'YARIMADA': 'NEW YORK'TAN KAÇIŞ'-'ZOMBIE' KIRMASI VASAT BİR ZOMBİ FİLMİ
FİLMİN NOTU: 4.5
|
Koreli yönetmen Yeon Sang-Ho külte dönüşen zombi filmi serisinin üçüncü halkasında Carpenter’ın “New York’tan Kaçış”ı (“Escape from New York”, 1981) ile Fulci’nin “Zombie”sini (“Zombi 2”, 1979) birleştiriyor. “Yarımada”, kimi sahneleriyle IMAX salonunda keyif verse de bütçenin ikiye katlanmasıyla kıyamet sonrası atmosferin dozunu kaçırıyor. “Zombie Ekspresi” ve “Seoul Station”ın standardını yakalayamıyor.
SERİYİ BAŞLATAN İKİ ESERİN BİR DÜNYASI VARDI
Yeon Sang-Ho, daha ziyade animasyonlarla bilinen bir isimdi. “Zombi Ekspresi” (“Busanhaeng”, 2016) sonrası kurmacaya kaydı. 2016’da “Seoul Station” (“Seoulyeok”), aslında istasyonun çevresinde geçen dramatik bir zombi animasyonuydu. Hayao Miyazaki’nin “Yaşayan Ölülerin Gecesi”ni (“Night of the Living Dead”, 1968) çekmesiyle oluşabilecek bir bağımsız algısı vardı.
Zombiye dönüşme tehdidindeki insanların çok ağır tempolu ilerlemesi felsefi bir damara kavuşmuştu. Minimalizmin insani mesajlara kaydığı görülmüştü. “Zombi Ekspresi”ne bağlamak için yapılan bir ön bölümdü. Çizgileri çığır açıcı olmasa da yönetmenin geleneğini yansıtıyordu. Olgunlara uygun animasyon damarını canlandırıyordu.
Aynı tarihte gelen “Zombi Ekspresi”, Kore’de kontrolden çıkan salgınla kontrolden çıkan zombi istilasını bir ‘trende hayatta kalma macerası’na yerleştiriyordu. Esasen “Kassandra Geçidi” (“The Cassandra Crossing”, 1976) ile “Ölülerin Şafağı” (“Dawn of the Dead”, 1978) birleştiren bir düzen vardı. Hedef ise net bir aksiyon filmine imza atmaktı. Çizgi romansı doku enerjiyi besliyordu.
SERİYİ BAŞLATAN İKİ ESERİN BİR DÜNYASI VARDI
Yeon Sang-Ho, daha ziyade animasyonlarla bilinen bir isimdi. “Zombi Ekspresi” (“Busanhaeng”, 2016) sonrası kurmacaya kaydı. 2016’da “Seoul Station” (“Seoulyeok”), aslında istasyonun çevresinde geçen dramatik bir zombi animasyonuydu. Hayao Miyazaki’nin “Yaşayan Ölülerin Gecesi”ni (“Night of the Living Dead”, 1968) çekmesiyle oluşabilecek bir bağımsız algısı vardı.
Zombiye dönüşme tehdidindeki insanların çok ağır tempolu ilerlemesi felsefi bir damara kavuşmuştu. Minimalizmin insani mesajlara kaydığı görülmüştü. “Zombi Ekspresi”ne bağlamak için yapılan bir ön bölümdü. Çizgileri çığır açıcı olmasa da yönetmenin geleneğini yansıtıyordu. Olgunlara uygun animasyon damarını canlandırıyordu.
Aynı tarihte gelen “Zombi Ekspresi”, Kore’de kontrolden çıkan salgınla kontrolden çıkan zombi istilasını bir ‘trende hayatta kalma macerası’na yerleştiriyordu. Esasen “Kassandra Geçidi” (“The Cassandra Crossing”, 1976) ile “Ölülerin Şafağı” (“Dawn of the Dead”, 1978) birleştiren bir düzen vardı. Hedef ise net bir aksiyon filmine imza atmaktı. Çizgi romansı doku enerjiyi besliyordu.
SENARYONUN SIKINTILARI AÇIĞA ÇIKIYOR
Aslında yönetmenin orada da senaryoyla ilgili sorunları vardı. “Yarımada”da (“Peninsula”, 2020) bu durum daha da açığa çıkmış. Burada özgün bir damar yok her şeyden önce. Kıyamet sonrası atmosferde geçen zombi filmi belki de “New York’tan Kaçış” ile “Zombi 2” “Zombie” arası duruyor. İkincisinde Lucio Fulci’nin adayı kullanma şekli bir başyapıta yol açmıştı. O filmin ikonik düello sahneleri ile stilize dünyası halen akıllarda.
Kore sinemasının melez omurgasının yeri geldiğinde kolaycılıkla melodrama kayma ezberine tutunmak iyi gelmemiş. IMAX’de 2.39:1 oranındaki filmi izlemek keyif veriyor. Aksiyon sahnelerinde ve iç mekandaki teknolojik düello sahnelerinde gaza basılıyor. Kurgu ve müzik kullanımı da bunlara ekleniyor.
‘ZOMBİE’NİN DEĞİL ‘NEW YORK’TAN KAÇIŞ’IN YOLUNA SAPIYOR
Yeon Sang-Ho’nun zombilerinin hızı “#Alive”dan (2020) bile daha saldırgan, kıvrak duruyor. Ancak burada da 118 dakikalık melodramla yavaş çekimle bağlama sancısı görmezden gelinir gibi değil. “28 Hafta Sonra” (“28 Weeks Later”, 2007) gibi zeki bir devam filmiyle yüzleşmiyoruz.
Yarımadada geçen zombi filmi olarak “Zombie”nin yoluna sapmıyor Koreli yönetmen. Bu da en büyük sorun. Daha ziyade “New York’tan Kaçış”ın gladyatörlerin bir hangardaki düellosunu ve çatışmasını yansıttığı bölüm güzel. Böylesi dokunuşlar daha fazla yapılabilirmiş. Ancak 8.5 milyon dolardan 16 milyon dolara yükselen bütçeyle kıyamet sonrası atmosferin dozunu kaçırıyor. Bu alt türün uygulamaları çok fazla olduğu için kabak tadı veren bir seyirliğe kayıyor istemeden.
Yeon Sang-Ho’nun zombilerinin hızı “#Alive”dan (2020) bile daha saldırgan, kıvrak duruyor. Ancak burada da 118 dakikalık melodramla yavaş çekimle bağlama sancısı görmezden gelinir gibi değil. “28 Hafta Sonra” (“28 Weeks Later”, 2007) gibi zeki bir devam filmiyle yüzleşmiyoruz.
Yarımadada geçen zombi filmi olarak “Zombie”nin yoluna sapmıyor Koreli yönetmen. Bu da en büyük sorun. Daha ziyade “New York’tan Kaçış”ın gladyatörlerin bir hangardaki düellosunu ve çatışmasını yansıttığı bölüm güzel. Böylesi dokunuşlar daha fazla yapılabilirmiş. Ancak 8.5 milyon dolardan 16 milyon dolara yükselen bütçeyle kıyamet sonrası atmosferin dozunu kaçırıyor. Bu alt türün uygulamaları çok fazla olduğu için kabak tadı veren bir seyirliğe kayıyor istemeden.
MELODRAMATİK DAMARDAN ÇEKİYOR
Ama her şeye rağmen Sang-Ho paralel evrende geçen yapıtında aslında bir başlangıca imza atıyor. Muhtemelen “Seoul Station” ile “Zombi Ekspresi”nin birbirini takip etmesi misali bir interaktif bir haritaya ulaşacak. Ama oradaki dinginlik de burada yok. Bu sebeple de aslında net bir sakillik hakim.
“Yarımada”da zombi filmi serisinin en büyük sorunu olan melodramatik damara basma problemi hortluyor. Bu da bu tür sineması seyirliğini vasat bir yapıta dönüştürüyor. Koreografiler arasında bir Mad Max zekası da yok. Öyle bir cinlikle sarılmıyor bu üçüncü film görünümlü seri başlangıcı.
'THE BOYS IN THE BAND': DIŞ MEKANA ÇIKMAK YETMEMİŞ!
FİLMİN NOTU: 3.6
|
LGBTİ+ kimliği üzerine 1968’de sahnelenen tiyatro oyununun 50 sene sonra gelen ikinci uyarlaması. İlk temsilin ‘oda filmi’ne kaymasından sonra burada da benzer bir problem var. Ryan Murphy de demode omurgayı kurtaramamış, “The Boys in the Band”, Fassbinder'i ve Ozon’un formda yıllarını aratmakla kalıyor.
SİNEMA UYARLAMALARI OYUNUN ŞANINA YAKIŞTI MI?
1960’larda LGBTİ+ kimliğini ele almak tabuydu. Basil Dearden’ın gece yarısı kültürünü yansıtan sinemasının içinde “Darling” (1965) bu tabuyu yıkan filmlerdendi. Kenneth Anger’ın 1940’lardan itibaren kısa filmleri, Ed Wood’un 1953’te “Glen or Glenda”yı çekmesi de değer arz eden gelişmelerdi. 1968’deki “Gece Yarısı Kovboyu”ysa (“Midnight Cowboy”) belirsiz bir dostluk hikayesi, anti-Hollywood rüyası olarak görülmüştü.
Mart Crowley ise 1968’de New York’ta Off-Broadway’de sahnelenen oyunu ile eşcinsel harekete destek vermişti. LGBTİ+ yaşamı için ikonik bir metne imza atmıştı. 70’te gelen sinema uyarlaması “The Boys in the Band”, William Friedkin’in o dönemdeki bağımsız ruhunu ortaya koymuştu. 1920’lerin oda filmi geleneğini fazla abartan yönetmen, ‘bağımsızlıkla çaylaklığı karıştırma’ probleminden çekiyordu.
SİNEMA UYARLAMALARI OYUNUN ŞANINA YAKIŞTI MI?
1960’larda LGBTİ+ kimliğini ele almak tabuydu. Basil Dearden’ın gece yarısı kültürünü yansıtan sinemasının içinde “Darling” (1965) bu tabuyu yıkan filmlerdendi. Kenneth Anger’ın 1940’lardan itibaren kısa filmleri, Ed Wood’un 1953’te “Glen or Glenda”yı çekmesi de değer arz eden gelişmelerdi. 1968’deki “Gece Yarısı Kovboyu”ysa (“Midnight Cowboy”) belirsiz bir dostluk hikayesi, anti-Hollywood rüyası olarak görülmüştü.
Mart Crowley ise 1968’de New York’ta Off-Broadway’de sahnelenen oyunu ile eşcinsel harekete destek vermişti. LGBTİ+ yaşamı için ikonik bir metne imza atmıştı. 70’te gelen sinema uyarlaması “The Boys in the Band”, William Friedkin’in o dönemdeki bağımsız ruhunu ortaya koymuştu. 1920’lerin oda filmi geleneğini fazla abartan yönetmen, ‘bağımsızlıkla çaylaklığı karıştırma’ probleminden çekiyordu.
YÖNETMENLİK KOLTUĞUNDA FASSBINDER VE OZON ARANIYOR
Bu durum da ister istemez Fassbinder’in siyah-beyaz mucizesi “Katzelmacher”in (1969) devamında gelen tiyatro uyarlamasını etkisiz bir sinemayla konuşan kafalar ve dar odak kullanımından ibaret hale getiriyordu. 2020’de Joe Mantello’nun, Ryan Murphy yapımcılığındaki yeniden çevriminde de ondan ileri gidiş yok.
Ozon’un “Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları”nı (“Les Gouttes d'Eau Sur Pierre Brulantes”, 2000) Fassbinder’e gönderme olarak mucizevi bir enerjiyle çekmesinin üzerinden 20 sene geçmiş. Ama onun biseksüel ruhlu tiyatro etkili dünyasının, “8 Kadın”la (“8 Femmes”, 2002) da canlanan o plastik evrenin hesaplı halini izliyoruz burada. “The Boys in the Band”e Ryan Murhpy kolaycılık getirmiş.
FLASHBACK SAHNELERİ YETERLİ YOĞUNLUKTA DEĞİL
Uyarlamada iki-üç flashback sahnesiyle dış mekana çıkmış. Özellikle onların renk filtreleriyle değişik bir kafa, uçucu bir dünya yaratımı var. O konuda beceri görüyoruz. Ancak dış mekana çıkmak da yine aynı odak kullanımını, konuşan kafalar erozyonunu değiştiremiyor.
Zachary Quinto ve Jim Parsons, geçmişte Fassbinder, şimdi de Ozon olamama problemini duyuruyor. 125 dakikada uyarlama senaryonun hiçbir albenisi yok. Aksine parti ve LGBTİ+ kültürü üzerine okuma provasından halice bir film izliyoruz.
Bu durum da ister istemez Fassbinder’in siyah-beyaz mucizesi “Katzelmacher”in (1969) devamında gelen tiyatro uyarlamasını etkisiz bir sinemayla konuşan kafalar ve dar odak kullanımından ibaret hale getiriyordu. 2020’de Joe Mantello’nun, Ryan Murphy yapımcılığındaki yeniden çevriminde de ondan ileri gidiş yok.
Ozon’un “Kızgın Taşlara Düşen Su Damlaları”nı (“Les Gouttes d'Eau Sur Pierre Brulantes”, 2000) Fassbinder’e gönderme olarak mucizevi bir enerjiyle çekmesinin üzerinden 20 sene geçmiş. Ama onun biseksüel ruhlu tiyatro etkili dünyasının, “8 Kadın”la (“8 Femmes”, 2002) da canlanan o plastik evrenin hesaplı halini izliyoruz burada. “The Boys in the Band”e Ryan Murhpy kolaycılık getirmiş.
FLASHBACK SAHNELERİ YETERLİ YOĞUNLUKTA DEĞİL
Uyarlamada iki-üç flashback sahnesiyle dış mekana çıkmış. Özellikle onların renk filtreleriyle değişik bir kafa, uçucu bir dünya yaratımı var. O konuda beceri görüyoruz. Ancak dış mekana çıkmak da yine aynı odak kullanımını, konuşan kafalar erozyonunu değiştiremiyor.
Zachary Quinto ve Jim Parsons, geçmişte Fassbinder, şimdi de Ozon olamama problemini duyuruyor. 125 dakikada uyarlama senaryonun hiçbir albenisi yok. Aksine parti ve LGBTİ+ kültürü üzerine okuma provasından halice bir film izliyoruz.
'TROLLER DÜNYA TURU': TROLLERİN 'JUKEBOX ROCK MÜZİKALİ' TURU
FİLMİN NOTU: 5.5
|
Bildik rock şarkılarını yeni koreografilerle canlandıran bir jukebox rock müzikali animasyonu. “Şarkını Söyle” (2016) ile “Köfte Yağmuru”nu (2009) birleştiriyor gibi gözükürken Trollerin eğlencesine bağlıyor. Capcanlı rock video klip fetişizminde Justin Timberlake ve Ludwig Göransson sükse yapıyor. Ama “Troller Dünya Turu”, Filipinli kült yönetmen Khavn De La Cruz’un mucizevi tür ürünleriyle yarışamıyor.
SİNEMADA ROCK MÜZİKALİ ÖRNEKLERİ ARASINA KATILIYOR
DreamWorks’ün 2016’da yaptığı ilk Troll filmi o kadar sükse yaratmamıştı. 2020 yapımı ise daha detaylı ve gösterişli bir ürüne dönüşmüş gibi. Aslında kurmaca film “Oyuncaklar”dan (“Toys”, 1992) itibaren ‘oyuncaklar’ın sinemanın konusuna dönüştüğü görülüyor. ‘Bratz’, ‘Transformers’, ‘Lego Movie’ serileri derken bu kez 1959’da Danimarka’da yaratılmış bir üründen yola çıkılıyor.
“Troller: Dünya Turu” (“Trolls World Tour”, 2020) bu iddianın altında ne kadar eziliyor tartışılır. Ancak özellikle ikinci animasyonun bir enerjisi var. Justin Timberlake ve Anna Kendrick de bu dinamizme eşlik ediyorlar. Trollerin dünya turu düelloların da yolculuğu üzerinden yürüyen bir ‘rock müzikali koreografileri’ üzerinden tasarlanmış. 70’lerde sinemada “Jesus Christ Superstar” (1973) ve “Tommy” (1975) ile başlayan jukebox rock müzikali/operası modelinin animasyon şubesine dönüşüyor.
CAPCANLI BİR PARTİYE DAVETLİSİNİZ
Ancak daha ziyade sınırları zorlamayan ‘Rock of Ages’, ‘We Will Rock You’, ‘Mamma Mia’ ile yarışabilecek seviyede bir üretim var. ‘Kung Fu Panda’, “Canavarlar Yaratıklara Karşı” (“Monsters vs. Aliens”, 2009) Jonathan Aibel, Glenn Berger ile Maya Forbes’dan oluşan senaristleri bu bölüme çok şey katmışlar.
Tasarımın üzerinden yürüyen el çizimi animasyonu ile bilgisayar animasyonun birleşmesi de melez bir yapı getiriyor. Bu sayede de 50 sene öncesine uzanan bir oyuncağın temsili daha sükseli hale geliyor. Bunun hayali bir dünyaya açılmasına uzanırken ise bize meşhur rock şarkılarının yeniden seslendirilmesine, bunların bir parti ve sahnede söylenmesine tanıklık ediyoruz. Bu parti de müthiş canlı ve 2010’larda canlanıyor!
KHAVN’İN KÜLTE DÖNÜŞEN BAŞYAPIT SEVİYESİNDEKİ MÜZİKALLERİNİ ARATIYOR
Bu duruma yön veren ise Justin Timberlake, Ludwig Göransson sesleriyle... Filmin tek arayışı müzikal ve video klip kültüründe. Ciddi bir rock fetişizmi yapan bir Dreamworks animasyonu izliyoruz. Bunun pastiş öğelerle de enerjisine bağlama ihtimali var. Böylece eğlenceli bir 90 dakika sunuyor. Enerjisi ve canlılığına bağlıyor. DreamWorks’ün “Şarkını Söyle” (“Sing”, 2016) ile Sony Pictures Animation’ın “Köfte Yağmuru”nu (“Cloudy with a Chance of Meatballs”, 2009) birleştiren dokusuyla canlı renklere bağlıyor.
Ancak Filipinler’in son 15-20 yılda çıkardığı en özgün yönetmen Khavn De La Cruz’un başyapıtlarıyla yarışmakta becerikli bir iş çıkmıyor. Onun “EDSA XXX” (2014) ve “Orphea” (2020) adlı postmodern devrimleriyle yarışan bir eser izlemiyoruz. Kendi eğlencesine ve yaş grubuna odaklanmakla kalıp sınırları zorlamıyor ikinci Troller animasyonu.
SİNEMADA ROCK MÜZİKALİ ÖRNEKLERİ ARASINA KATILIYOR
DreamWorks’ün 2016’da yaptığı ilk Troll filmi o kadar sükse yaratmamıştı. 2020 yapımı ise daha detaylı ve gösterişli bir ürüne dönüşmüş gibi. Aslında kurmaca film “Oyuncaklar”dan (“Toys”, 1992) itibaren ‘oyuncaklar’ın sinemanın konusuna dönüştüğü görülüyor. ‘Bratz’, ‘Transformers’, ‘Lego Movie’ serileri derken bu kez 1959’da Danimarka’da yaratılmış bir üründen yola çıkılıyor.
“Troller: Dünya Turu” (“Trolls World Tour”, 2020) bu iddianın altında ne kadar eziliyor tartışılır. Ancak özellikle ikinci animasyonun bir enerjisi var. Justin Timberlake ve Anna Kendrick de bu dinamizme eşlik ediyorlar. Trollerin dünya turu düelloların da yolculuğu üzerinden yürüyen bir ‘rock müzikali koreografileri’ üzerinden tasarlanmış. 70’lerde sinemada “Jesus Christ Superstar” (1973) ve “Tommy” (1975) ile başlayan jukebox rock müzikali/operası modelinin animasyon şubesine dönüşüyor.
CAPCANLI BİR PARTİYE DAVETLİSİNİZ
Ancak daha ziyade sınırları zorlamayan ‘Rock of Ages’, ‘We Will Rock You’, ‘Mamma Mia’ ile yarışabilecek seviyede bir üretim var. ‘Kung Fu Panda’, “Canavarlar Yaratıklara Karşı” (“Monsters vs. Aliens”, 2009) Jonathan Aibel, Glenn Berger ile Maya Forbes’dan oluşan senaristleri bu bölüme çok şey katmışlar.
Tasarımın üzerinden yürüyen el çizimi animasyonu ile bilgisayar animasyonun birleşmesi de melez bir yapı getiriyor. Bu sayede de 50 sene öncesine uzanan bir oyuncağın temsili daha sükseli hale geliyor. Bunun hayali bir dünyaya açılmasına uzanırken ise bize meşhur rock şarkılarının yeniden seslendirilmesine, bunların bir parti ve sahnede söylenmesine tanıklık ediyoruz. Bu parti de müthiş canlı ve 2010’larda canlanıyor!
KHAVN’İN KÜLTE DÖNÜŞEN BAŞYAPIT SEVİYESİNDEKİ MÜZİKALLERİNİ ARATIYOR
Bu duruma yön veren ise Justin Timberlake, Ludwig Göransson sesleriyle... Filmin tek arayışı müzikal ve video klip kültüründe. Ciddi bir rock fetişizmi yapan bir Dreamworks animasyonu izliyoruz. Bunun pastiş öğelerle de enerjisine bağlama ihtimali var. Böylece eğlenceli bir 90 dakika sunuyor. Enerjisi ve canlılığına bağlıyor. DreamWorks’ün “Şarkını Söyle” (“Sing”, 2016) ile Sony Pictures Animation’ın “Köfte Yağmuru”nu (“Cloudy with a Chance of Meatballs”, 2009) birleştiren dokusuyla canlı renklere bağlıyor.
Ancak Filipinler’in son 15-20 yılda çıkardığı en özgün yönetmen Khavn De La Cruz’un başyapıtlarıyla yarışmakta becerikli bir iş çıkmıyor. Onun “EDSA XXX” (2014) ve “Orphea” (2020) adlı postmodern devrimleriyle yarışan bir eser izlemiyoruz. Kendi eğlencesine ve yaş grubuna odaklanmakla kalıp sınırları zorlamıyor ikinci Troller animasyonu.
2020 FİZİKSEL VİZYONUNUN YILDIZ TABLOSU:
ACI KİRAZ: 2.5
AETHER: 6.7
AFTER PARAMPARÇA (AFTER WE COLLIDED): 3.2
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
ANTEBELLUM: 6.9
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BAYİ TOPLANTISI: 4.5
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BLOODSHOT: 4
BOYALI KUŞ (THE PAINTED BIRD): 6.7
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DAVETSİZ (THE WRETCHED): 5.4
DAVID COPPERFIELD'IN ÇOK KİŞİSEL HİKAYESİ (THE PERSONAL LIFE OF DAVID COPPERFIELD): 7.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5.2
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
FIRTINALI SOYGUN (FORCE OF NATURE): 3.3
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÖRÜNMEZ ADAM (INVISIBLE MAN): 6.3
GECE NÖBETİ (THE NIGHT CLERK): 5.7
GUNS AKIMBO: 3.8
HAYAL ADASI (FANTASY ISLAND): 4
HAYALLERİN PEŞİNDE (THE PEANUT BUTTER FALCON): 6.4
İLK AŞK (FIRST LOVE): 4.5
IP MAN 4: 3.7
JEXI: 5
JUDY: 3.8
KELLY ÇETESİ’NİN GERÇEK HİKAYESİ: 5.1
KIZIM GİBİ KOKUYORSUN: 3.8
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KOVAN: 3.5
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MENDİLİM KEKİK KOKUYOR: 2.9
MULAN: 5
MÜRİT (THE LODGE): 6.7
NUH TEPESİ: 4.5
ODA (THE ROOM): 5
ORMANDAKİ CADI (THE WITCHES IN THE WOODS): 2.5
PALM SPRINGS: 6.8
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
PRETORIA'DAN KAÇIŞ (ESCAPE FROM PRETORIA): 4.5
RADIOACTIVE: 4.5
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SABİT KANCA: SON SORU: 1.9
SEBERG: 6
SIFIR BİR: 3.9
SIRLAR KİTABI (LES TRADUCTEURS): 3.5
SONSUZLUK ÜZERİNE (ABOUT ENDLESSNESS): 6.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞEYTANIN EL KİTABI (THE FIELD GUIDE TO EVIL): 5.5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
UZUN ZAMAN ÖNCE: 3
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YENİ MUTANTLAR (NEW MUTANTS): 2.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.6
YOKUŞ AŞAĞI (DOWNHILL): 4
ZENGO: 3.8
ACI KİRAZ: 2.5
AETHER: 6.7
AFTER PARAMPARÇA (AFTER WE COLLIDED): 3.2
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
ANTEBELLUM: 6.9
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BAYİ TOPLANTISI: 4.5
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BLOODSHOT: 4
BOYALI KUŞ (THE PAINTED BIRD): 6.7
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DAVETSİZ (THE WRETCHED): 5.4
DAVID COPPERFIELD'IN ÇOK KİŞİSEL HİKAYESİ (THE PERSONAL LIFE OF DAVID COPPERFIELD): 7.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5.2
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
FIRTINALI SOYGUN (FORCE OF NATURE): 3.3
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÖRÜNMEZ ADAM (INVISIBLE MAN): 6.3
GECE NÖBETİ (THE NIGHT CLERK): 5.7
GUNS AKIMBO: 3.8
HAYAL ADASI (FANTASY ISLAND): 4
HAYALLERİN PEŞİNDE (THE PEANUT BUTTER FALCON): 6.4
İLK AŞK (FIRST LOVE): 4.5
IP MAN 4: 3.7
JEXI: 5
JUDY: 3.8
KELLY ÇETESİ’NİN GERÇEK HİKAYESİ: 5.1
KIZIM GİBİ KOKUYORSUN: 3.8
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KOVAN: 3.5
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MENDİLİM KEKİK KOKUYOR: 2.9
MULAN: 5
MÜRİT (THE LODGE): 6.7
NUH TEPESİ: 4.5
ODA (THE ROOM): 5
ORMANDAKİ CADI (THE WITCHES IN THE WOODS): 2.5
PALM SPRINGS: 6.8
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
PRETORIA'DAN KAÇIŞ (ESCAPE FROM PRETORIA): 4.5
RADIOACTIVE: 4.5
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SABİT KANCA: SON SORU: 1.9
SEBERG: 6
SIFIR BİR: 3.9
SIRLAR KİTABI (LES TRADUCTEURS): 3.5
SONSUZLUK ÜZERİNE (ABOUT ENDLESSNESS): 6.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞEYTANIN EL KİTABI (THE FIELD GUIDE TO EVIL): 5.5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
UZUN ZAMAN ÖNCE: 3
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YENİ MUTANTLAR (NEW MUTANTS): 2.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.6
YOKUŞ AŞAĞI (DOWNHILL): 4
ZENGO: 3.8