'KELLY GANG'İN GERÇEK HİKAYESİ': TONY RICHARDSON'IN 'NED KELLY'SİYLE REKABETE GİREMİYOR
FİLMİN NOTU: 5.1
|
Avustralyalı ünlü western haydudunun perdedeki yeni uyarlaması… Justin Kurzel imzalı bushranger filmi “Kelly Gang’in Gerçek Hikayesi”, göz kamaştıran açılış ve kapanış sekanslarıyla anılacak.
GENÇ YAŞTA SUÇ İŞLEMEYE BAŞLAYAN BİR AVUSTRALYA HAYDUDU
Ünü yüzyıllara yayılmış bir western haydudu… Avustralyalıların deneyimiyle ‘bushranger’ diyebiliriz. Bu deyim ülkeye uygun western alt türünün çalılıklara odaklanan dünyasının koruyucusu olarak devreye giren spesifik bir prototipi ortaya koyuyor aslında. 19. yüzyılda yaşamış Ned Kelly, İngiliz sömürgesi Victoria’da İrlandalı ailelerden doğmuş sekiz çocuktan üçüncüsü olarak biliniyor.
Genç yaşından itibaren suç işlediği için de fazlaca kaynağa malzeme olmuş, sanat eserlerinde canlanmış hikayelerini biliyoruz onu. Bu efsanelerin çeşitli yansımalarını sinemada izledik. 2019 tarihli yeni Ned Kelly filmi ise bu yüzyılda, 2000’de piyasaya çıkan Avustralyalı Peter Carey’nin aynı adlı romanından uyarlanmış.
TONY RICHARDSON’IN ‘NED KELLY’Sİ TARİHE GEÇTİ
Aslında yakın isimli “The Story of Kelly Gang” (1906) ‘meat pie/kangaroo western’ alt türünü başlatmasıyla anılıyor. Sonrasında 1951’de Rupert Kathner’ın filmi var. 1970’de İngiliz Tony Richardson ve 2003’te Avustralyalı Gregor Jordan ise başarılı sinema temsillerine imza attı. Özellikle bunlardan ilki ‘bushranger acid western müzikal komedisi’ne dönüşerek dikkat çekmişti. Rock ikonu Mick Jagger’ın başrolde Roeg imzalı sub-noir başyapıtı “Performans” (“Performance”, 1970) ile akraba bir dönüşüm, kült aura ve saykodelik dokunuş yüklenmesiyle dikkat çekicidir.
GENÇ YAŞTA SUÇ İŞLEMEYE BAŞLAYAN BİR AVUSTRALYA HAYDUDU
Ünü yüzyıllara yayılmış bir western haydudu… Avustralyalıların deneyimiyle ‘bushranger’ diyebiliriz. Bu deyim ülkeye uygun western alt türünün çalılıklara odaklanan dünyasının koruyucusu olarak devreye giren spesifik bir prototipi ortaya koyuyor aslında. 19. yüzyılda yaşamış Ned Kelly, İngiliz sömürgesi Victoria’da İrlandalı ailelerden doğmuş sekiz çocuktan üçüncüsü olarak biliniyor.
Genç yaşından itibaren suç işlediği için de fazlaca kaynağa malzeme olmuş, sanat eserlerinde canlanmış hikayelerini biliyoruz onu. Bu efsanelerin çeşitli yansımalarını sinemada izledik. 2019 tarihli yeni Ned Kelly filmi ise bu yüzyılda, 2000’de piyasaya çıkan Avustralyalı Peter Carey’nin aynı adlı romanından uyarlanmış.
TONY RICHARDSON’IN ‘NED KELLY’Sİ TARİHE GEÇTİ
Aslında yakın isimli “The Story of Kelly Gang” (1906) ‘meat pie/kangaroo western’ alt türünü başlatmasıyla anılıyor. Sonrasında 1951’de Rupert Kathner’ın filmi var. 1970’de İngiliz Tony Richardson ve 2003’te Avustralyalı Gregor Jordan ise başarılı sinema temsillerine imza attı. Özellikle bunlardan ilki ‘bushranger acid western müzikal komedisi’ne dönüşerek dikkat çekmişti. Rock ikonu Mick Jagger’ın başrolde Roeg imzalı sub-noir başyapıtı “Performans” (“Performance”, 1970) ile akraba bir dönüşüm, kült aura ve saykodelik dokunuş yüklenmesiyle dikkat çekicidir.
Filmin “Kaza Gecesi” (“Accident”, 1968) ile çıkış yapan Gerry Fisher adlı modern görüntü yönetmeni ise Losey’nin filmografisinde ikonik işlere imza atmıştı. Yeni Hollywood’a uygun bir şekilde zoom objektiflerin fazlasıyla öne çıktığı, çarpık açıların, yakın planların kontrolü ele aldığı, gözlemci kameranın ise dozunda bir özgürlükçülükle sunulduğu görülüyor. Hatta bestelerin de müzikal sahnelerine eşlik etmesi melez bir yapı getirdi.
Bir çeşit başka bir ‘mizahi stil’ yaratma arzusu, ‘absürd komedi’yi de içine alan bir yöresellikle karşılık buldu. ‘Ozploitation filmleri’nin (Avustralya istismar filmleri) içindeki yöresel komediyi de elinin tersiyle itmemek bu versiyonun ‘füzyon harikası’ olarak sırrını ortaya koyuyordu. Aslında Kelly’nin siyah-beyaz idamıyla başlamak da manidar bir tersyüz etme arzusu iken, karakterin mahkemede herkese karşı gelmesiyle bitirmek de buna eklenebiliyor.
GREGOR JORDAN VE WARWICK THORNTON, BU MİTİ UNUTMADI
Jordan’ınki ise Heath Ledger’ın başrolü ve Geoffrey Rush’ın varlığı ile kalite aşıladı. Kurgusunun dinamizmiyle kendini izleten bir yapıta dönüştü. Döneme ayak uydurmasıyla aslında bu alt türde hatırı sayılır bir noktaya da yerleşti Richardson’ın “Ned Kelly”si kadar iddialı olmasa da. Ama yeni milenyumdan gidersek Kurzel’in George MacKay tercihini düşününce Ledger’ın kattığı kalite ve gençlik aşısı unutulur gibi değil.
Bir çeşit başka bir ‘mizahi stil’ yaratma arzusu, ‘absürd komedi’yi de içine alan bir yöresellikle karşılık buldu. ‘Ozploitation filmleri’nin (Avustralya istismar filmleri) içindeki yöresel komediyi de elinin tersiyle itmemek bu versiyonun ‘füzyon harikası’ olarak sırrını ortaya koyuyordu. Aslında Kelly’nin siyah-beyaz idamıyla başlamak da manidar bir tersyüz etme arzusu iken, karakterin mahkemede herkese karşı gelmesiyle bitirmek de buna eklenebiliyor.
GREGOR JORDAN VE WARWICK THORNTON, BU MİTİ UNUTMADI
Jordan’ınki ise Heath Ledger’ın başrolü ve Geoffrey Rush’ın varlığı ile kalite aşıladı. Kurgusunun dinamizmiyle kendini izleten bir yapıta dönüştü. Döneme ayak uydurmasıyla aslında bu alt türde hatırı sayılır bir noktaya da yerleşti Richardson’ın “Ned Kelly”si kadar iddialı olmasa da. Ama yeni milenyumdan gidersek Kurzel’in George MacKay tercihini düşününce Ledger’ın kattığı kalite ve gençlik aşısı unutulur gibi değil.
Bu alt türde 2017 tarihli Warwick Thornton filmi “Güzel Ülke” (“Sweet Country”) 1929 yılında aborjinler ile sömürgeci İngiliz astsubaylar arasında geçen bildik mücadeleyi ele alıyordu. Ama türün tarihindeki ‘batı-doğu’, ‘kızılderili-kovboy’ ya da ‘vahşi-uysal’ çekişmesine kasabanın ortasında perdeden “The Story of Kelly Gang” izlenmesiyle aslında dostane bir boyut katıyor.
19. yüzyılın gerçekliğini 20. yüzyılın başına taşıyarak sinemanın geleneksel izlenme şekillerine saygı duruşunda bulunma naif bir fikirdi. Bu hoş gönderme büyüleyici anlara gebe oldu. Aslında farkına varılan meat-pie western geleneğinin yöresel bir çıkarımıydı. Film, aborjinlere yapılan haksızlıkları, her dönemde ortaya çıkan adaletsizlik problemini şiddetle çözmeyi de görsel açıdan çok iyi anlatıyordu.
19. yüzyılın gerçekliğini 20. yüzyılın başına taşıyarak sinemanın geleneksel izlenme şekillerine saygı duruşunda bulunma naif bir fikirdi. Bu hoş gönderme büyüleyici anlara gebe oldu. Aslında farkına varılan meat-pie western geleneğinin yöresel bir çıkarımıydı. Film, aborjinlere yapılan haksızlıkları, her dönemde ortaya çıkan adaletsizlik problemini şiddetle çözmeyi de görsel açıdan çok iyi anlatıyordu.
AÇILIŞ VE KAPANIŞ GÖZ KAMAŞTIRIYOR
Kurzel, “Kelly Gang’in Gerçek Hikayesi”nde (“True History of the Kelly Gang”) ilk ve son 30 dakikasındaki stilize görüntülerle sinemaya meydan okuyor. Shakespeare uyarlamalarının “300 Spartalı”sı (“300”, 2006) olmak için yola çıkan “Macbeth”in (2015) tamamına daha büyük yüzdesine yayılan görsel üslup sanki bu zaman aralıklarına yerleştirilmiş. Kelly’nin aile yaşamındaki maço kültürü üzerinden yaşadıkları ise aşırı gerçekçi yansıtılıyor.
Ari Wgener, stilize ve gerçekçi bir Avustralya westerni yaratmak için kolları sıvamış. Bu da 70’lerin o yapıbozucu kültürel tür damarının çok uzağına yerleşiyor. Hatta görüntü yönetmeni bazen kendini karanlıkta kaybedip ağır tempoyu fazla abartıyor. Bu da filmin 120 dakikasını anlatılmaz bir süreye dönüştürebiliyor.
“KORKAK ROBERT FORD’UN JESSE JAMES SUİKASTİ”NE KARDEŞ OLARAK GELEMİYOR
Daha önce ‘Jesse James’ 1938’den beri Amerikan westerninde anlatılan bir kahramandı. Avustralyalı auteur Andrew Dominik onu bambaşka bir meditasyona 2008’de “Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikasti” (“The Assasination of Jesse James by Coward Robert Ford”, 2008) dönüştürdü. Burada daha en baştan aslında bembeyaz George MacKay’e emanet edilen başrol falso. Onun yanında Hoult ve Hunnam de ciddi bir türün tarihi karakterlerini kaldıracak kapasiteye sahip değiller.
Essie Davis idare ediyor, Russell Crowe zaman zaman kontrolü ele geçiriyor. Ama filmin ‘stilize ve gerçekçi’ yapısında çok sert bir şekilde ilerlediği gözüküyor. İngiliz Yeni Dalgası’nın sosyal gerçekçi damarında bile Tony Richardson 1970 tarihli kült olan uyarlamada böyle gitmemişti. Aksine özgürlükçü bir damarla kurgunun da enerjisine yüklenmişti. Burada ise el-omuz kamerasının üzerinde, inadına ters ışık yaparak kendini melankoliye sürükleme arayışı var.
Kurzel, “Kelly Gang’in Gerçek Hikayesi”nde (“True History of the Kelly Gang”) ilk ve son 30 dakikasındaki stilize görüntülerle sinemaya meydan okuyor. Shakespeare uyarlamalarının “300 Spartalı”sı (“300”, 2006) olmak için yola çıkan “Macbeth”in (2015) tamamına daha büyük yüzdesine yayılan görsel üslup sanki bu zaman aralıklarına yerleştirilmiş. Kelly’nin aile yaşamındaki maço kültürü üzerinden yaşadıkları ise aşırı gerçekçi yansıtılıyor.
Ari Wgener, stilize ve gerçekçi bir Avustralya westerni yaratmak için kolları sıvamış. Bu da 70’lerin o yapıbozucu kültürel tür damarının çok uzağına yerleşiyor. Hatta görüntü yönetmeni bazen kendini karanlıkta kaybedip ağır tempoyu fazla abartıyor. Bu da filmin 120 dakikasını anlatılmaz bir süreye dönüştürebiliyor.
“KORKAK ROBERT FORD’UN JESSE JAMES SUİKASTİ”NE KARDEŞ OLARAK GELEMİYOR
Daha önce ‘Jesse James’ 1938’den beri Amerikan westerninde anlatılan bir kahramandı. Avustralyalı auteur Andrew Dominik onu bambaşka bir meditasyona 2008’de “Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikasti” (“The Assasination of Jesse James by Coward Robert Ford”, 2008) dönüştürdü. Burada daha en baştan aslında bembeyaz George MacKay’e emanet edilen başrol falso. Onun yanında Hoult ve Hunnam de ciddi bir türün tarihi karakterlerini kaldıracak kapasiteye sahip değiller.
Essie Davis idare ediyor, Russell Crowe zaman zaman kontrolü ele geçiriyor. Ama filmin ‘stilize ve gerçekçi’ yapısında çok sert bir şekilde ilerlediği gözüküyor. İngiliz Yeni Dalgası’nın sosyal gerçekçi damarında bile Tony Richardson 1970 tarihli kült olan uyarlamada böyle gitmemişti. Aksine özgürlükçü bir damarla kurgunun da enerjisine yüklenmişti. Burada ise el-omuz kamerasının üzerinde, inadına ters ışık yaparak kendini melankoliye sürükleme arayışı var.
GEORGE MACKAY’DAN MIKE JAGGER VEYA HEATH LEDGER OLUR MU?
Finaldeki ölümünü anlamlı bir şekilde yansıtıyor bu Kelly Gang’in. Ama onun ötesinde filmin ciddi bir ritim ve tartım sorunu devreye giriyor. Ağır tempo yapmak, sanat olarak algılansa da bir yerden sonra zorlama bir hal alabilir. Kurzel Avustralya Yeni Dalgası’nın ikinci kuşağına dahil olan “Snowtown” (2011) sonrası stilize numaralarla sardığı filmlerinde hep yarı yolda kaldı. “Macbeth” (2015) ve “Assasin’s Creed” (2016) ile yaşananları burada da tekrarlıyor. Belki de bir tık daha geri gidiyor. Bushranger western’e yaklaşımını oraya ait olsa da yöresel damardan yapmıyor. Aksine kendine özgü bir Amerikan outlaw western’i çektiğini hissettiriyor.
Bu duruma devamında da Mick Jagger ve Heath Ledger gibi ‘kötü adam profili’nde de gayet devreye sokulabilecek ‘anti-kahraman’ kimlikli oyuncuların yerine George MacKay’i getirmek ciddi bir risk. Bu sayede de 1970 ve 2003 tarihli Ned Kelly filmlerindeki başrol oyuncularının yerini doldurmak zorlaşıyor. "1917"de (2019) de bembeyaz kahraman prototipini dolduran oyuncu, bir kez daha muhafazakar Amerikalıların sevebileceği bir kimlikle çıkageliyor.
Sanki Leone’nin ABD’ye gidip klasik Jesse James filmi çekmesi gibi hareket ediyor. Ama 70’lerdeki revizyonizt dönemde spagetti western’e rakip olmuş Avustralya westerni daha çok üzerinden ilerlemeye kanırtmaya açık malzemeye sahip. Her şey buradaki gibi kapkaranlık beyaz-siyah ayrımı olmamalıydı!
Finaldeki ölümünü anlamlı bir şekilde yansıtıyor bu Kelly Gang’in. Ama onun ötesinde filmin ciddi bir ritim ve tartım sorunu devreye giriyor. Ağır tempo yapmak, sanat olarak algılansa da bir yerden sonra zorlama bir hal alabilir. Kurzel Avustralya Yeni Dalgası’nın ikinci kuşağına dahil olan “Snowtown” (2011) sonrası stilize numaralarla sardığı filmlerinde hep yarı yolda kaldı. “Macbeth” (2015) ve “Assasin’s Creed” (2016) ile yaşananları burada da tekrarlıyor. Belki de bir tık daha geri gidiyor. Bushranger western’e yaklaşımını oraya ait olsa da yöresel damardan yapmıyor. Aksine kendine özgü bir Amerikan outlaw western’i çektiğini hissettiriyor.
Bu duruma devamında da Mick Jagger ve Heath Ledger gibi ‘kötü adam profili’nde de gayet devreye sokulabilecek ‘anti-kahraman’ kimlikli oyuncuların yerine George MacKay’i getirmek ciddi bir risk. Bu sayede de 1970 ve 2003 tarihli Ned Kelly filmlerindeki başrol oyuncularının yerini doldurmak zorlaşıyor. "1917"de (2019) de bembeyaz kahraman prototipini dolduran oyuncu, bir kez daha muhafazakar Amerikalıların sevebileceği bir kimlikle çıkageliyor.
Sanki Leone’nin ABD’ye gidip klasik Jesse James filmi çekmesi gibi hareket ediyor. Ama 70’lerdeki revizyonizt dönemde spagetti western’e rakip olmuş Avustralya westerni daha çok üzerinden ilerlemeye kanırtmaya açık malzemeye sahip. Her şey buradaki gibi kapkaranlık beyaz-siyah ayrımı olmamalıydı!
'SONSUZLUK ÜZERİNE': 32 TABLODA '1001 GECE MASALLARI'
FİLMİN NOTU: 6.5
|
İsveç’in en önemli yönetmenlerinden Roy Andersson, 6. uzun metrajında 32 plan sekansta sonsuzluğu tasvir ediyor. “Sonsuzluk Üzerine” ("Omdet Oandliga"), sinemacının filmografisinde “İkinci Kattan Şarkılar”la beraber en alta yerleşse de usta dokunuşu taşıyor.
YAŞAYANLAR ÜÇLEMESİ’NİN ETKİLERİ SÜRÜYOR
1943’lü Roy Andersson’un soyut, minimalist ve gerçeküstücü kesişen hayatlar filmi modelinde ihtisas sahibi olduğu söylenebilir. Özellikle “Siz Yaşayanlar” (“Du Levande”, 2007) ve “İnsanları Seyreden Güvercin” “En Duva Satt På En Gren Och Funderade På Tillvaron”, 2014) yönetmenin başyapıtlarıdır. Karusmaki ile Fellini’yi iç içe geçiren vizyon sersemletici bir matematik barındırmıştır. Minimalist sinema harikalarına alan açmıştır.
Yaşayanlar Üçlemesi’ni başlatan “İkinci Kattan Şarkılar”da (“Sånger Från Andra Våningen”, 2000) başlayan model denemesi bugüne kadar geldi. Yönetmenin ustalıklı rejisi her daim dünya sinemasının üzerinde. Ama tercihlerini yaparken sanki arada kollarını açmakta zorlanan bir kuş misali hareket ederek kendi yaratıcılığını kısıtladığı görülebiliyor.
TABLO NİYETİNE İZLENEN SONSUZLUK TASVİRİ
“Sonsuzluk Üzerine” (“Om Det Oändliga”, 2019), 1001 Gece Masalları’ndan ve Mark Chagall resimlerinden yola çıkan bir usta görüntüler yumağıydı. Görüntü yönetmeni Gergely Pálos’la hayran olunası bir iş çıkmış. Bu durum da aslında kare kare üzerinden incelenesi günümüz insanının hallerini bir anlatıcı sesiyle keşfe çıkan 32 tablo izlememizi sağlıyor.
Köln, savaş kampı ve daha fazlasına dair bir imgesel gösteri izliyoruz. Gerçekten de 76 dakikayı deneyimlemesi çok keyifli. Bir ustalık kokuyor, entelektüel bir hazzın sahibi oluyoruz. Anlatıcı sesiyle zamansız bir günümüz problemleri portresiyle bir vizyon da yükleniyor üstelik film.
“İKİNCİ KATTAN ŞARKILAR”LA KARDEŞ
Ama yönetmenin, farklı bir şey denemek isterken “İkinci Kattan Şarkılar” gibi soyut kesişen hayatlar filmini bir bütüne bağlamadan hareket ettiği görülüyor. Orada da gerçeküstücü poker surat komedisi parçaları sahne sahne hayranlık yaratmıştı. Ama bütünlükte sıkıntı yaşadığı, dağınıklık problemi çektiği görülmüştü. Burada da model olarak bir zirveden söz edemiyoruz. Bu açıdan da yönetmenin en az anılası sinema eserlerinden birini deneyimliyoruz. Hazzın devamı ve tutarlılığı bir noktaya ulaşmıyor. Belki de üçlemesinin zirvelerinden sonra bir ferahlama yaşıyor sinemacı.
Andersson, ustalıklı modelinin en sıradan iki örneğinden birini veriyor. Ama bu iki film bile birçok yönetmenin en iyilerinin üzerinde bir vizyona sahip. “Sonsuzluk Üzerine”, varoluşumuzu sorgulamamızı, kıyamet korkumuzu güncellememize, siyasi okumaları yapmamıza sebebiyet veren entelektüel bir film. Chagall’ın resim tablolarında incelemek ve tabloları yorumlamak noktasında katmanlı bir modern sanat eseri olarak kalıyor. 1001 Gece Masalları etkisi sebebiyle Şehrazat’ın sesiyle girilmesi de sinemacının sessizlikle harikalar yarattığı imgelerini biraz olsun yaralıyor.
YAŞAYANLAR ÜÇLEMESİ’NİN ETKİLERİ SÜRÜYOR
1943’lü Roy Andersson’un soyut, minimalist ve gerçeküstücü kesişen hayatlar filmi modelinde ihtisas sahibi olduğu söylenebilir. Özellikle “Siz Yaşayanlar” (“Du Levande”, 2007) ve “İnsanları Seyreden Güvercin” “En Duva Satt På En Gren Och Funderade På Tillvaron”, 2014) yönetmenin başyapıtlarıdır. Karusmaki ile Fellini’yi iç içe geçiren vizyon sersemletici bir matematik barındırmıştır. Minimalist sinema harikalarına alan açmıştır.
Yaşayanlar Üçlemesi’ni başlatan “İkinci Kattan Şarkılar”da (“Sånger Från Andra Våningen”, 2000) başlayan model denemesi bugüne kadar geldi. Yönetmenin ustalıklı rejisi her daim dünya sinemasının üzerinde. Ama tercihlerini yaparken sanki arada kollarını açmakta zorlanan bir kuş misali hareket ederek kendi yaratıcılığını kısıtladığı görülebiliyor.
TABLO NİYETİNE İZLENEN SONSUZLUK TASVİRİ
“Sonsuzluk Üzerine” (“Om Det Oändliga”, 2019), 1001 Gece Masalları’ndan ve Mark Chagall resimlerinden yola çıkan bir usta görüntüler yumağıydı. Görüntü yönetmeni Gergely Pálos’la hayran olunası bir iş çıkmış. Bu durum da aslında kare kare üzerinden incelenesi günümüz insanının hallerini bir anlatıcı sesiyle keşfe çıkan 32 tablo izlememizi sağlıyor.
Köln, savaş kampı ve daha fazlasına dair bir imgesel gösteri izliyoruz. Gerçekten de 76 dakikayı deneyimlemesi çok keyifli. Bir ustalık kokuyor, entelektüel bir hazzın sahibi oluyoruz. Anlatıcı sesiyle zamansız bir günümüz problemleri portresiyle bir vizyon da yükleniyor üstelik film.
“İKİNCİ KATTAN ŞARKILAR”LA KARDEŞ
Ama yönetmenin, farklı bir şey denemek isterken “İkinci Kattan Şarkılar” gibi soyut kesişen hayatlar filmini bir bütüne bağlamadan hareket ettiği görülüyor. Orada da gerçeküstücü poker surat komedisi parçaları sahne sahne hayranlık yaratmıştı. Ama bütünlükte sıkıntı yaşadığı, dağınıklık problemi çektiği görülmüştü. Burada da model olarak bir zirveden söz edemiyoruz. Bu açıdan da yönetmenin en az anılası sinema eserlerinden birini deneyimliyoruz. Hazzın devamı ve tutarlılığı bir noktaya ulaşmıyor. Belki de üçlemesinin zirvelerinden sonra bir ferahlama yaşıyor sinemacı.
Andersson, ustalıklı modelinin en sıradan iki örneğinden birini veriyor. Ama bu iki film bile birçok yönetmenin en iyilerinin üzerinde bir vizyona sahip. “Sonsuzluk Üzerine”, varoluşumuzu sorgulamamızı, kıyamet korkumuzu güncellememize, siyasi okumaları yapmamıza sebebiyet veren entelektüel bir film. Chagall’ın resim tablolarında incelemek ve tabloları yorumlamak noktasında katmanlı bir modern sanat eseri olarak kalıyor. 1001 Gece Masalları etkisi sebebiyle Şehrazat’ın sesiyle girilmesi de sinemacının sessizlikle harikalar yarattığı imgelerini biraz olsun yaralıyor.
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
AĞIR ROMANTİK: 2.4
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ (PORTRAIT OF A LADY ON FIRE): 5.5
AMAN REİS DUYMASIN: 2.7
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
ASTRAL BOYUT (ASTRAL): 3.4
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BEDENİMİ KAYBETTİM (J’AI PERDU MON CORPS): 5.7
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOKTOR UYKU (DOCTOR SLEEP): 6.7
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÜZELLİĞİN PORTRESİ: 4.5
HAİN (IL TRADITORE): 5.2
IP MAN 4: 3.7
JUDY: 3.8
KARA NOEL (BLACK CHRISTMAS): 4
KARANLIK SULAR (DARK WATERS): 4.2
KARLAR ÜLKESİ 2 (FROZEN 2): 5.3
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MUCİZE 2: AŞK: 5.8
PARAZİT (PARASITE): 6.7
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
RAFADAN TAYFA 2: 1.9
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SEFİLLER (LES MISERABLES): 4
SIFIR BİR: 3.9
SKANDAL (BOMBSHELL): 4.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
STAR WARS: SKYWALKER’IN YÜKSELİŞİ: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.7
AĞIR ROMANTİK: 2.4
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ (PORTRAIT OF A LADY ON FIRE): 5.5
AMAN REİS DUYMASIN: 2.7
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
ASTRAL BOYUT (ASTRAL): 3.4
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BEDENİMİ KAYBETTİM (J’AI PERDU MON CORPS): 5.7
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOKTOR UYKU (DOCTOR SLEEP): 6.7
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÜZELLİĞİN PORTRESİ: 4.5
HAİN (IL TRADITORE): 5.2
IP MAN 4: 3.7
JUDY: 3.8
KARA NOEL (BLACK CHRISTMAS): 4
KARANLIK SULAR (DARK WATERS): 4.2
KARLAR ÜLKESİ 2 (FROZEN 2): 5.3
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MUCİZE 2: AŞK: 5.8
PARAZİT (PARASITE): 6.7
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
RAFADAN TAYFA 2: 1.9
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SEFİLLER (LES MISERABLES): 4
SIFIR BİR: 3.9
SKANDAL (BOMBSHELL): 4.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
STAR WARS: SKYWALKER’IN YÜKSELİŞİ: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.7