BOL KANLI VE PLASTİK BİR KEDİ-FARE OYUNU
29/01/2018 - Posta
|
FİLMİN NOTU: 4.5
|

“Annemin Gözleri” (“The Eyes of My Mother”, 2016) ile çıkış yapan Nicolas Pesce, aslında orada da ‘göstermelik başarısı’nı görüntü yönetmeninin başarısıyla sağlamıştı. Burada izlediklerimizde De Palma başyapıtı “Body Double”ın (1984) röntgenci apartman görüntüsünün daha camp (bilinçli bayağılık estetiği) hali gibi başlıyor, zamanla bu eksen ‘Otel’in (‘Hostel’) ‘kesme-biçme istismar filmi’ne kayıyor. Ama aralara Argento’nun Goblin’inden şarkıları da enjekte edilebiliyor.
Özellikle “Tenebre”nin (1982) luma vinçle çekilip tarihe geçen plan sekansı ile “Derin Kırmızı”nın (“Profondo Rosso”, 1975) kilit sahnelerinde gördüğümüz tema müziği ‘nostalji’ hissi yaratıyor. Seri katil ile hayat kadının buluşmasıyla devreye giren kanın gövdeyi götürdüğü ‘sado-mazoşizm’ seks oyunları, en güncel yorumla ‘Otel, Grinin Elli Tonu ile birleşiyor’ olarak yorumlanabilir. Bunu yaparken de aslında ‘ekran bölme’ tekniğinin ve 1970’leri adeta bir distopyaya geçirecek kadar ‘kukla animasyonu’ kıvamındaki yapım tasarımının da kattığı yapaylık göze batabiliyor.
“Piercing”, ‘piercing takan kadınla daha doruğa ulaşan, bol kanlı, bol çıplak bedenli bir yüzleşmenin, çarpışmanın adını koyuyor. Bu damardan da ister istemez hedefleri ortaya çıkan De Palma’nın formda ilk döneminden çıkmış bir istismar filmi yürüyor. Christopher Abbott fazlasıyla yapay ve kasıntı duruyor. Wasikowska, “Lanetli Kan”dan (“Stoker”, 2013) sonra devreye soktuğu ‘tehlikeli, şiddete meyilli ve ciddi karakterler’e bir yenisini ekleme peşinde.
Eskitilmiş ‘Feature Presentation’ logosuyla açılan filmi, bu taktiği “Kill Bill”de (2004) uygulayan Tarantino izlese sevebilir. Ama ‘kedi-fare oyunu’nda farklı bir boyuta geçilmiyor. Kin, nefretle şiddet uygulama ana motivasyonuna dönüşüp özgünlüğün önüne geçiyor. Ama kabul etmeliyiz ki yönetmeninin kendi kimliğini oturtma refleksleri ışığında ilk işindeki ‘yamyam filmi’nden sonra ‘psikolojik-gerilim’ de tek mekana sıkışıyor. İlkinde siyah-beyaz bir atmosfere ağır tempo ve uzun planlar eşlik ederken, sabit açılar gaza basamayan bir plastik dokudan medet umuyor.
“Piercing”in en büyük problemi ekran bölme dışında bir teknikle hızlanamaması. Kurgusuyla ortada vites düşürüp beklemesi sanki. Pesce, iki filminin teknik ekibini toptan değiştirmesi ‘sil baştan’ hamlesini ‘bayağı’ hale getirmiş. Alkış beklentisiyle yaptığı hamlelerle kısıtlı bir kitle için pespaye görselliğine karşılık alıp külte dönüşecektir.
Özellikle “Tenebre”nin (1982) luma vinçle çekilip tarihe geçen plan sekansı ile “Derin Kırmızı”nın (“Profondo Rosso”, 1975) kilit sahnelerinde gördüğümüz tema müziği ‘nostalji’ hissi yaratıyor. Seri katil ile hayat kadının buluşmasıyla devreye giren kanın gövdeyi götürdüğü ‘sado-mazoşizm’ seks oyunları, en güncel yorumla ‘Otel, Grinin Elli Tonu ile birleşiyor’ olarak yorumlanabilir. Bunu yaparken de aslında ‘ekran bölme’ tekniğinin ve 1970’leri adeta bir distopyaya geçirecek kadar ‘kukla animasyonu’ kıvamındaki yapım tasarımının da kattığı yapaylık göze batabiliyor.
“Piercing”, ‘piercing takan kadınla daha doruğa ulaşan, bol kanlı, bol çıplak bedenli bir yüzleşmenin, çarpışmanın adını koyuyor. Bu damardan da ister istemez hedefleri ortaya çıkan De Palma’nın formda ilk döneminden çıkmış bir istismar filmi yürüyor. Christopher Abbott fazlasıyla yapay ve kasıntı duruyor. Wasikowska, “Lanetli Kan”dan (“Stoker”, 2013) sonra devreye soktuğu ‘tehlikeli, şiddete meyilli ve ciddi karakterler’e bir yenisini ekleme peşinde.
Eskitilmiş ‘Feature Presentation’ logosuyla açılan filmi, bu taktiği “Kill Bill”de (2004) uygulayan Tarantino izlese sevebilir. Ama ‘kedi-fare oyunu’nda farklı bir boyuta geçilmiyor. Kin, nefretle şiddet uygulama ana motivasyonuna dönüşüp özgünlüğün önüne geçiyor. Ama kabul etmeliyiz ki yönetmeninin kendi kimliğini oturtma refleksleri ışığında ilk işindeki ‘yamyam filmi’nden sonra ‘psikolojik-gerilim’ de tek mekana sıkışıyor. İlkinde siyah-beyaz bir atmosfere ağır tempo ve uzun planlar eşlik ederken, sabit açılar gaza basamayan bir plastik dokudan medet umuyor.
“Piercing”in en büyük problemi ekran bölme dışında bir teknikle hızlanamaması. Kurgusuyla ortada vites düşürüp beklemesi sanki. Pesce, iki filminin teknik ekibini toptan değiştirmesi ‘sil baştan’ hamlesini ‘bayağı’ hale getirmiş. Alkış beklentisiyle yaptığı hamlelerle kısıtlı bir kitle için pespaye görselliğine karşılık alıp külte dönüşecektir.