'BARBARLARI BEKLERKEN': GUERRA'NIN HOLLYWOOD'A BEKLENEN GİRİŞİ
FİLMİN NOTU: 6.6
|
Ciro Guerra, ilk İngilizce eserinde bir Güney Afrika romanını sinemaya uyarlıyor. İçinden macera filmi, destansı aşk filmi, yol filmi ve western geçen damarıyla sömürgecilik karşıtı epizodik dili görsel açıdan işletiyor. Kariyerinin Kolombiya’nın Herzog-Salles kırması yönetmeni eğilimini onlar damarlı David Lean’e kaydırdığı filmini izliyoruz. “Barbarları Beklerken”, Guerra'nın kariyerinin en iyi çalışması olarak Hollywood’a beklenen girişini duyuruyor.
KOLOMBİYA’NIN EGZOTİK AUTEUR’Ü OLMAYA OYNUYOR
Ciro Guerra, Kolombiya’nın bilinmeyen bölgelerinde bir yolculuğu ele alır. Bunun damarı ise egzotik, ruhsal, gerçekçi ve mistik eğilimlere sahiptir. Onun Werner Herzog ile Walter Salles arası gidip gelirken, Jodorowsky’ye de zaman zaman göz kırptığı görülür. Ana karakterlerinin mistik bir evrendeki varoluşu da sinemacının sevilmesinin en önemli nedenidir aslında.
İkinci uzunu “The Wind Journeys”de (“Los Viajes Del Viento”, 2009) bir yolculuğu, turistik gezi ile entelektüel bir sinemasal ezber arasında gidip gelmişti. Müzisyen tanımında kendi bildik damarına oynamıştı. Leone etkili stilize sahneler sunmuştu. “Yılanın Kucağı” (“El Abrazo del Serpiente”, 2015) Amazon ormanlarının içerisinde bir macera filmine kayıyordu. Orada Herzog-Salles arası damarın belli bölümlerde Jodorowsky yoluna sapması çekici hale gelmişti. Fakat son bölüm irade öyküsüne kayarak düşler ülkesini mutlu etmişti.
KOLOMBİYA’NIN EGZOTİK AUTEUR’Ü OLMAYA OYNUYOR
Ciro Guerra, Kolombiya’nın bilinmeyen bölgelerinde bir yolculuğu ele alır. Bunun damarı ise egzotik, ruhsal, gerçekçi ve mistik eğilimlere sahiptir. Onun Werner Herzog ile Walter Salles arası gidip gelirken, Jodorowsky’ye de zaman zaman göz kırptığı görülür. Ana karakterlerinin mistik bir evrendeki varoluşu da sinemacının sevilmesinin en önemli nedenidir aslında.
İkinci uzunu “The Wind Journeys”de (“Los Viajes Del Viento”, 2009) bir yolculuğu, turistik gezi ile entelektüel bir sinemasal ezber arasında gidip gelmişti. Müzisyen tanımında kendi bildik damarına oynamıştı. Leone etkili stilize sahneler sunmuştu. “Yılanın Kucağı” (“El Abrazo del Serpiente”, 2015) Amazon ormanlarının içerisinde bir macera filmine kayıyordu. Orada Herzog-Salles arası damarın belli bölümlerde Jodorowsky yoluna sapması çekici hale gelmişti. Fakat son bölüm irade öyküsüne kayarak düşler ülkesini mutlu etmişti.
HESAPLI ‘GÖÇ MEVSİMİ’YLE HOLLYWOOD’A KAYIŞ NETLEŞMİŞTİ
“Göç Mevsimi”nde (“Pajaros de Verano”, 2018) ise ülkesinin egzotik “Baba”sına (“The Godfather”, 1972) imza attı. Yönetmenin ‘destansı’ sıfatına da kayan kumaşının Coppola’ya kayışı ve Hollywood’un hesaplı etkisi çok bariz bir şekilde ortaya çıktı. 2019’da Netflix dizisi ‘The Green Frontier’ın (‘Frontera Verde’) imza attığı birinci bölümü Jodorowsky’ye en yakın çalışmalarından biriydi. Herzog-Jodorowsky arası bir tutarlılık vardı.
Yine aynı yıl çektiği Avustralya’da yaşayan Güney Afrikalı J. M. Coetzee’nin romanından ilk İngilizce yapıtıyla yüzleştiriyor bizi. Film, yönetmenin sevdiği meseleleri ele alıyor. Sömürgeci bir düzende ırkçı otorite sahipleriyle mücadele eden aykırı bir beyaz bireyin macerasının, direnişinin üzerine gidiyor. 2018 tarihli filminde gördüğümüz destansı ve egzotik tonun birleşmesi yine var Ancak sinemacının yavaş yavaş Hollywood’a daha yatkın bir ‘anlaşılma’ problemi devreye girmişti. Bu durum burada daha da aktif hale geliyor.
İLK İNGİLİZCE FİLMİ YAPMAK YARAMIŞ
“Barbarları Beklerken” (“Waiting for The Barbarians”), ‘sulh hakimi’ karakter eşliğinde Hollywood klasiklerinin arasında yolculuğa çıkma durumuna el atıyor. İçinde ‘destansı aşk filmi’ da, ‘egzotik meat pie western’ de, ‘balta girmemiş macera filmi’ de, ‘varoluşçu yol filmi’ de barındıran melez bir damar görüyoruz. Bunun ucu ise büyük oranda Güney Afrika’nın tarihi mücadelesini gözler önüne seriyor.
Savaş mahkumlarını serbest bırakan sulh hakimine Mark Rylance çok iyi can vermiş. Adeta o tiplemeyi yaşamış. Onun bu uğraşıyla ‘özen’ ve ‘boyut’ yüklenen bir ana karakter izliyoruz. Onun etrafına ise Chris Menges müthiş bir atmosfer yerleştiriyor. İçinden “Arabistanlı Lawrence” (“Lawrence of Arabia”, 1962) da “Çölde Çay” (“The Sheltering Sky”, 1990) da “Son Mohikan” (“The Last of the Mohicans”, 1992) da geçen bir yapı var. Ama bunun özellikle dört mevsime bölünerek epizotlara ayrılması karakterin mücadelesine cuk oturuyor.
ÜLKESİNİN HERZOG’U OLMASI BEKLENİRKEN DAVID LEAN’İNE DÖNÜŞÜYOR BURADA
Filmin ‘barbarları beklerken’ adlı kitap ismi de manidar. Bu sayede beyazların yıllar boyu yerlilere uyguladığı zulmü görme olanağı buluyoruz. Sulh hakimi çölde yürüdüğünde de, ilişkiye girdiğinde de, kendini sorguladığında da Chris Menges’in geniş açı objektifleri müthiş bir 2.35:1 doku veriyor. Buna kapılmamak çok da kolay değil!
Kurgunun incelikli bir şekilde aralarda devreye girmesi de çok zekice. Bunun ötesinde “Barbarları Beklerken”in Guerra’nın Kolombiyalı Herzog’tan Herzog-Salles damarlı David Lean’ine dönüşümünü duyurması da değerli. Elbette destansı damarın da iyi yansıtılması beceridir. Burada onu görüyoruz. Etkinin geldiği nokta ise “Kwai Köprüsü” (“The Bridge on River Kwai”, 1957), “Arabistanlı Lawrence”, “Dr. Jivago” (“Dr. Zhivago”, 1965) gibi büyük bütçeli filmler.
Filmin ‘barbarları beklerken’ adlı kitap ismi de manidar. Bu sayede beyazların yıllar boyu yerlilere uyguladığı zulmü görme olanağı buluyoruz. Sulh hakimi çölde yürüdüğünde de, ilişkiye girdiğinde de, kendini sorguladığında da Chris Menges’in geniş açı objektifleri müthiş bir 2.35:1 doku veriyor. Buna kapılmamak çok da kolay değil!
Kurgunun incelikli bir şekilde aralarda devreye girmesi de çok zekice. Bunun ötesinde “Barbarları Beklerken”in Guerra’nın Kolombiyalı Herzog’tan Herzog-Salles damarlı David Lean’ine dönüşümünü duyurması da değerli. Elbette destansı damarın da iyi yansıtılması beceridir. Burada onu görüyoruz. Etkinin geldiği nokta ise “Kwai Köprüsü” (“The Bridge on River Kwai”, 1957), “Arabistanlı Lawrence”, “Dr. Jivago” (“Dr. Zhivago”, 1965) gibi büyük bütçeli filmler.
DEPP’İN AZ AMA ÖZ PERFORMANSI DAMGA VURABİLİYOR
Johnny Depp ile Robert Pattinson’ın Albay ve Subay olarak devreye girmesi de çok iyi işlenmiş. Özellikle Depp’in kötü adamlığı, sürekli ses tonunun irkiltici haliyle iyi işliyor. Beyaz Bunun Pattinson’a da yansımasını izliyoruz. İngiliz kolonisi olunan yıllar eleştiriliyor. Rylance ile bu ikilinin iç mekanda derin odakla alınmış sekansı adeta bir kovboyun ırkçı şerife isyanı gibi canlanıyor. Böylece Avustralya’nın meat pie westerniyle de akrabalık kurulmuyor değil!
Belli bölümlerde bir “Ned Kelly” (1970), bir “Güzel Ülke” (“Sweet Country”, 2017) havası seziyoruz. Ama özellikle senaristin Güney Afrikalı olması yönetmen için avantaj. Bunun ötesinde açılış kare-kapanış karesi arasında denge açısından en derli toplu ve iyi filmine imza atıyor. Finalde çöle karşı duvarların arasından bakış aslında diğer epizotlarla yeniden paylaşarak bir sömürgecilik karşıtı mücadeleyi ortaya koyuyor.
YÖNETMENİN KARİYERİNİN EN ANLAMLI FİNALİ
Bunun ötesinde de aslında Ganabayarsaikhan’ın da inandırıcı Moğol kızına dönüşmesi Guerra’nın kendi evreninden getirdiği bir artı. Onun Rylance ile Moğolca konuşması bile bir vizyon. Yönetmen, Hollywood’a politik ve sinemasal açıdan daha doğru ve dengeli filmlere imza atacak gibi gözüküyor. Guerra bir Güney Afrika hikayesinde kendi yabancı bakışına uygun bir alan bulmuş. Bunu da sonuna kadar değerlendiriyor. Her karesi gayet iyi şekilde üzerine uğraşılmış bir şekilde sunuluyor.
Finaldeki dengeli dokunuş bile geleceğe miras kalabilecek kadar ucu açık. Bu modern ve anlamlı yaklaşımın daha ileriye kalması beklenebilir. Sömürgeciden ziyade ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı destansı macera-aşk-yol filmi iyi çekilmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. "Barbarları Beklerken", Hollywood’un esas stüdyoları için derslik bir film.
Johnny Depp ile Robert Pattinson’ın Albay ve Subay olarak devreye girmesi de çok iyi işlenmiş. Özellikle Depp’in kötü adamlığı, sürekli ses tonunun irkiltici haliyle iyi işliyor. Beyaz Bunun Pattinson’a da yansımasını izliyoruz. İngiliz kolonisi olunan yıllar eleştiriliyor. Rylance ile bu ikilinin iç mekanda derin odakla alınmış sekansı adeta bir kovboyun ırkçı şerife isyanı gibi canlanıyor. Böylece Avustralya’nın meat pie westerniyle de akrabalık kurulmuyor değil!
Belli bölümlerde bir “Ned Kelly” (1970), bir “Güzel Ülke” (“Sweet Country”, 2017) havası seziyoruz. Ama özellikle senaristin Güney Afrikalı olması yönetmen için avantaj. Bunun ötesinde açılış kare-kapanış karesi arasında denge açısından en derli toplu ve iyi filmine imza atıyor. Finalde çöle karşı duvarların arasından bakış aslında diğer epizotlarla yeniden paylaşarak bir sömürgecilik karşıtı mücadeleyi ortaya koyuyor.
YÖNETMENİN KARİYERİNİN EN ANLAMLI FİNALİ
Bunun ötesinde de aslında Ganabayarsaikhan’ın da inandırıcı Moğol kızına dönüşmesi Guerra’nın kendi evreninden getirdiği bir artı. Onun Rylance ile Moğolca konuşması bile bir vizyon. Yönetmen, Hollywood’a politik ve sinemasal açıdan daha doğru ve dengeli filmlere imza atacak gibi gözüküyor. Guerra bir Güney Afrika hikayesinde kendi yabancı bakışına uygun bir alan bulmuş. Bunu da sonuna kadar değerlendiriyor. Her karesi gayet iyi şekilde üzerine uğraşılmış bir şekilde sunuluyor.
Finaldeki dengeli dokunuş bile geleceğe miras kalabilecek kadar ucu açık. Bu modern ve anlamlı yaklaşımın daha ileriye kalması beklenebilir. Sömürgeciden ziyade ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı destansı macera-aşk-yol filmi iyi çekilmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. "Barbarları Beklerken", Hollywood’un esas stüdyoları için derslik bir film.
'ÖLÜ NÖBETİ': ANDROID KUŞAĞI İÇİN DYBBUK FİLMİ ÖNERİSİ
FİLMİN NOTU: 5
|
Amerikan sinemasında Yahudilerin cini olarak bilinen ‘dybbuk’un sömürülmesine alışığız. Keith Thomas bu hataya düşmüyor. “Ölü Nöbeti” (“The Vigil”), sinematografisinin yarattığı klostrofobik atmosferle huzursuz eden bir ilk film. Alt türünde Polonya’daki üretimlerle kardeşlik ilişkisi kuruyor.
1937’DEN BU YANA UYGULAMALARI VAR
Nasıl Müslümanlıkta cin geleneği varsa, Yahudilikte de dybbuk var. İçine bu ruhun, metafiziksel varlığın girmesiyle birlikte kontrolden çıkan insanlar izledik. Sinemada ilk temsili 1937’de Polonya’dan gelen Michal Waszynski’nin filmiydi. Yeni milenyumda ise “Doğmamış” (“The Unborn”, 2009), “Şeytan Tohumu” (“The Possession”, 2012), “Demon” (2015) bildik örnekleriydi.
Aslında filmde öteki tanımı, Sidney J. Furie “Karabasan”ı (“The Entity”, 1982), bir kadını tehdit eden varlık tanımının ardılı gibi hareket ediyor. Bu parapsikolojik öteki tipi, gerçekten de akıllara durgunluk veren bir şekildeydi. Film ise aşırı mesafeli ve dingin durarak korku klasiğine dönüştü. Cinsiyet eşitsizliğe ve tecavüz problemine yaklaşım da dikkat çekiciydi.
ZACK KUPERSTEIN FARKINI HİSSETTİRİYOR
“The Vigil”de (2020) Keith Thomas, “Karabasan” ile “Nightwatch” (“Nattevagten”, 1994) birleştiren bir dybbuk filmine imza atmak için yola çıkıyor. Bir Ortodoks Yahudi Cemaati2nin içerisindeki atmosfer duygusuyla da bizi tehditkar ve bunaltıcı şekle sokan bir yaklaşım izliyoruz. Bu durumun yarattığı klostrofobik his ise nefes kesici!
Aslında günümüzde “Doğmamış” (“The Unborn”, 2009) ile David S. Goyer Yahudilerin dybbuk çıkarma filmine imza atarken başarısız olmuştu. Dini sömürmekle kalmıştı. Burada ise Zack Kuperstein’in “Annemin Gözleri”yle (“The Eyes of My Mother”, 2016) dikkat çeken görüntü yönetmeninin becerisi filmi de bir noktaya taşıyor.
Kapalı mekanda internet üzerinden zulümleri idare ederken ‘nöbet’ ile asap bozuculuk aşılanıyor esasen. Marcin Wrona’nın “Şeytan”ı (“Demon”) ile kardeşlik ilişkisi de devreye sokuluyor. O film de ortalama olsa da bir huzursuzluk getirmişti.
GÜNÜMÜZE UYUM SAĞLASA DA KISA FİLME YAKINMIŞ
Burada korkutucu atmosfer belki kurgucu ile o kadar da ileri boyuta gitmiyor. Ama bizi tedirgin eden bir Yahudi cemaati tanımıyla çıkageliyor. “Nightwatch” (“Nattevagten”, 1994) ile akraba bir mekan kullanımı izliyoruz. Bir dybbuk, bir varlığın eşliğinde Ortodoks Yahudi cemiyetinde de kökten dinciliği afişe oluyor.
“Ölü Nöbeti”, klostrofobik atmosferine destek veren sinematografisiyle içine alsa da süresinin altını dolduramıyor. Keith Thomas’ı ise korkuda önü açık bir sinemacı olarak duyuruyor. Besteci ve görüntü yönetmeni filmi bir noktaya taşıyor. Gece bekçisi tanımı da vurucu hale geliyor. Dybbuk filmlerine android kuşağına uygun bir üslup ve hikaye de buluyor. Ama Yahudileri daha çok ilgilendiren bir şekilde noktalanıyor.
1937’DEN BU YANA UYGULAMALARI VAR
Nasıl Müslümanlıkta cin geleneği varsa, Yahudilikte de dybbuk var. İçine bu ruhun, metafiziksel varlığın girmesiyle birlikte kontrolden çıkan insanlar izledik. Sinemada ilk temsili 1937’de Polonya’dan gelen Michal Waszynski’nin filmiydi. Yeni milenyumda ise “Doğmamış” (“The Unborn”, 2009), “Şeytan Tohumu” (“The Possession”, 2012), “Demon” (2015) bildik örnekleriydi.
Aslında filmde öteki tanımı, Sidney J. Furie “Karabasan”ı (“The Entity”, 1982), bir kadını tehdit eden varlık tanımının ardılı gibi hareket ediyor. Bu parapsikolojik öteki tipi, gerçekten de akıllara durgunluk veren bir şekildeydi. Film ise aşırı mesafeli ve dingin durarak korku klasiğine dönüştü. Cinsiyet eşitsizliğe ve tecavüz problemine yaklaşım da dikkat çekiciydi.
ZACK KUPERSTEIN FARKINI HİSSETTİRİYOR
“The Vigil”de (2020) Keith Thomas, “Karabasan” ile “Nightwatch” (“Nattevagten”, 1994) birleştiren bir dybbuk filmine imza atmak için yola çıkıyor. Bir Ortodoks Yahudi Cemaati2nin içerisindeki atmosfer duygusuyla da bizi tehditkar ve bunaltıcı şekle sokan bir yaklaşım izliyoruz. Bu durumun yarattığı klostrofobik his ise nefes kesici!
Aslında günümüzde “Doğmamış” (“The Unborn”, 2009) ile David S. Goyer Yahudilerin dybbuk çıkarma filmine imza atarken başarısız olmuştu. Dini sömürmekle kalmıştı. Burada ise Zack Kuperstein’in “Annemin Gözleri”yle (“The Eyes of My Mother”, 2016) dikkat çeken görüntü yönetmeninin becerisi filmi de bir noktaya taşıyor.
Kapalı mekanda internet üzerinden zulümleri idare ederken ‘nöbet’ ile asap bozuculuk aşılanıyor esasen. Marcin Wrona’nın “Şeytan”ı (“Demon”) ile kardeşlik ilişkisi de devreye sokuluyor. O film de ortalama olsa da bir huzursuzluk getirmişti.
GÜNÜMÜZE UYUM SAĞLASA DA KISA FİLME YAKINMIŞ
Burada korkutucu atmosfer belki kurgucu ile o kadar da ileri boyuta gitmiyor. Ama bizi tedirgin eden bir Yahudi cemaati tanımıyla çıkageliyor. “Nightwatch” (“Nattevagten”, 1994) ile akraba bir mekan kullanımı izliyoruz. Bir dybbuk, bir varlığın eşliğinde Ortodoks Yahudi cemiyetinde de kökten dinciliği afişe oluyor.
“Ölü Nöbeti”, klostrofobik atmosferine destek veren sinematografisiyle içine alsa da süresinin altını dolduramıyor. Keith Thomas’ı ise korkuda önü açık bir sinemacı olarak duyuruyor. Besteci ve görüntü yönetmeni filmi bir noktaya taşıyor. Gece bekçisi tanımı da vurucu hale geliyor. Dybbuk filmlerine android kuşağına uygun bir üslup ve hikaye de buluyor. Ama Yahudileri daha çok ilgilendiren bir şekilde noktalanıyor.
2020 FİZİKSEL VİZYONUNUN YILDIZ TABLOSU:
ACI KİRAZ: 2.5
AETHER: 6.7
AFTER PARAMPARÇA (AFTER WE COLLIDED): 3.2
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
ANTEBELLUM: 6.9
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BAYİ TOPLANTISI: 4.5
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BLOODSHOT: 4
BOYALI KUŞ (THE PAINTED BIRD): 6.7
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DAVETSİZ (THE WRETCHED): 5.4
DAVID COPPERFIELD'IN ÇOK KİŞİSEL HİKAYESİ (THE PERSONAL LIFE OF DAVID COPPERFIELD): 7.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5.2
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
FIRTINALI SOYGUN (FORCE OF NATURE): 3.3
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÖRÜNMEZ ADAM (INVISIBLE MAN): 6.3
GECE NÖBETİ (THE NIGHT CLERK): 5.7
GUNS AKIMBO: 3.8
HAYAL ADASI (FANTASY ISLAND): 4
HAYALLERİN PEŞİNDE (THE PEANUT BUTTER FALCON): 6.4
İLK AŞK (FIRST LOVE): 4.5
IP MAN 4: 3.7
JEXI: 5
JUDY: 3.8
KELLY ÇETESİ’NİN GERÇEK HİKAYESİ: 5.1
KIZIM GİBİ KOKUYORSUN: 3.8
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KOVAN: 3.5
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MENDİLİM KEKİK KOKUYOR: 2.9
MULAN: 5
MÜRİT (THE LODGE): 6.7
NUH TEPESİ: 4.5
ODA (THE ROOM): 5
ORMANDAKİ CADI (THE WITCHES IN THE WOODS): 2.5
PALM SPRINGS: 6.8
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
PRETORIA'DAN KAÇIŞ (ESCAPE FROM PRETORIA): 4.5
RADIOACTIVE: 4.5
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SABİT KANCA: SON SORU: 1.9
SEBERG: 6
SIFIR BİR: 3.9
SIRLAR KİTABI (LES TRADUCTEURS): 3.5
SONSUZLUK ÜZERİNE (ABOUT ENDLESSNESS): 6.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞEYTANIN EL KİTABI (THE FIELD GUIDE TO EVIL): 5.5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TROLLER DÜNYA TURU: 5.5
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
UZUN ZAMAN ÖNCE: 3
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YARIMADA: 4.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YENİ MUTANTLAR (NEW MUTANTS): 2.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.6
YOKUŞ AŞAĞI (DOWNHILL): 4
ZENGO: 3.8
ACI KİRAZ: 2.5
AETHER: 6.7
AFTER PARAMPARÇA (AFTER WE COLLIDED): 3.2
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ANNELERİMİZ (NUESTRAS MADRES): 5.9
ANTEBELLUM: 6.9
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2: 4.6
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BAD BOYS 3 (BAD BOYS FOR LIFE): 5.4
BAL ÜLKESİ (HONEYLAND): 3.5
BAYİ TOPLANTISI: 4.5
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
BLOODSHOT: 4
BOYALI KUŞ (THE PAINTED BIRD): 6.7
BURASI CENNET OLMALI (IT MUST BE HEAVEN): 6.5
CATS: 5.5
DAVETSİZ (THE WRETCHED): 5.4
DAVID COPPERFIELD'IN ÇOK KİŞİSEL HİKAYESİ (THE PERSONAL LIFE OF DAVID COPPERFIELD): 7.5
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOLITTLE: 4.8
ELTİLERİN SAVAŞI: 5.2
ELVEDA (THE FAREWELL): 2.6
FIRTINALI SOYGUN (FORCE OF NATURE): 3.3
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GAREZ (THE GRUDGE): 3.8
GÖRÜNMEZ ADAM (INVISIBLE MAN): 6.3
GECE NÖBETİ (THE NIGHT CLERK): 5.7
GUNS AKIMBO: 3.8
HAYAL ADASI (FANTASY ISLAND): 4
HAYALLERİN PEŞİNDE (THE PEANUT BUTTER FALCON): 6.4
İLK AŞK (FIRST LOVE): 4.5
IP MAN 4: 3.7
JEXI: 5
JUDY: 3.8
KELLY ÇETESİ’NİN GERÇEK HİKAYESİ: 5.1
KIZIM GİBİ KOKUYORSUN: 3.8
KİKİ LANET-İ CİN: 3.5
KİRPİ SONIC (SONIC THE HEDGEHOG): 3.4
KOVAN: 3.5
KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI (SHAUN THE SHEEP: FARMAGEDDON): 6.2
KÜÇÜK KADINLAR (LİTTLE WOMEN): 6.5
MASALLARDAN GERİYE KALAN: 2.8
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MENDİLİM KEKİK KOKUYOR: 2.9
MULAN: 5
MÜRİT (THE LODGE): 6.7
NUH TEPESİ: 4.5
ODA (THE ROOM): 5
ORMANDAKİ CADI (THE WITCHES IN THE WOODS): 2.5
PALM SPRINGS: 6.8
PATRON GİBİ (LIKE A BOSS): 3
PERİ AĞZI OLMAYAN KIZ: 5.5
PRETORIA'DAN KAÇIŞ (ESCAPE FROM PRETORIA): 4.5
RADIOACTIVE: 4.5
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SAKLI GERÇEKLER (LA VERITE): 5
SABİT KANCA: SON SORU: 1.9
SEBERG: 6
SIFIR BİR: 3.9
SIRLAR KİTABI (LES TRADUCTEURS): 3.5
SONSUZLUK ÜZERİNE (ABOUT ENDLESSNESS): 6.5
ŞAHANE HAYALLER: 2.1
ŞEKER ÇOCUK (HONEY BOY): 5
ŞEYTANIN EL KİTABI (THE FIELD GUIDE TO EVIL): 5.5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
TAVŞAN JOJO (JOJO RABBIT): 4.3
THE GENTLEMEN: 6.2
TROLLER DÜNYA TURU: 5.5
TÜRKLER GELİYOR: 2.6
UZUN ZAMAN ÖNCE: 3
VAHŞETİN ÇAĞRISI (THE CALL OF THE WILD): 3.5
YARIMADA: 4.5
YENİ BAŞTAN (LA BELLE EPOQUE): 5.1
YENİ MUTANTLAR (NEW MUTANTS): 2.1
YIRTICI KUŞLAR (BIRDS OF PREY): 6.6
YOKUŞ AŞAĞI (DOWNHILL): 4
ZENGO: 3.8