AKSİYON DOLU 'KENDİ KENDİNE KÜÇÜLEN ADAM'
17/07/2015 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 5.5
|
Sinema perdesindeki Marvel dünyasının yeni üyesi ‘Ant-Man’, 130 milyon dolarlık bütçesiyle arz-ı endam ediyor... Proje aşamasındaki sancılı süreci yansıtan eser, her şeye rağmen ‘minicik süper kahraman’ prototipiyle, parlak çıkış noktasıyla oyalıyor. “Ant-Man”, ‘Yenilmezler’le de bağ kuran hoş göndermelerle ‘Iron Man’ ile ‘Kaptan Amerika’nın yanındaki yerini alıyor.
Usta bilimkurgu/fantastik yazarı Richard Matheson’ın romanından uyarlanan “Kendi Kendine Küçülen Adam” (“The Incredible Shrinking Man”, 1957) burun kıvrılan bir film olsa da sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir. Hatta 1981’de bir de devam filmine malzeme olmuştur.
‘KENDİ KENDİNE KÜÇÜLEN ADAM’IN ARDILI MI?
B-tipi eserlerin, 50’lerde revaçta olan becerikli yönetmeni Jack Arnold’ın katkısıyla konusundan politik alt metinlerine kadar hayranlıkla izlenen, gerilimli ve belirleyici bir yapıt üremiştir. Scott Carey’nin ‘ani küçülme’si Nükleer Savaş metaforudur aslında. Fazla medenileşince global silahlara evet diyebilen, ‘canavar’laşan insanoğlunu, ‘ilkel’leştirme, ilk günlerine döndürme hamlesidir. Böylece doğa-insan çatışmasıyla bir test başlar. Film, bilimkurgunun savaş korkusuyla ilişkisine yeni bir soluk getirmiştir.
Aslında bilimin bile çare olamadığı bir ‘hastalık’tır bu olay. Örümcekle mücadele sahnesi ise antolojiktir... Stan Lee-Larry Lieber-Jack Kirby üçlüsünün 1962’de yarattığı ‘Ant-Man’ çizgi romanındaki ana karakterin isminin Scott olması bir tesadüf müdür? Orası bilinmez. Ama resimli romanın 2015’te bir sinema filmine dönüştürülmesiyle Richard Matheson’ı anma olanağı buluyoruz. İtiraf edelim ki eldeki metnin çıkış noktası parlak. Zira olağanüstü güçlerle, kocaman cüsselerle iş bitiren, yenilmez süper kahramanlardan sıkıldık. Günümüzde mini minnacık bir kahraman tanımı görmek epey keyifli…
AKRABALIK KURDUĞU FİLMLERE KARŞI GÜÇLÜ MÜ?
Paul Rudd’ın katkısıyla bu duruma bir mizah da ekleniyor. Sıradan bir hırsızın, 1989’da savaş zırhı olarak tasarlanan kıyafetin içine girmesi ‘Iron Man’ benzeri bir teknolojik donanıma yol açıyor. Bilimadamının (Michael Douglas) mentörlüğü, alaycı tipi bu dönüşüme, yeniden doğuma hazırlıyor. Yellowjacket’a (Corey Stoll) karşı gelmek ise aslında biraz ‘çizgi film’ mücadelesini akla getiriyor. Michael Peña katkısıyla beliren Meksika aksanının yön verdiği montaj sekanslar filme bir dinamizm katıyor.
Ama projenin geneline baktığımızda karınca ordusuyla ve uçan karıncayla ‘Ant-Man’in ilişkisi öne çıktığında geniş formata açılmayan 1.85:1 verimli olmuş. Dev karıncaların istilasına odaklanan meşhur B filmi “Them!” (1954) ile kurulan akrabalık bu anlarda çekici. Fakat bir yerden sonra entrikanın sıradanlaştıkça kendi kendini tekrar ettiği görülüyor. Özellikle 80. dakika geçilip ‘film bitecek’ hissiyatı yaratıldıktan sonra zorla 116’ya bağlama arzusu açığa çıkıyor. Final üstüne final gelmesi projenin alaycılığını baltalayıp, aksiyonu manasızlaştırıyor. Temsil, kimlik, yaratılış olarak bir emek var. Ama ‘Kick-Ass’, ‘Scott Pilgrim’, ‘Yeşil Yaban Arısı’ gibi anti-süper kahraman prototipleri kadar başarılı bir nokta konulmuyor.
PROJE BATMASIN DİYE OLAN EDGAR WRIGHT’A OLMUŞ
Peyton Reed memuriyet yaparak kendini kurtarma peşinde. Onun komedi filmleriyle tanınan Adam McKay’in önderliğinde Paul Rudd ile senaryoya son halini verdiği hissediliyor. Projeye 2003’te giren ve sayısız draft geliştiren Edgar Wright, 2014’teki deneme çekiminin ardından yönetmenliği bırakmıştı. Böylece modern İngiliz komedisinin dahiyane ismi, senarist koltuğunda Joe Cornish ile birlikteliğini de ‘fikir aşaması’ olarak yarı yolda bırakmıştı.
‘Scott’ adına karşın “Scott Pilgrim Dünyaya Karşı” (“Scott Pilgrim vs. The World”, 2010) gibi devrimci, interaktif bir başyapıt, çizgi roman uyarlaması cinliği çıkmıyor. Wright’ın oradaki estetik harikası rejisi burada canlansa çok farklı olurdu. Ama muhtemelen film yine batardı.
KLASİK HOLLYWOOD KAFASI
Bu haliyle bir Michael Cera, bir Jesse Eisenberg eksik. Hem de mizahi bölümler ruhsuzlaştırılmış gibi gözüküyor. McKay’in ve Rudd’ın senaryoya katkısı işi klasik bir komedi filmine götürüyor. Beceriksiz hırsız Scott’ın bu özelliği öyle bir törpüleniyor ki bir süre sonra hikayenin işleyişinden kopuyorsunuz. Aksiyon adına bakarsak yerin en altında, görünmeyen kahraman prototipi yaratıcı. Richard Matheson’ın mirasına da hoş bir şekil verilmiş. Ama Stoll’un kötü adam performansı fazla B sınıfı duruyor. Klasik Hollywood durum komedisi ana akıştan ayrı ilerliyor bazen…
“Aşka Veda” (“Down with Love”, 2003), “Ayrılık” (“The Break-Up”, 2006), “Bay Evet” (“Yes Man”, 2008) gibi kaliteli romantik-komedi ve komedi filmlerinin müsebbibi Reed onlar kadar tonu tutturamıyor. Ama yine belli bir seviyeyi yakalıyor. Filme sanki Michael Douglas, 89’da ve günümüzdeki haliyle damga vuruyor. Böylesi yan rollerde daha fazla yer alması gerektiğini kanıtlıyor. “Ant-Man”in “Karınca Z” (“Antz”, 1998) ile kardeşlik ilişkisi kurduğunu da eklemek lazım.
Usta bilimkurgu/fantastik yazarı Richard Matheson’ın romanından uyarlanan “Kendi Kendine Küçülen Adam” (“The Incredible Shrinking Man”, 1957) burun kıvrılan bir film olsa da sinema tarihinde önemli bir yere sahiptir. Hatta 1981’de bir de devam filmine malzeme olmuştur.
‘KENDİ KENDİNE KÜÇÜLEN ADAM’IN ARDILI MI?
B-tipi eserlerin, 50’lerde revaçta olan becerikli yönetmeni Jack Arnold’ın katkısıyla konusundan politik alt metinlerine kadar hayranlıkla izlenen, gerilimli ve belirleyici bir yapıt üremiştir. Scott Carey’nin ‘ani küçülme’si Nükleer Savaş metaforudur aslında. Fazla medenileşince global silahlara evet diyebilen, ‘canavar’laşan insanoğlunu, ‘ilkel’leştirme, ilk günlerine döndürme hamlesidir. Böylece doğa-insan çatışmasıyla bir test başlar. Film, bilimkurgunun savaş korkusuyla ilişkisine yeni bir soluk getirmiştir.
Aslında bilimin bile çare olamadığı bir ‘hastalık’tır bu olay. Örümcekle mücadele sahnesi ise antolojiktir... Stan Lee-Larry Lieber-Jack Kirby üçlüsünün 1962’de yarattığı ‘Ant-Man’ çizgi romanındaki ana karakterin isminin Scott olması bir tesadüf müdür? Orası bilinmez. Ama resimli romanın 2015’te bir sinema filmine dönüştürülmesiyle Richard Matheson’ı anma olanağı buluyoruz. İtiraf edelim ki eldeki metnin çıkış noktası parlak. Zira olağanüstü güçlerle, kocaman cüsselerle iş bitiren, yenilmez süper kahramanlardan sıkıldık. Günümüzde mini minnacık bir kahraman tanımı görmek epey keyifli…
AKRABALIK KURDUĞU FİLMLERE KARŞI GÜÇLÜ MÜ?
Paul Rudd’ın katkısıyla bu duruma bir mizah da ekleniyor. Sıradan bir hırsızın, 1989’da savaş zırhı olarak tasarlanan kıyafetin içine girmesi ‘Iron Man’ benzeri bir teknolojik donanıma yol açıyor. Bilimadamının (Michael Douglas) mentörlüğü, alaycı tipi bu dönüşüme, yeniden doğuma hazırlıyor. Yellowjacket’a (Corey Stoll) karşı gelmek ise aslında biraz ‘çizgi film’ mücadelesini akla getiriyor. Michael Peña katkısıyla beliren Meksika aksanının yön verdiği montaj sekanslar filme bir dinamizm katıyor.
Ama projenin geneline baktığımızda karınca ordusuyla ve uçan karıncayla ‘Ant-Man’in ilişkisi öne çıktığında geniş formata açılmayan 1.85:1 verimli olmuş. Dev karıncaların istilasına odaklanan meşhur B filmi “Them!” (1954) ile kurulan akrabalık bu anlarda çekici. Fakat bir yerden sonra entrikanın sıradanlaştıkça kendi kendini tekrar ettiği görülüyor. Özellikle 80. dakika geçilip ‘film bitecek’ hissiyatı yaratıldıktan sonra zorla 116’ya bağlama arzusu açığa çıkıyor. Final üstüne final gelmesi projenin alaycılığını baltalayıp, aksiyonu manasızlaştırıyor. Temsil, kimlik, yaratılış olarak bir emek var. Ama ‘Kick-Ass’, ‘Scott Pilgrim’, ‘Yeşil Yaban Arısı’ gibi anti-süper kahraman prototipleri kadar başarılı bir nokta konulmuyor.
PROJE BATMASIN DİYE OLAN EDGAR WRIGHT’A OLMUŞ
Peyton Reed memuriyet yaparak kendini kurtarma peşinde. Onun komedi filmleriyle tanınan Adam McKay’in önderliğinde Paul Rudd ile senaryoya son halini verdiği hissediliyor. Projeye 2003’te giren ve sayısız draft geliştiren Edgar Wright, 2014’teki deneme çekiminin ardından yönetmenliği bırakmıştı. Böylece modern İngiliz komedisinin dahiyane ismi, senarist koltuğunda Joe Cornish ile birlikteliğini de ‘fikir aşaması’ olarak yarı yolda bırakmıştı.
‘Scott’ adına karşın “Scott Pilgrim Dünyaya Karşı” (“Scott Pilgrim vs. The World”, 2010) gibi devrimci, interaktif bir başyapıt, çizgi roman uyarlaması cinliği çıkmıyor. Wright’ın oradaki estetik harikası rejisi burada canlansa çok farklı olurdu. Ama muhtemelen film yine batardı.
KLASİK HOLLYWOOD KAFASI
Bu haliyle bir Michael Cera, bir Jesse Eisenberg eksik. Hem de mizahi bölümler ruhsuzlaştırılmış gibi gözüküyor. McKay’in ve Rudd’ın senaryoya katkısı işi klasik bir komedi filmine götürüyor. Beceriksiz hırsız Scott’ın bu özelliği öyle bir törpüleniyor ki bir süre sonra hikayenin işleyişinden kopuyorsunuz. Aksiyon adına bakarsak yerin en altında, görünmeyen kahraman prototipi yaratıcı. Richard Matheson’ın mirasına da hoş bir şekil verilmiş. Ama Stoll’un kötü adam performansı fazla B sınıfı duruyor. Klasik Hollywood durum komedisi ana akıştan ayrı ilerliyor bazen…
“Aşka Veda” (“Down with Love”, 2003), “Ayrılık” (“The Break-Up”, 2006), “Bay Evet” (“Yes Man”, 2008) gibi kaliteli romantik-komedi ve komedi filmlerinin müsebbibi Reed onlar kadar tonu tutturamıyor. Ama yine belli bir seviyeyi yakalıyor. Filme sanki Michael Douglas, 89’da ve günümüzdeki haliyle damga vuruyor. Böylesi yan rollerde daha fazla yer alması gerektiğini kanıtlıyor. “Ant-Man”in “Karınca Z” (“Antz”, 1998) ile kardeşlik ilişkisi kurduğunu da eklemek lazım.