ANDROID NESLİ İÇİN FANTASTİK BİR 'SHAFT'
16/02/2018 - Posta
|
FİLMİN NOTU: 7
|
“Kara Panter”, aksiyon koreografileriyle ve alt kültüre yaklaşımıyla dikkat çeken bir Afro-Amerikan süper kahraman tanımı armağan ediyor sinemaya. Marvel Sinema Evreni’nin en camp (bilinçli bayağılık estetiği) ürünü olabilir. Ama yaşasaydı Melvin Van Peebles’ın ve Gordon Parks’ın gurur duyacağı bir süper kahraman filmi bu.
“Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı” (“Captain America: Civil War”, 2016) ile Marvel evrenine giren Kara Panter’in solo filmi… Babası T’Challa’nın ölümüyle Afrika’daki yuvasına dönen karakterimiz, Wakanda Krallığı tahtına oturuyor. Ama düşmanı Erik Killmonger ile savaşı, iktidarın o kadar da kolay olamayacağını kanıtlıyor.
Bağımsız ruhlu yönetmen Ryan Coogler, bir kez daha Michael B. Jordan ile çalışıyor. “Son Durak” (“Fruitvale Station”, 2013) ve “Creed”in (2015) ardından üçüncü beraberlik başrolle olmuyor. Başrol performansı, Chadwick Boseman’a yani Afro-Amerikan sinemasının yükselen değerine, kendini zorlu rollerle kanıtlayan oyuncusuna verilmiş. ‘Kara Panter’in çevikliğine de, camp (bilinçli bayağılık estetiği) eğilimine de çok yakışmış onun kimliği. 70’ler ruhunu solumasına destek vermiş.
2000’de Samuel L. Jackson’lı bir yeniden çevrime malzeme olan “Shaft”(1971), Gordon Parks imzalı o dönemin ‘siyahi istismar aksiyon filmi’dir. Bu furyanın başlatan öncü filmlerdendir. O yıllarda aslında Melvin Van Peebles ile beraber sinemada isyankar alt kültür yaratımına da destek olmuştur. Burada ise sanki Coogler o dönemin ruhunu uzayda yaşatan bir işe imza atıyor.
‘Yan bölüm’ olarak fazlasıyla etkileyici, uzun planlarla soul’un iç içe geçtiği bir koreografi hınzırlığı var. Coogler’a aksiyon sahnesi çekmek yaramış. Açıkçası Michael B. Jordan, Lupita Nyong’o’nun yanı sıra Andy Serkis ile Martin Freeman da rollerine yakışmışlar. Angelina Bassett idare ederken Daniel Kaluuya’nın nereden çıktığı ve ne yaptığı belli değil. Tasarımlar ‘Star Wars’la akrabalığı anlamlandırıyor. 1966’da sahne alan ilk Afro-Amerikan süper kahraman pespayeliğin estetiğini çıkardığı dünyasıyla tatmin ediyor. Nijerya’dan göç etmeyle gelen melezlik dikkat çekici.
“Kedi Kadın” (“Catwoman”, 2004), ‘Blade’ gibi çizgi roman uyarlamalarının siyahi ana karakterlerini gördük. Bunlardan ilkinin başarısı tartışmalı iken, ikincisi vampir filmleri tarihinde yer etmişti. Burada kendi kültürüyle yoğrulan, müziğiyle görselliğiyle bunu bir fetişe dönüştüren ve ‘afrofuturizm’ akımına cuk oturan bir süper kahraman aksiyonu var.
“The Wiz” (1978) nasıl 70’lerde beyaz karakterleri Afro-Amerikalıya çevirerek kült bir müzikale dönüştüyse, 1980’lerde ise uzaylı istilası filmi “Brother from Another Planet” (1984) bu damardan uzaylı istilası filmi planlayarak çığır açtıysa, “Kara Panter” de bu döneme çok yakışıyor. Obama sonrasının ruhunu Afro-Amerikan sinemasının ilk ciddiye alındığı yılların heyecanıyla kalkındırıyor. Marvel Sinema Evreni’nin en iyileri arasına rahatlıkla giriyor.
“Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı” (“Captain America: Civil War”, 2016) ile Marvel evrenine giren Kara Panter’in solo filmi… Babası T’Challa’nın ölümüyle Afrika’daki yuvasına dönen karakterimiz, Wakanda Krallığı tahtına oturuyor. Ama düşmanı Erik Killmonger ile savaşı, iktidarın o kadar da kolay olamayacağını kanıtlıyor.
Bağımsız ruhlu yönetmen Ryan Coogler, bir kez daha Michael B. Jordan ile çalışıyor. “Son Durak” (“Fruitvale Station”, 2013) ve “Creed”in (2015) ardından üçüncü beraberlik başrolle olmuyor. Başrol performansı, Chadwick Boseman’a yani Afro-Amerikan sinemasının yükselen değerine, kendini zorlu rollerle kanıtlayan oyuncusuna verilmiş. ‘Kara Panter’in çevikliğine de, camp (bilinçli bayağılık estetiği) eğilimine de çok yakışmış onun kimliği. 70’ler ruhunu solumasına destek vermiş.
2000’de Samuel L. Jackson’lı bir yeniden çevrime malzeme olan “Shaft”(1971), Gordon Parks imzalı o dönemin ‘siyahi istismar aksiyon filmi’dir. Bu furyanın başlatan öncü filmlerdendir. O yıllarda aslında Melvin Van Peebles ile beraber sinemada isyankar alt kültür yaratımına da destek olmuştur. Burada ise sanki Coogler o dönemin ruhunu uzayda yaşatan bir işe imza atıyor.
‘Yan bölüm’ olarak fazlasıyla etkileyici, uzun planlarla soul’un iç içe geçtiği bir koreografi hınzırlığı var. Coogler’a aksiyon sahnesi çekmek yaramış. Açıkçası Michael B. Jordan, Lupita Nyong’o’nun yanı sıra Andy Serkis ile Martin Freeman da rollerine yakışmışlar. Angelina Bassett idare ederken Daniel Kaluuya’nın nereden çıktığı ve ne yaptığı belli değil. Tasarımlar ‘Star Wars’la akrabalığı anlamlandırıyor. 1966’da sahne alan ilk Afro-Amerikan süper kahraman pespayeliğin estetiğini çıkardığı dünyasıyla tatmin ediyor. Nijerya’dan göç etmeyle gelen melezlik dikkat çekici.
“Kedi Kadın” (“Catwoman”, 2004), ‘Blade’ gibi çizgi roman uyarlamalarının siyahi ana karakterlerini gördük. Bunlardan ilkinin başarısı tartışmalı iken, ikincisi vampir filmleri tarihinde yer etmişti. Burada kendi kültürüyle yoğrulan, müziğiyle görselliğiyle bunu bir fetişe dönüştüren ve ‘afrofuturizm’ akımına cuk oturan bir süper kahraman aksiyonu var.
“The Wiz” (1978) nasıl 70’lerde beyaz karakterleri Afro-Amerikalıya çevirerek kült bir müzikale dönüştüyse, 1980’lerde ise uzaylı istilası filmi “Brother from Another Planet” (1984) bu damardan uzaylı istilası filmi planlayarak çığır açtıysa, “Kara Panter” de bu döneme çok yakışıyor. Obama sonrasının ruhunu Afro-Amerikan sinemasının ilk ciddiye alındığı yılların heyecanıyla kalkındırıyor. Marvel Sinema Evreni’nin en iyileri arasına rahatlıkla giriyor.