktif hale getiren birçok masal iskeleti giriyor. Ama esas olarak dramatik yapının, Pamuk Prenses masalını ters yüz etme yoluyla düzenlendiğini iddia edebiliriz.
Filmin zaman yolculuğu alt türü ile yaptıklarına geçtiğimizde, bu formülü komedi kavramının içinde uygulayan en yakın örnekler olarak “Çılgın Konuklar” (“Just Visiting”, 2001) ve “Büyülü Çift” (“Kate & Leopold”, 2001) gibi filmleri görebiliyoruz, ki bunlarda eski çağlardan günümüze geçiş yapan bir karakterin çağ farkları üzerine yaşadığı adaptasyon süreçleri mizaha dökülüyordu. Bu filmde de, ‘masal dili-gerçek hayat dili’ ve ‘yazılmış yaşamlar-doğal yaşamlar’ gibi ikilemlerle yürüyen kültür ve zaman farkları komedisine başvuruluyor. Tabii bu yollarla gelen animasyondan fışkırmış klasik müzikal sahneleri ve onların koreografilerindeki derin uğraş da, özellikle dikkatimizi cezbeden bir tür kırması çıkarıyor karşımıza. Bu detayların oluşturduğu toplamda “Enchanted”ın, “Şrek”in izinden giderek ‘Büyülü’ olan tam çevriminin ismini alan yapay bir postmodern masal inşa ettiğini belirtmek de boynumuzun borcu...