BIZE DE BEKLERIZ #8: VINYAN
30/12/2009 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 6.6
|
Usta bir yönetmenlik stiliyle dikkat çeken yapıt, ‘okült
korku filmi’ alt türünün çarpıcı bir örneği. Büyülü, canavarlı veya şeytanlı
gibi duran atmosfer odaklı dünyasıyla dikkat çekiyor.
Korku filmleriyle tanıdığımız Belçikalı yönetmen Fabrice Du Welz, bu sefer elini ‘doğu inanışı’nda şeytan ve Tanrı’nın yerine geçen ‘Vinyan’ kavramına atıyor. Böyle olunca da “Wicker Man” ve “Children of the Corn” gibi filmlerde kullanılan okült korku filmi alt türünün bir ürünüyle yüzleşiyoruz.
'KAYIP ÇOCUK FİLMLERİ'Nİ BOZUYOR
Aslında Du Welz, burada bir ‘kayıp çocuk araştırma’ filmine imza atıyor. Bunu sinema tarihinde fazla melodramatik veya fazla ‘kara film’sel hale getiren filmler biliyoruz. Ancak Du Welz, daha açılış jeneriğindeki büyük puntolardan başlayarak aslında ‘auteur egosu’nu ortaya koyuyor. Zira bu arayış öyküsünün daha en baştan mitik ilerleyen dokusundan ilk yarım saatte bozucu yani Godardiyen bir anlayış çıkarıyor.
Öyle ki bölgeye varan anne-babanın üzerinden ‘psikoloji’ odaklı bir yapı kurarken, ilk 30 dakikada doğal seslerin, doğaçlamanın ve müziksizliğin üstüne giden bir anlayış benimsiyor yönetmenlik açısından. Bu bölümde bölgedeki sahnelerde anne-babanın peşini bırakıp eğlence dünyasına girmesi de izleyiciyi yabancılaştırıcı bir hareket olarak görülebilir. Ancak bu Du Welz’in zeki korkutma tekniklerinin ilki olarak cereyan ediyor.
ADAYA GELİNCE YAPISAL BİR DEĞİŞİKLİK GÖRÜYORUZ
Zira bu yolculukta daha başka başka şeyler de oluyor. Sürekli atmosfer odaklı giden yönetmen, karakterlerin adaya gelmesiyle birlikte ‘ses efekti’ de kullanmaya başlıyor. Ancak mesafeli görselliğini değiştirmiyor. En fazla Emmanuelle Béart’ın psikolojisine girince biraz fazla sallıyor kamerasını. İkinci adanın karanlık ve yağmurlu olması da bir değişiklik getiriyor sadece.
Zaten ilk kısımda çıplak Béart’ı kocasının yanında ‘üst açı’ ile çekmesi seks konulu bir gizem de aşılıyor. Tabii bu durumun o inanç yüklü adaya girilmesiyle birlikte mitik bir yeniden doğum aşıladığı da söylenebilir. Zira Du Welz, açılış jeneriğinin ardına uyum kesmesiyle Béart’ın denizden çıkan seksi halini de koyarak aslında bu ‘yeniden doğum’u belgelemiş oluyor. Filmin sürprizli sonunda da bu motifin neden kullanıldığını anlıyoruz.
Aslında bu Godardiyen durum, kıvırcık saçlı Taylandlı rehber ile diğer büyük karakterlerin doğaçlama anlayışı sayesinde ‘kötü oyunculuk’ sergilemelerini de anlaşılır kılıyor. Ancak bunu atmosfere yıktığı da iddia edilebilir.
MİTOLOJİK CEHENNEMİN, 'HADES'İN KARŞILIĞI
Tabii atmosferin izini sürdüğümüzde filmin mitik okumaları böylesine ‘doğa üstü’ ve ‘dini inanış’ üzerine giden korku filmlerinin geleneği olarak karşımıza çıkıyor. İlk başta anne-baba yolculuk yaparken kadın tüccarı rehbere para verdikçe daha bir karamsar ve cehennemdeki Hades’vari havaya girilmesi, durumun ‘mitolojik cehennem’le eşdeğer olmasını sağlıyor. Zaten bu yolculuğun “Kıyamet”teki (“Apocalypse Now”, 1979) mitik ve nihilist yolculukla eşdeğer olduğu söylenebilir.
Para ödeninin cehennemdeki kayıkçı Charon’un yerine geçmesi ve ondan iki tane olması da gerilimi ve kuşkuları arttırıyor. Bu doğrultuda da aslında canavar filmi, zombi filmi, şeytan filmi, lanetli kasaba filmi, psikolojik-gerilim, gotik ve okült korku filmi gibi alt türler arasında dolaşan bir dramatik iskelet kuruluyor.
BİR OKÜLT KORKU FİLMİ ÜRÜNÜ
Bunun yanında 2004’de yaşanan Tsunami felaketi sonrası Tayland’a girilmesi de ‘felaket filmi’ne farklı bir bakış olarak algılanabilir. Ancak genel anlamda “Sineklerin Tanrısı” (“Lord of the Flies”), “King Kong”, “The Omen”, “Kıyamet”, “Büyü” (“Don’t Look Now”) ve “Wicker Man”i iç içe geçirdiği söylenebilir “Vinyan”ın. Ancak nihai sonuçta ‘belirsiz bir mistik gücün etkisi altına aldığı grupların yarattığı korku’ odaklı okült korku filminin bir ürünü oluveriyor.
Korkutucu ve karamsar sonu ise bu yönde bir hayli çarpıcı hale geliyor. “King Kong”un bölgesine girer gibi başlayan seyahatin coğrafyası Uzakdoğu olunca böylesi öğeler ortaya çıkabildiğini anlıyoruz. Du Welz’in kamera kullanımı ve değişken görsel yapısı da buradaki başarının ana etkeni. Sinemada çok fazla yapılmayan, yapılınca da kültleşen bir alt türün ilginç ürünlerinden biri “Vinyan”.
Korku filmleriyle tanıdığımız Belçikalı yönetmen Fabrice Du Welz, bu sefer elini ‘doğu inanışı’nda şeytan ve Tanrı’nın yerine geçen ‘Vinyan’ kavramına atıyor. Böyle olunca da “Wicker Man” ve “Children of the Corn” gibi filmlerde kullanılan okült korku filmi alt türünün bir ürünüyle yüzleşiyoruz.
'KAYIP ÇOCUK FİLMLERİ'Nİ BOZUYOR
Aslında Du Welz, burada bir ‘kayıp çocuk araştırma’ filmine imza atıyor. Bunu sinema tarihinde fazla melodramatik veya fazla ‘kara film’sel hale getiren filmler biliyoruz. Ancak Du Welz, daha açılış jeneriğindeki büyük puntolardan başlayarak aslında ‘auteur egosu’nu ortaya koyuyor. Zira bu arayış öyküsünün daha en baştan mitik ilerleyen dokusundan ilk yarım saatte bozucu yani Godardiyen bir anlayış çıkarıyor.
Öyle ki bölgeye varan anne-babanın üzerinden ‘psikoloji’ odaklı bir yapı kurarken, ilk 30 dakikada doğal seslerin, doğaçlamanın ve müziksizliğin üstüne giden bir anlayış benimsiyor yönetmenlik açısından. Bu bölümde bölgedeki sahnelerde anne-babanın peşini bırakıp eğlence dünyasına girmesi de izleyiciyi yabancılaştırıcı bir hareket olarak görülebilir. Ancak bu Du Welz’in zeki korkutma tekniklerinin ilki olarak cereyan ediyor.
ADAYA GELİNCE YAPISAL BİR DEĞİŞİKLİK GÖRÜYORUZ
Zira bu yolculukta daha başka başka şeyler de oluyor. Sürekli atmosfer odaklı giden yönetmen, karakterlerin adaya gelmesiyle birlikte ‘ses efekti’ de kullanmaya başlıyor. Ancak mesafeli görselliğini değiştirmiyor. En fazla Emmanuelle Béart’ın psikolojisine girince biraz fazla sallıyor kamerasını. İkinci adanın karanlık ve yağmurlu olması da bir değişiklik getiriyor sadece.
Zaten ilk kısımda çıplak Béart’ı kocasının yanında ‘üst açı’ ile çekmesi seks konulu bir gizem de aşılıyor. Tabii bu durumun o inanç yüklü adaya girilmesiyle birlikte mitik bir yeniden doğum aşıladığı da söylenebilir. Zira Du Welz, açılış jeneriğinin ardına uyum kesmesiyle Béart’ın denizden çıkan seksi halini de koyarak aslında bu ‘yeniden doğum’u belgelemiş oluyor. Filmin sürprizli sonunda da bu motifin neden kullanıldığını anlıyoruz.
Aslında bu Godardiyen durum, kıvırcık saçlı Taylandlı rehber ile diğer büyük karakterlerin doğaçlama anlayışı sayesinde ‘kötü oyunculuk’ sergilemelerini de anlaşılır kılıyor. Ancak bunu atmosfere yıktığı da iddia edilebilir.
MİTOLOJİK CEHENNEMİN, 'HADES'İN KARŞILIĞI
Tabii atmosferin izini sürdüğümüzde filmin mitik okumaları böylesine ‘doğa üstü’ ve ‘dini inanış’ üzerine giden korku filmlerinin geleneği olarak karşımıza çıkıyor. İlk başta anne-baba yolculuk yaparken kadın tüccarı rehbere para verdikçe daha bir karamsar ve cehennemdeki Hades’vari havaya girilmesi, durumun ‘mitolojik cehennem’le eşdeğer olmasını sağlıyor. Zaten bu yolculuğun “Kıyamet”teki (“Apocalypse Now”, 1979) mitik ve nihilist yolculukla eşdeğer olduğu söylenebilir.
Para ödeninin cehennemdeki kayıkçı Charon’un yerine geçmesi ve ondan iki tane olması da gerilimi ve kuşkuları arttırıyor. Bu doğrultuda da aslında canavar filmi, zombi filmi, şeytan filmi, lanetli kasaba filmi, psikolojik-gerilim, gotik ve okült korku filmi gibi alt türler arasında dolaşan bir dramatik iskelet kuruluyor.
BİR OKÜLT KORKU FİLMİ ÜRÜNÜ
Bunun yanında 2004’de yaşanan Tsunami felaketi sonrası Tayland’a girilmesi de ‘felaket filmi’ne farklı bir bakış olarak algılanabilir. Ancak genel anlamda “Sineklerin Tanrısı” (“Lord of the Flies”), “King Kong”, “The Omen”, “Kıyamet”, “Büyü” (“Don’t Look Now”) ve “Wicker Man”i iç içe geçirdiği söylenebilir “Vinyan”ın. Ancak nihai sonuçta ‘belirsiz bir mistik gücün etkisi altına aldığı grupların yarattığı korku’ odaklı okült korku filminin bir ürünü oluveriyor.
Korkutucu ve karamsar sonu ise bu yönde bir hayli çarpıcı hale geliyor. “King Kong”un bölgesine girer gibi başlayan seyahatin coğrafyası Uzakdoğu olunca böylesi öğeler ortaya çıkabildiğini anlıyoruz. Du Welz’in kamera kullanımı ve değişken görsel yapısı da buradaki başarının ana etkeni. Sinemada çok fazla yapılmayan, yapılınca da kültleşen bir alt türün ilginç ürünlerinden biri “Vinyan”.
NE DURUMDA?
Hakları Erman Film’in elinde olan film, 4 Nisan 2009’da vizyona girecekti. Ancak ertelendi. Bundan sonra ise yeni bir tarihi açıklanmadı. Bu sebeple DVD’si çıkması beklenebilir. Ama ülkemizde ne olacağı belli olmuyor tabii kader kısmet! Filmekimi veya !fİstanbul’da da gösterilebilir belki.