EN İYİ 10 SEÇİM FİLMİ
09/08/2014 - Habertürk

Ülkemizde yarın yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimini fırsat bilerek, sinemanın 100 yılı aşkın tarihinde üretilen en başarılı seçim filmlerini mercek altına aldım.
Seçimle ilgilenen filmler, ‘seçim günü’nün çevresinde dolaşarak bir ezber yarattı. Genelde onun öncesinde yer alan kampanya sürecini masaya yatırdı. İkiyüzlülüğün ve yozlaşmanın arkasından gelen kaçınılmaz boşluğu anlattı. Dönemin gerçek insanlarıyla alegorik bağ kurarken, ‘taşlama’ hedefinden hiçbir zaman şaşmadı.
Yalanlar, kaybolan oylar, seks skandalları, siyasi dengesizlikler, kirli oyunlar ve daha nicesi hep ön plandaydı. George Clooney’den Spencer Tracy’e, Kemal Sunal’dan Robert Redford’a, Warren Beatty’den John Travolta’ya uzanan yıldız oyuncu havuzu da tüm bunların tuzu biberiydi sanki…
İşte sinema tarihinin en iyi seçim filmleri:
1-Seçimler (Election) (1999)
Zeki, hırslı, antipatik ve yaşını göstermeyen sondan bir önceki sınıf öğrencisi Tracy Flick, öğretmeni Jim McAllister’la rekabete girer. Bunun sebebi okulda yapılan seçimlerdir. Öğrenci başkanı seçilmek için adaylığını koyan Tracy, karşısında öğretmeninin adaylarını bulur. Önce okulun en popüler öğrencisi Paul Metzler, ardından onun kardeşi Tammy Metzler… Alexander Payne, kariyerinin zirve noktasında ilk döneminin sivriliğini, sinemasal tercihlerle dikkat çeken ve farklı okumalara açık, nefis bir siyasi taşlamayla servis etmiştir. Elbette Reese Witherspoon, Matthew Broderick ve Chris Klein’ın katkılarıyla…
2-The Candidate (1972)
Kaliforniya’nın demokrat vali adayı avukat Bill McKay, bu yarışa girince ikiyüzlülükleri de görür. Ancak ne konuşma, ne oyun, ne de kandırmacayla uğraşır. Gerçekleri izleyip olan bitene şaşırır. Peki ya deneyimli cumhuriyetçi aday karşısında bu silik tutum etkili olacak mıdır? Michael Ritchie’nin gözlemci kamerasıyla sardığı, Robert Redford imzalı bu tipleme, aslında seçime halkın bakışını yansıtır. Mücadelenin ne kadar lüzumsuz, boş ve günlük olduğunu anlatır.
3-State of the Union (1948)
“Mr. Smith Washington’a Gidiyor”da da ‘seçim’ meselesini ele alan Frank Capra’dan keskin bir sistem eleştirisi… Gazeteci metresinin zoruyla ‘cumhuriyetçi başkan adayı’ olma konusunda ikna edilen zengin ve idealist işadamı Grant Matthews’un öyküsü esasen… Spencer Tracy, Katharine Hepburn ve evliliğe çomak sokan Angela Lansbury’i bir araya getiren eser, meşhur ‘ulusa sesleniş konuşması’ndan aldığı ismiyle de meselesine uygun. Russell Crouse ve Howard Lindsay’in 1940’ta yaşanan gerçek bir olayı sahneye taşıyan oyunundan uyarlanan “State of the Union”, genelde kapalı mekan tercihiyle ‘karanlık at’ konumundaki bir başkan adayının karşılaştığı yüzsüzlükleri perdeye taşıyor.
4-Bulworth (1998)
Politik görüşleriyle döneme ayak uyduramayan, demokrat ve beyaz bir senatörün seçim aşamasında ‘Afro-Amerikan’ kültürüyle iç içe geçmesinin, halk içinde rap şarkıları söylemeye başlamasının ironik sonuçları… Warren Beatty, Clinton döneminden bir ‘hiciv’e imza atarken, siyahi sinemanın renkleriyle ve Halle Berry gerçeğiyle ilerliyor. Şaşırtıcı, etkileyici ve sorgulayıcı finaliyle de halen zihinlerden çıkmayan bir filme imza atıyor. Spike Lee, bir seçim filmi çekseydi çıkan sonuç şüphesiz “Bulworth” gibi olurdu.
5-The Best Man (1964)
“The Best Man”, seçimden 18 ay önce yapılan aday belirleme kongresinde yaşananları mercek altına alır. Liberal William Russell (Henry Fonda) ile sağcı Joe Cantwell’in (Cliff Robertson) rekabeti, yakın zamanın referanslarıyla örülü bir yarışı anlatmıştır… Gore Vidal’in filme kaynaklık eden 1960 tarihli oyunu, Nixon, Kennedy, Stevenson ve Eisenhower’dan referanslar içerirken, başkan Art Hockstader’ın (Lee Tracy) tavrına da değer vermişti. “Maymunlar Cehennemi” ile tanınan Franklin J. Shaffner, bu üçüncü uzun metrajında seçim sürecinin fazla gün yüzüne çıkmayan bir tarafını, ‘aday adaylarının yarışı’nı diyalog yüklü ve oyunculuk dersi veren bir eserle canlandırıyor.
6-The Last Hurrah (1958)
İrlanda asıllı Amerikalı Frank Skeffington’ın, isimsiz bir New England şehrine beş dönem üst üste belediye başkanı seçilme arzusunun çıkarımları... Yönetmenlik koltuğunda John Ford, başrolde ise Spencer Tracy var. National Board of Review’dan iki ödül (yönetmen ve erkek oyuncu) alan film, Edwin O’Connor’ın 1956 tarihli romanında bahsettiği, dört dönem Boston belediye başkanlığı, bir dönem Massachusetts valiliği yapan demokrat James Michael Curley’nin hayatını ‘kurmaca bir karakter’le canlandırıyor. Dolandırıcılığı, yozlaşmayı sanat haline getirip hapse de giren bu kötü adam mercek altına alınıyor aslında. Curley, projeyi duyduğunda –o zamanlar 80 yaşını geçmişti- filmin çekilmesini engellemeye çalışmıştı.
7-Zirveye Giden Yol (The Ides of March) (2011)
Çaylak ve temiz bir seçim kampanyası direktörünün hikayesi… İdealist Stephen Meyer (Ryan Gosling), demokrat aday Mark Morris’in (George Clooney) altında çalışmaya başlar. Ama zamanla dini yozlaşma, cinsel taciz ve çarpık ilişkilerle boğuşmak zorunda kalacaktır. Muhalif kimliğiyle bilinen ‘yönetmen Clooney’, burada seçim kampanyalarının ve siyaset dünyasının kirli yüzünü, Sidney Lumet, Alan J. Pakula ve Mike Nichols dinginliğinde bir yönetmenlikle anlamlandırmıştır. Beau Willimon’ın oyunundan uyarlanan “Zirveye Giden Yol”, Gosling ve Clooney’nin yanında Evan Rachel Wood, Philip Seymour Hoffman, Paul Giamatti, Marisa Tomei ve Jeffrey Wright’ı da bulunduran güçlü kadrosuyla anılmaya açık…
8-Oyun (Recount) (2008)
ABD’nin 2000’deki başkanlık seçiminde George W. Bush’un Al Gore’un önüne az farkla geçtiği tabloyu herkes hatırlar. Oylamada Gore’un, Florida’yı kaybettiği için zaferi elinden kaçırdığını ve mahkeme yolunu tuttuğunu unutabilen var mı? Bu ‘ikinci sayım’a uzanan durumu, cumhuriyetçi lobisi, oy kaçırma operasyonu ya da arızalanan sayım makinelerinin bir oyunu olarak algılayanlar çıkmıştır. ‘Austin Powers’ ve ‘Zor Baba’ (‘Meet the Parents’) serileriyle tanınan Jay Roach, burada Bush ile Gore’un altında çalışanları ve oy sayıcılarını kapsayan kritik bir zaman diliminin portresini çıkarıyor. Başrollerde Kevin Spacey, Tom Wilkinson, Laura Dern, Denis Leary ve John Hurt var.
9-Kirli Yarış (Primary Colors) (1998)
Senarist Elaine May’e BAFTA, Kathy Bates’e Amerikan Oyuncular Birliği (SAG) ödülü getiren “Kirli Yarış”, Bill Clinton’ın 1992’deki ilk başkanlık kampanyasını anlatan Joe Klein imzalı kitabı perdeye taşıyor. Clinton’a denk gelen karizmatik ve idealist Jack Stanton’ın ‘demokrat partinin adayı’ olma çabası ve ‘seçim yarışı’ndaki mücadelesi nasıl gelişti? Usta yönetmen Mike Nichols, filmde seçim piyasasında dönen dolapları, kampanyanın önemini ve karanlık at (dark horse) konumunun içyüzünü aydınlatıyor. Başroldeki John Travolta’ya, Emma Thompson, Kathy Bates, Maura Tierney, Billy Bob Thornton ve Diane Ladd eşlik ediyor.
10-Koltuk Belası (1990)
Kartal Tibet imzalı Kemal Sunal filmi, İmar Müdürlüğü’nde çalışan saf memur Zühtü’nün trajikomik hikayesine odaklanıyor. Bu sıradan vatandaşın DMDYP’den belediye başkanı adayı olmasıyla, rüşvetlere, ikiyüzlülüklere, haksızlıklara son verme hamlesi tutar. Ancak seçilir seçilmez ‘koltuk belası’ peşini bırakmayacaktır… “Koltuk Belası”, hastalık gibi yapışan koltuk ve statü sevdasını taşlama hedefiyle yola çıkıyor.
Seçimle ilgilenen filmler, ‘seçim günü’nün çevresinde dolaşarak bir ezber yarattı. Genelde onun öncesinde yer alan kampanya sürecini masaya yatırdı. İkiyüzlülüğün ve yozlaşmanın arkasından gelen kaçınılmaz boşluğu anlattı. Dönemin gerçek insanlarıyla alegorik bağ kurarken, ‘taşlama’ hedefinden hiçbir zaman şaşmadı.
Yalanlar, kaybolan oylar, seks skandalları, siyasi dengesizlikler, kirli oyunlar ve daha nicesi hep ön plandaydı. George Clooney’den Spencer Tracy’e, Kemal Sunal’dan Robert Redford’a, Warren Beatty’den John Travolta’ya uzanan yıldız oyuncu havuzu da tüm bunların tuzu biberiydi sanki…
İşte sinema tarihinin en iyi seçim filmleri:
1-Seçimler (Election) (1999)
Zeki, hırslı, antipatik ve yaşını göstermeyen sondan bir önceki sınıf öğrencisi Tracy Flick, öğretmeni Jim McAllister’la rekabete girer. Bunun sebebi okulda yapılan seçimlerdir. Öğrenci başkanı seçilmek için adaylığını koyan Tracy, karşısında öğretmeninin adaylarını bulur. Önce okulun en popüler öğrencisi Paul Metzler, ardından onun kardeşi Tammy Metzler… Alexander Payne, kariyerinin zirve noktasında ilk döneminin sivriliğini, sinemasal tercihlerle dikkat çeken ve farklı okumalara açık, nefis bir siyasi taşlamayla servis etmiştir. Elbette Reese Witherspoon, Matthew Broderick ve Chris Klein’ın katkılarıyla…
2-The Candidate (1972)
Kaliforniya’nın demokrat vali adayı avukat Bill McKay, bu yarışa girince ikiyüzlülükleri de görür. Ancak ne konuşma, ne oyun, ne de kandırmacayla uğraşır. Gerçekleri izleyip olan bitene şaşırır. Peki ya deneyimli cumhuriyetçi aday karşısında bu silik tutum etkili olacak mıdır? Michael Ritchie’nin gözlemci kamerasıyla sardığı, Robert Redford imzalı bu tipleme, aslında seçime halkın bakışını yansıtır. Mücadelenin ne kadar lüzumsuz, boş ve günlük olduğunu anlatır.
3-State of the Union (1948)
“Mr. Smith Washington’a Gidiyor”da da ‘seçim’ meselesini ele alan Frank Capra’dan keskin bir sistem eleştirisi… Gazeteci metresinin zoruyla ‘cumhuriyetçi başkan adayı’ olma konusunda ikna edilen zengin ve idealist işadamı Grant Matthews’un öyküsü esasen… Spencer Tracy, Katharine Hepburn ve evliliğe çomak sokan Angela Lansbury’i bir araya getiren eser, meşhur ‘ulusa sesleniş konuşması’ndan aldığı ismiyle de meselesine uygun. Russell Crouse ve Howard Lindsay’in 1940’ta yaşanan gerçek bir olayı sahneye taşıyan oyunundan uyarlanan “State of the Union”, genelde kapalı mekan tercihiyle ‘karanlık at’ konumundaki bir başkan adayının karşılaştığı yüzsüzlükleri perdeye taşıyor.
4-Bulworth (1998)
Politik görüşleriyle döneme ayak uyduramayan, demokrat ve beyaz bir senatörün seçim aşamasında ‘Afro-Amerikan’ kültürüyle iç içe geçmesinin, halk içinde rap şarkıları söylemeye başlamasının ironik sonuçları… Warren Beatty, Clinton döneminden bir ‘hiciv’e imza atarken, siyahi sinemanın renkleriyle ve Halle Berry gerçeğiyle ilerliyor. Şaşırtıcı, etkileyici ve sorgulayıcı finaliyle de halen zihinlerden çıkmayan bir filme imza atıyor. Spike Lee, bir seçim filmi çekseydi çıkan sonuç şüphesiz “Bulworth” gibi olurdu.
5-The Best Man (1964)
“The Best Man”, seçimden 18 ay önce yapılan aday belirleme kongresinde yaşananları mercek altına alır. Liberal William Russell (Henry Fonda) ile sağcı Joe Cantwell’in (Cliff Robertson) rekabeti, yakın zamanın referanslarıyla örülü bir yarışı anlatmıştır… Gore Vidal’in filme kaynaklık eden 1960 tarihli oyunu, Nixon, Kennedy, Stevenson ve Eisenhower’dan referanslar içerirken, başkan Art Hockstader’ın (Lee Tracy) tavrına da değer vermişti. “Maymunlar Cehennemi” ile tanınan Franklin J. Shaffner, bu üçüncü uzun metrajında seçim sürecinin fazla gün yüzüne çıkmayan bir tarafını, ‘aday adaylarının yarışı’nı diyalog yüklü ve oyunculuk dersi veren bir eserle canlandırıyor.
6-The Last Hurrah (1958)
İrlanda asıllı Amerikalı Frank Skeffington’ın, isimsiz bir New England şehrine beş dönem üst üste belediye başkanı seçilme arzusunun çıkarımları... Yönetmenlik koltuğunda John Ford, başrolde ise Spencer Tracy var. National Board of Review’dan iki ödül (yönetmen ve erkek oyuncu) alan film, Edwin O’Connor’ın 1956 tarihli romanında bahsettiği, dört dönem Boston belediye başkanlığı, bir dönem Massachusetts valiliği yapan demokrat James Michael Curley’nin hayatını ‘kurmaca bir karakter’le canlandırıyor. Dolandırıcılığı, yozlaşmayı sanat haline getirip hapse de giren bu kötü adam mercek altına alınıyor aslında. Curley, projeyi duyduğunda –o zamanlar 80 yaşını geçmişti- filmin çekilmesini engellemeye çalışmıştı.
7-Zirveye Giden Yol (The Ides of March) (2011)
Çaylak ve temiz bir seçim kampanyası direktörünün hikayesi… İdealist Stephen Meyer (Ryan Gosling), demokrat aday Mark Morris’in (George Clooney) altında çalışmaya başlar. Ama zamanla dini yozlaşma, cinsel taciz ve çarpık ilişkilerle boğuşmak zorunda kalacaktır. Muhalif kimliğiyle bilinen ‘yönetmen Clooney’, burada seçim kampanyalarının ve siyaset dünyasının kirli yüzünü, Sidney Lumet, Alan J. Pakula ve Mike Nichols dinginliğinde bir yönetmenlikle anlamlandırmıştır. Beau Willimon’ın oyunundan uyarlanan “Zirveye Giden Yol”, Gosling ve Clooney’nin yanında Evan Rachel Wood, Philip Seymour Hoffman, Paul Giamatti, Marisa Tomei ve Jeffrey Wright’ı da bulunduran güçlü kadrosuyla anılmaya açık…
8-Oyun (Recount) (2008)
ABD’nin 2000’deki başkanlık seçiminde George W. Bush’un Al Gore’un önüne az farkla geçtiği tabloyu herkes hatırlar. Oylamada Gore’un, Florida’yı kaybettiği için zaferi elinden kaçırdığını ve mahkeme yolunu tuttuğunu unutabilen var mı? Bu ‘ikinci sayım’a uzanan durumu, cumhuriyetçi lobisi, oy kaçırma operasyonu ya da arızalanan sayım makinelerinin bir oyunu olarak algılayanlar çıkmıştır. ‘Austin Powers’ ve ‘Zor Baba’ (‘Meet the Parents’) serileriyle tanınan Jay Roach, burada Bush ile Gore’un altında çalışanları ve oy sayıcılarını kapsayan kritik bir zaman diliminin portresini çıkarıyor. Başrollerde Kevin Spacey, Tom Wilkinson, Laura Dern, Denis Leary ve John Hurt var.
9-Kirli Yarış (Primary Colors) (1998)
Senarist Elaine May’e BAFTA, Kathy Bates’e Amerikan Oyuncular Birliği (SAG) ödülü getiren “Kirli Yarış”, Bill Clinton’ın 1992’deki ilk başkanlık kampanyasını anlatan Joe Klein imzalı kitabı perdeye taşıyor. Clinton’a denk gelen karizmatik ve idealist Jack Stanton’ın ‘demokrat partinin adayı’ olma çabası ve ‘seçim yarışı’ndaki mücadelesi nasıl gelişti? Usta yönetmen Mike Nichols, filmde seçim piyasasında dönen dolapları, kampanyanın önemini ve karanlık at (dark horse) konumunun içyüzünü aydınlatıyor. Başroldeki John Travolta’ya, Emma Thompson, Kathy Bates, Maura Tierney, Billy Bob Thornton ve Diane Ladd eşlik ediyor.
10-Koltuk Belası (1990)
Kartal Tibet imzalı Kemal Sunal filmi, İmar Müdürlüğü’nde çalışan saf memur Zühtü’nün trajikomik hikayesine odaklanıyor. Bu sıradan vatandaşın DMDYP’den belediye başkanı adayı olmasıyla, rüşvetlere, ikiyüzlülüklere, haksızlıklara son verme hamlesi tutar. Ancak seçilir seçilmez ‘koltuk belası’ peşini bırakmayacaktır… “Koltuk Belası”, hastalık gibi yapışan koltuk ve statü sevdasını taşlama hedefiyle yola çıkıyor.