DÖVÜŞ KULÜBÜ'NÜN ÜVEY KARDEŞİ
Nisan 2008 - Empire Türkiye
|
FİLMİN NOTU: 9.5
|

Guy Ritchie’yi Ateşten Kalbe Akıldan Dumana’da (Lock, Stock and Two Smoking Barrels) alıntıların baskın olduğu bir kara komedi formülüyle tanıdıktan sonra, Kapışma’da (Snatch.) bu yapının mizah ile desteklendiğine şahit olmuştuk. Bu iki filmle türü postmodernize ederek çığır açması kariyerine bu yönde devam edeceğini düşündürtmüştü. Ancak Tabanca, Ritchie filmografisinin yönünü değiştiren bir yapım. Bununla birlikte, kara film külliyatına hakimiyetini de kanıtlıyor...
Öncelikle merkeze intikam için yanıp tutuşan gangster Jake’i yerleştiriyor yönetmen. Film de sözde onun, mafya patronu Macha ile mücadelesine odaklanıyor. Ancak bu intikam öyküsü, Ritchie’den beklediğimiz gibi iyi yazılmış yan karakterlerin eğlenceli replikleri ile ilerlemiyor. Aksine Jake’in belleğinin içinde, sürpriz ama kimileri için olağan bir sona doğru yol alıyor.
Ritchie, iskeletini kurarken kara film motiflerini standart kalıplarından çıkarıp Jake’in bellek dünyasının içine yerleştirerek, Dövüş Kulübü ile yükselen psycho-noir türünün formülünü ödünç alıyor. Bunu yaparken; İngiliz gangster filmi motiflerini kullanması ve özenle çekip kurguladığı aksiyon sahnelerini aralara serpiştirmeyi ihmal etmemesi de farkını ortaya koyuyor.
Yönetmen; dolandırıcılık, strateji, düşmanın beynine girme gibi herhangi bir ‘kara film kötü adamı’nın özelliklerini beklendiği gibi ‘doğal’ yoldan devreye sokmuyor. Aksine üçünü de birer karakter olarak Jake’in etrafına yerleştiriyor. Yanlış duymadınız. Bir kişide toplanmasına alıştığımız bütün bu özellikler, merkezdeki kötü adamımızın id, ego ve süper egosu olarak Freudyen bir şekilde kodlanıyorlar. Ama seyircinin bundan haberi yok. Bunun için, görsel yapısını kurarken genelde ‘kurmaca’ bir estetik tutturmaya çalışması, dikkatli izleyicinin esasen belleğin içinde olduğunu anlamasını sağlıyor. Bu ustalıklı ve postmodern yaklaşım sayesinde 3 boyutlu animasyon, beyaz filtreli Jake’in bellek dünyası sahneleri, mavi filtreli mafya babasının izole edildiği sahneler ve daha nicesi beynimize kazınıyor. Bunların üstüne süper egosunun katkısıyla Jake’in parapsikolojik güçlere bürünüp öldüğü bir trafik kazasını tersine çevirmesi ve düşmanının beynini kontrol etmesi de eklenince, karşımıza bir ‘kumarbaz/gangster belleği’nin portresi çıkmış oluyor.
Bunu oluşturmak için geçilen yollar ve yıkılan intikam öyküsü sayesinde kara film kalıpları yerle bir ediliyor. Filmin önemi, Ritchie’nin türe hakim olması ve bütün motiflerle oyuncak gibi oynayarak karşımıza ince ince dokunmuş yeni bir formül getirmesinde yatıyor...
KARAR
Kara film kodlarını tersyüz ederek sıfırdan bir film modeli oluşturuyor Ritchie. Bunun için, Godard ve Fincher’ın sinema anlayışlarını ödünç alıp, hem estetize bir görsel yapı hem de yapıbozucu bir iskelet sunuyor.
Öncelikle merkeze intikam için yanıp tutuşan gangster Jake’i yerleştiriyor yönetmen. Film de sözde onun, mafya patronu Macha ile mücadelesine odaklanıyor. Ancak bu intikam öyküsü, Ritchie’den beklediğimiz gibi iyi yazılmış yan karakterlerin eğlenceli replikleri ile ilerlemiyor. Aksine Jake’in belleğinin içinde, sürpriz ama kimileri için olağan bir sona doğru yol alıyor.
Ritchie, iskeletini kurarken kara film motiflerini standart kalıplarından çıkarıp Jake’in bellek dünyasının içine yerleştirerek, Dövüş Kulübü ile yükselen psycho-noir türünün formülünü ödünç alıyor. Bunu yaparken; İngiliz gangster filmi motiflerini kullanması ve özenle çekip kurguladığı aksiyon sahnelerini aralara serpiştirmeyi ihmal etmemesi de farkını ortaya koyuyor.
Yönetmen; dolandırıcılık, strateji, düşmanın beynine girme gibi herhangi bir ‘kara film kötü adamı’nın özelliklerini beklendiği gibi ‘doğal’ yoldan devreye sokmuyor. Aksine üçünü de birer karakter olarak Jake’in etrafına yerleştiriyor. Yanlış duymadınız. Bir kişide toplanmasına alıştığımız bütün bu özellikler, merkezdeki kötü adamımızın id, ego ve süper egosu olarak Freudyen bir şekilde kodlanıyorlar. Ama seyircinin bundan haberi yok. Bunun için, görsel yapısını kurarken genelde ‘kurmaca’ bir estetik tutturmaya çalışması, dikkatli izleyicinin esasen belleğin içinde olduğunu anlamasını sağlıyor. Bu ustalıklı ve postmodern yaklaşım sayesinde 3 boyutlu animasyon, beyaz filtreli Jake’in bellek dünyası sahneleri, mavi filtreli mafya babasının izole edildiği sahneler ve daha nicesi beynimize kazınıyor. Bunların üstüne süper egosunun katkısıyla Jake’in parapsikolojik güçlere bürünüp öldüğü bir trafik kazasını tersine çevirmesi ve düşmanının beynini kontrol etmesi de eklenince, karşımıza bir ‘kumarbaz/gangster belleği’nin portresi çıkmış oluyor.
Bunu oluşturmak için geçilen yollar ve yıkılan intikam öyküsü sayesinde kara film kalıpları yerle bir ediliyor. Filmin önemi, Ritchie’nin türe hakim olması ve bütün motiflerle oyuncak gibi oynayarak karşımıza ince ince dokunmuş yeni bir formül getirmesinde yatıyor...
KARAR
Kara film kodlarını tersyüz ederek sıfırdan bir film modeli oluşturuyor Ritchie. Bunun için, Godard ve Fincher’ın sinema anlayışlarını ödünç alıp, hem estetize bir görsel yapı hem de yapıbozucu bir iskelet sunuyor.