'KARAKOMİK FİLMLER': O KADAR DA 'KARAKOMİK' DEĞİL!
FİLMİN NOTU: 3
|
Cem Yılmaz bu kez bir antolojik film projesine imza atıyor. Bunun ilk parçası “Karakomik Filmler”, BKM Mutfak ekibinin “Çok Filim Hareketler Bunlar”ının enerjisini ve tutarlılığını yakalamaktan uzak.
‘2 ARADA’, ‘GEMİDE’NİN İYİMSER ANTİ-TEZİ
Woody Allen’dan Monthy Python’a, BKM Mutfak’tan Yılmaz Erdoğan’a komedi yaratıcılarının antolojik filmlere imza attığına tanıklık etmişizdir. Cem Yılmaz ise dört tane 60 dakikalık orta metraj film çekip, bunları iki parça halinde seyirci ile buluşturuyor. Birinci hikaye ‘2 Arada’, ikincisi ise ‘Kaçamak’ olarak karşımıza çıkıyor.
İlkinde ‘gemici komedisi’, “Gemide”nin (1998) iyimser anti-tezi olmak için çabalıyor. Serdar Akar’ın melankolik kara komedisine bolca selam çakarken, ‘sözlü göndermeler’den de gocunmuyor. Arabalı vapurda çalışan memur tiplemesinin fantezileriyle ‘gemi filmleri’ arasında özel bir yer aradığı görülüyor. Ayzek bu açıdan anlamlı bir karakter. Ama Cem Davran, Cemre Ebuziyya, Zafer Algöz, Ozan Güven, Umut Kurt ve Uraz Kaygılaroğlu ne kadar kalıcı bir orta metraja malzeme oluyorlar tartışılır.
Zamanla ‘meta-komedi’ye dönüşüp “Pek Yakında”ya (2014) selam çakma şansı da yakalayan yapıt, formülüne bakınca fazlasıyla eğlenceli “Çılgınlar Gemisi”ni (“Boat Trip”, 2002) sosyal gerçekçi bir bireyin hüznüne kadar götürüyor sanki. Mesaj kaygısı açısından değerli ama biraz fazla didaktik, bunun ötesinde de gülümsetmeyen bir eser bu. ‘2 Arada’, hantal durunca kelimenin tam anlamıyla sıkışmışlığını belli ederek eski model bir mizahçının kalemini taşıdığını belli ediyor.
‘KAÇAMAK’, ‘G.O.R.A.’NIN KOPYALA-YAPIŞTIR YAN BÖLÜMÜ GİBİ
‘Kaçamak’ ise Can Yılmaz ve Necip Memili’nin zeki diyaloglarıyla tuvalet komedisine kayacak gibi düşündürtse de, Cem Yılmaz’ın “Organize İşler”in (2005) devamı kıvamında Alpay karakterini arkasına alsa da bir başka uzaylı istilası filmi parodisine dönüşüyor. Bilimkurgu ile ilgili söyleyecek bir şeyi kalmadı diye düşündürten komedyen bu orta metrajda da kabak tadı verebiliyor en iyimser yorumla. “Tehlikeli İlişkiler” (“Close Encounters of the Third Kind”, 1977) ve “Geliş” (“Arrival”, 2016) göndermeleri doyurucu değil. “G.O.R.A.”nın (2004) sürekli tekrara giren ucuz bir yan bölümü devreye giriyor.
İngilizce konuşan yabancı oyuncuları ise ne siz sorun, ne biz söyleyelim! Her iki filmden de anlaşıldığı üzere Cem Yılmaz artık yaşlandı ve formsuz. “Ali Baba ve 7 Cüceler”den (2015) sonra bir kez daha zindeliğini kaybettiğini gösteriyor ve özensiz gözükmeyi mesaj kaygısıyla değiştiriyor.
Bu da iki saatte Uraz Kaygılaroğlu’nun tiplemesi dışında bir güldürme potansiyeli içermeyen, ikinci bölümünü de öylesine bitiren bir seyrin mecburi bir şekilde deneyimlenmesi adeta… Tiplemeleri bildik metoduyla yazsa da onları inandırıcı ve sürükleyici bir senaryoya yerleştirmekte sıkıntı çekmiş Yılmaz. Bu da eski kıvraklığını yitirmesinden kaynaklanıyor.
NE ‘BKM MUTFAK’ NE DE ‘PETER FARRELLY’ İLE YARIŞABİLİYOR!
BKM Mutfak ekibinin “Çok Filim Hareketler Bunlar” (2010) ile kalıcı bir antolojik komediye imza atmasının üzerinden neredeyse 10 sene geçmesine karşın, onun üzerine koyan bir zeka yok. Aksine oradaki enerjik mizahı, birbirini tetikleme becerisini mumla aratıp yaşlandığını hissettiriyor Yılmaz.
Yılmaz Erdoğan’ın da vasat antolojik romantik-komedisi “Tatlım Tatlım”ı (2017) yaptığı 2010’larda ona cevap vermenin bir anlamı varsa, bunun peşine düşmüş olabilir. Ama dört orta metrajı iki filme yerleştirip sadece ‘formül’ ile fark yaratıyor. İkinci bölüm Ocak’ta gelince, onu da göreceğiz.
Üstelik 2013’te “Çatlak Film”in (“Movie 43”) yapımcı-yönetmen-senarist olarak Peter Farrelly’nin de eklenmesiyle çılgın ve taze bir antolojik tuvalet komedisinden sonra geride kalmış, zamanı yakalayamamış dedirtiyor.
‘KARA KOMEDİ’ YAZMAK KOLAY MI?
Ticari ürün olarak görülebilecek ‘Karakomik Filmler’ Cem Yılmaz’ın ne güldürebildiği, ne düşündürebildiği, aksine yaptıklarını tekrar ettiği bir ‘yıllar önce sakladığım fikirler vardı’ projesi gibi… ‘Kara komedi’ yaratmayı hedeflediği noktada bu melez türde, uluslararası piyasadaki yetkin örnekleri bırakın etrafta üretilen belli bir seviyedeki güncel yerli filmlerle dahi rekabete giremiyor. Bu sebeple de yola çıktığı yerde kalıp, köşeye sıkışıyor ve fena halde tökezliyor ünlü komedyen.
Kaleminin eski titizliğini ve hünerini de mumla aratıyor. Hollywood’un B-tipi filmler için geçmişte uyguladığı ‘Double Feature’ (İki Film Birden) geleneğini ti’ye almayı ise hiç düşünmüyor. En kötü ihtimalle Tarantino-Rodriguez’in güncel Grindhouse projesinin üzerine gidebilirdi. Ama aksine kendi yaptığının ucuz durmasıyla aslında bilinçsiz bir şekilde bizim 70’ler erotik filmler furyasının ortasındaki ‘iki film birden’ geleneğinin tam ortasına düşüyor.
‘2 ARADA’, ‘GEMİDE’NİN İYİMSER ANTİ-TEZİ
Woody Allen’dan Monthy Python’a, BKM Mutfak’tan Yılmaz Erdoğan’a komedi yaratıcılarının antolojik filmlere imza attığına tanıklık etmişizdir. Cem Yılmaz ise dört tane 60 dakikalık orta metraj film çekip, bunları iki parça halinde seyirci ile buluşturuyor. Birinci hikaye ‘2 Arada’, ikincisi ise ‘Kaçamak’ olarak karşımıza çıkıyor.
İlkinde ‘gemici komedisi’, “Gemide”nin (1998) iyimser anti-tezi olmak için çabalıyor. Serdar Akar’ın melankolik kara komedisine bolca selam çakarken, ‘sözlü göndermeler’den de gocunmuyor. Arabalı vapurda çalışan memur tiplemesinin fantezileriyle ‘gemi filmleri’ arasında özel bir yer aradığı görülüyor. Ayzek bu açıdan anlamlı bir karakter. Ama Cem Davran, Cemre Ebuziyya, Zafer Algöz, Ozan Güven, Umut Kurt ve Uraz Kaygılaroğlu ne kadar kalıcı bir orta metraja malzeme oluyorlar tartışılır.
Zamanla ‘meta-komedi’ye dönüşüp “Pek Yakında”ya (2014) selam çakma şansı da yakalayan yapıt, formülüne bakınca fazlasıyla eğlenceli “Çılgınlar Gemisi”ni (“Boat Trip”, 2002) sosyal gerçekçi bir bireyin hüznüne kadar götürüyor sanki. Mesaj kaygısı açısından değerli ama biraz fazla didaktik, bunun ötesinde de gülümsetmeyen bir eser bu. ‘2 Arada’, hantal durunca kelimenin tam anlamıyla sıkışmışlığını belli ederek eski model bir mizahçının kalemini taşıdığını belli ediyor.
‘KAÇAMAK’, ‘G.O.R.A.’NIN KOPYALA-YAPIŞTIR YAN BÖLÜMÜ GİBİ
‘Kaçamak’ ise Can Yılmaz ve Necip Memili’nin zeki diyaloglarıyla tuvalet komedisine kayacak gibi düşündürtse de, Cem Yılmaz’ın “Organize İşler”in (2005) devamı kıvamında Alpay karakterini arkasına alsa da bir başka uzaylı istilası filmi parodisine dönüşüyor. Bilimkurgu ile ilgili söyleyecek bir şeyi kalmadı diye düşündürten komedyen bu orta metrajda da kabak tadı verebiliyor en iyimser yorumla. “Tehlikeli İlişkiler” (“Close Encounters of the Third Kind”, 1977) ve “Geliş” (“Arrival”, 2016) göndermeleri doyurucu değil. “G.O.R.A.”nın (2004) sürekli tekrara giren ucuz bir yan bölümü devreye giriyor.
İngilizce konuşan yabancı oyuncuları ise ne siz sorun, ne biz söyleyelim! Her iki filmden de anlaşıldığı üzere Cem Yılmaz artık yaşlandı ve formsuz. “Ali Baba ve 7 Cüceler”den (2015) sonra bir kez daha zindeliğini kaybettiğini gösteriyor ve özensiz gözükmeyi mesaj kaygısıyla değiştiriyor.
Bu da iki saatte Uraz Kaygılaroğlu’nun tiplemesi dışında bir güldürme potansiyeli içermeyen, ikinci bölümünü de öylesine bitiren bir seyrin mecburi bir şekilde deneyimlenmesi adeta… Tiplemeleri bildik metoduyla yazsa da onları inandırıcı ve sürükleyici bir senaryoya yerleştirmekte sıkıntı çekmiş Yılmaz. Bu da eski kıvraklığını yitirmesinden kaynaklanıyor.
NE ‘BKM MUTFAK’ NE DE ‘PETER FARRELLY’ İLE YARIŞABİLİYOR!
BKM Mutfak ekibinin “Çok Filim Hareketler Bunlar” (2010) ile kalıcı bir antolojik komediye imza atmasının üzerinden neredeyse 10 sene geçmesine karşın, onun üzerine koyan bir zeka yok. Aksine oradaki enerjik mizahı, birbirini tetikleme becerisini mumla aratıp yaşlandığını hissettiriyor Yılmaz.
Yılmaz Erdoğan’ın da vasat antolojik romantik-komedisi “Tatlım Tatlım”ı (2017) yaptığı 2010’larda ona cevap vermenin bir anlamı varsa, bunun peşine düşmüş olabilir. Ama dört orta metrajı iki filme yerleştirip sadece ‘formül’ ile fark yaratıyor. İkinci bölüm Ocak’ta gelince, onu da göreceğiz.
Üstelik 2013’te “Çatlak Film”in (“Movie 43”) yapımcı-yönetmen-senarist olarak Peter Farrelly’nin de eklenmesiyle çılgın ve taze bir antolojik tuvalet komedisinden sonra geride kalmış, zamanı yakalayamamış dedirtiyor.
‘KARA KOMEDİ’ YAZMAK KOLAY MI?
Ticari ürün olarak görülebilecek ‘Karakomik Filmler’ Cem Yılmaz’ın ne güldürebildiği, ne düşündürebildiği, aksine yaptıklarını tekrar ettiği bir ‘yıllar önce sakladığım fikirler vardı’ projesi gibi… ‘Kara komedi’ yaratmayı hedeflediği noktada bu melez türde, uluslararası piyasadaki yetkin örnekleri bırakın etrafta üretilen belli bir seviyedeki güncel yerli filmlerle dahi rekabete giremiyor. Bu sebeple de yola çıktığı yerde kalıp, köşeye sıkışıyor ve fena halde tökezliyor ünlü komedyen.
Kaleminin eski titizliğini ve hünerini de mumla aratıyor. Hollywood’un B-tipi filmler için geçmişte uyguladığı ‘Double Feature’ (İki Film Birden) geleneğini ti’ye almayı ise hiç düşünmüyor. En kötü ihtimalle Tarantino-Rodriguez’in güncel Grindhouse projesinin üzerine gidebilirdi. Ama aksine kendi yaptığının ucuz durmasıyla aslında bilinçsiz bir şekilde bizim 70’ler erotik filmler furyasının ortasındaki ‘iki film birden’ geleneğinin tam ortasına düşüyor.
'MALEFİZ: KÖTÜLÜĞÜN GÜCÜ': MALEFİZ FANTEZİ-EPİĞİ YARATMA ÇABASI
FİLMİN NOTU: 4.5
|
2014 tarihli “Malefiz”in 2019’da gelen devam filmi… “Malefiz: Kötülüğün Gücü”, ‘masalsı fantezi-epik’ melez türüne kayarak ve Pfeiffer-Jolie arasındaki çekişmeye odaklanarak fark yaratmaya çalışıyor.
FANTASTİKTE A-TİPİ EROZYONUN SON ÜRÜNÜ MÜ?
Burton’ın “Alis Harikar Diyarında”nın (“Alice in Wonderland”, 2010) tutması sonrası masal kahramanları stüdyolar için başka bir kaynağa dönüştü. Sektör de bundan fazlasıyla medet ummayı başladı. ‘Fantezi-epik’e kadar giden kurmaca üretimleri, A-tipi bir erozyona da yol açıyor. 2014’te başlayan ‘Malefiz’ (‘Maleficent’) serisi de bunlar arasında anılabilir. Bütçe 180 milyon olmasına karşın Robert Stromberg, görkemin altında eziliyordu biraz.
Ama Angelina Jolie faktörü de bir gişe getirmişti. Ondan beş yıl sonra gelen ise bu kez ‘Malefiz fantezi-epiği’ olarak sahne alıyor. Fanning ile Jolie arasındaki ilişkinin iktidarlarla daha üst seviyeden gitmesiyle aslında Joachim Rønning, kaza olarak anılabilecek ilk İngilizce filminin üzerine koyabiliyor bu kez. Fark yaratmanın da bir adabı var dedirtmese de ‘Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi’nin modelinden masalsı şeyler çıkarıyor.
MASALSI FANTEZİ-EPİK MELEZ TÜRÜNE GİRİYOR
“Malefiz: Kötülüğün Gücü” ("Maleficent: Mistress of Evil", 2019), Pfeiffer-Jolie ya da Kraliçe Ingrith-Malefiz çekişmesinden de güç alan bir fantastik masal. Prodüksiyon kalitesinin üzerine koyarken görsel efektleri anlamlı hale getiriyor. Belki de “Pamuk Prenses ve Avcı”nın (“Snow White & The Huntsman”, 2012) ‘masalsı fantezi-epik’ formülünün ardılına dönüşüyor. Bunun ötesinde de bizi “Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları” (“Hansel & Gretel: Cadı Avcıları”, 2013) kadar keyifli ve enerjik bir ‘kılıç-büyü filmi’ yolculuğuna çıkarmasa da ikinci yarıda büyük bütçeye doyuruyor.
Görkemin sömürülmemesi belki de senaryonun bu kez üç kişiye emanet edilmesinde veya görüntü yönetmeninin değişmesinde olabilir. Karakterlerin mekanikleşmenin bu sayede önüne geçiliyor ve büyük oranda da tesir edecek bir fantastik sinema seyirliği bizi yer yer etkileyebiliyor. Elbette ‘Uyuyan Güzel’in (‘Sleeping Beauty’) yan bölümü daha yüksek seviyeleri hak ediyor ama seri içinde buraya dönüş de her şeyiyle anlamlı.
FANTASTİKTE A-TİPİ EROZYONUN SON ÜRÜNÜ MÜ?
Burton’ın “Alis Harikar Diyarında”nın (“Alice in Wonderland”, 2010) tutması sonrası masal kahramanları stüdyolar için başka bir kaynağa dönüştü. Sektör de bundan fazlasıyla medet ummayı başladı. ‘Fantezi-epik’e kadar giden kurmaca üretimleri, A-tipi bir erozyona da yol açıyor. 2014’te başlayan ‘Malefiz’ (‘Maleficent’) serisi de bunlar arasında anılabilir. Bütçe 180 milyon olmasına karşın Robert Stromberg, görkemin altında eziliyordu biraz.
Ama Angelina Jolie faktörü de bir gişe getirmişti. Ondan beş yıl sonra gelen ise bu kez ‘Malefiz fantezi-epiği’ olarak sahne alıyor. Fanning ile Jolie arasındaki ilişkinin iktidarlarla daha üst seviyeden gitmesiyle aslında Joachim Rønning, kaza olarak anılabilecek ilk İngilizce filminin üzerine koyabiliyor bu kez. Fark yaratmanın da bir adabı var dedirtmese de ‘Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi’nin modelinden masalsı şeyler çıkarıyor.
MASALSI FANTEZİ-EPİK MELEZ TÜRÜNE GİRİYOR
“Malefiz: Kötülüğün Gücü” ("Maleficent: Mistress of Evil", 2019), Pfeiffer-Jolie ya da Kraliçe Ingrith-Malefiz çekişmesinden de güç alan bir fantastik masal. Prodüksiyon kalitesinin üzerine koyarken görsel efektleri anlamlı hale getiriyor. Belki de “Pamuk Prenses ve Avcı”nın (“Snow White & The Huntsman”, 2012) ‘masalsı fantezi-epik’ formülünün ardılına dönüşüyor. Bunun ötesinde de bizi “Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları” (“Hansel & Gretel: Cadı Avcıları”, 2013) kadar keyifli ve enerjik bir ‘kılıç-büyü filmi’ yolculuğuna çıkarmasa da ikinci yarıda büyük bütçeye doyuruyor.
Görkemin sömürülmemesi belki de senaryonun bu kez üç kişiye emanet edilmesinde veya görüntü yönetmeninin değişmesinde olabilir. Karakterlerin mekanikleşmenin bu sayede önüne geçiliyor ve büyük oranda da tesir edecek bir fantastik sinema seyirliği bizi yer yer etkileyebiliyor. Elbette ‘Uyuyan Güzel’in (‘Sleeping Beauty’) yan bölümü daha yüksek seviyeleri hak ediyor ama seri içinde buraya dönüş de her şeyiyle anlamlı.
'ORAY': GURBETÇİ GÖZÜNDEN DİNİ İSTİSMAR FİLMİ
FİLMİN NOTU: 2.7
|
Ne rejisi, ne oyunculukları, ne de politikasıyla profesyonel olabilen bir film. “Oray”, Almanya’da yaşayan bir köktendinci Müslümanın terörizme dair ön yargılarla boğuşmasını ‘amatör ruh’ adı altında sömürmeyi seçiyor.
FİLMİN NOTU: 2.6
SİNEMADAKİ TUTARLI TERÖRİST TEMSİLLERİNİ ÖRNEK ALMALIYDI
Köktendinci tiplemelerin, teröristlerin yansıtılması özellikle günümüzde daha da zorlaştı. İşin politik tarafı üzerine kafa yormayınca ister istemez politik açıdan yanlış bir inceleme aşaması devreye giriyor. “Oray”da da Mehmet Akif Büyükatalay, ana karakterin ensesine, etrafına bir kamerayı yerleştirip bunun adını gerçeklik koymuş.
Hany Abu-Assad’ın “Vaat Edilen Cennet” (“Paradise Now”, 2005) ve Julia Loktev’in “Gündüz Gece Gündüz Gece”si (“Day Night Day Night”, 2006) 11 Eylül sonrasında ‘intihar bombacılığı’ korkusunu el-omuz kamerasının tutarlılığıyla da gerilimli bir şekilde ele almıştı. Burada ise Dardenne’lerden farksız bir sığ görsel vizyon, filmi baltalıyor. Bembeyaz görüntüler de zayıf görüntü yönetmeninin zaafını ortaya çıkarıyor.
DİNİ İSTİSMAR FİLMİNE KAYIYOR
Merkeze Zejhun Demirov gibi Türki cumhuriyetler uyruklu gözüken bir oyuncu koymak zaten umursamazlık getiriyor. Onun etrafı da aslında ‘köktenci terörist’ kimliğinden uzak bir yaklaşımla örülüyor. Almanya’da yaşayıp film çekerek kendini yıllarca kabul ettiren çok az insan var. Bunu Tevfik Başer 1980’lerde yapmıştı, güncel isimlerden de Fatih Akın’ı sayabiliriz, ama liste ‘güvenilirlik’ konusunda o kadar da uzamayabilir.
Büyükatalay, eğer mesele Batı'ya güzel gözükme adına oryantalist bir terörizm ya da Müslümanlık algısıysa evet, ama gerçekten amatör bir sinemaysa hiçbir şekilde onaylanacak bir uzun metraj bütününe imza atmıyor. Her eline kamera alan film çekiyor dedirten bir yapıt “Oray”. ‘Gurbetçi Türk’ meselesine daha çok kafa yormanın şart olduğuna dikkat çeken 'ucuz gerçekçilik' hevesindeki bir dini istismar filmi...
FİLMİN NOTU: 2.6
SİNEMADAKİ TUTARLI TERÖRİST TEMSİLLERİNİ ÖRNEK ALMALIYDI
Köktendinci tiplemelerin, teröristlerin yansıtılması özellikle günümüzde daha da zorlaştı. İşin politik tarafı üzerine kafa yormayınca ister istemez politik açıdan yanlış bir inceleme aşaması devreye giriyor. “Oray”da da Mehmet Akif Büyükatalay, ana karakterin ensesine, etrafına bir kamerayı yerleştirip bunun adını gerçeklik koymuş.
Hany Abu-Assad’ın “Vaat Edilen Cennet” (“Paradise Now”, 2005) ve Julia Loktev’in “Gündüz Gece Gündüz Gece”si (“Day Night Day Night”, 2006) 11 Eylül sonrasında ‘intihar bombacılığı’ korkusunu el-omuz kamerasının tutarlılığıyla da gerilimli bir şekilde ele almıştı. Burada ise Dardenne’lerden farksız bir sığ görsel vizyon, filmi baltalıyor. Bembeyaz görüntüler de zayıf görüntü yönetmeninin zaafını ortaya çıkarıyor.
DİNİ İSTİSMAR FİLMİNE KAYIYOR
Merkeze Zejhun Demirov gibi Türki cumhuriyetler uyruklu gözüken bir oyuncu koymak zaten umursamazlık getiriyor. Onun etrafı da aslında ‘köktenci terörist’ kimliğinden uzak bir yaklaşımla örülüyor. Almanya’da yaşayıp film çekerek kendini yıllarca kabul ettiren çok az insan var. Bunu Tevfik Başer 1980’lerde yapmıştı, güncel isimlerden de Fatih Akın’ı sayabiliriz, ama liste ‘güvenilirlik’ konusunda o kadar da uzamayabilir.
Büyükatalay, eğer mesele Batı'ya güzel gözükme adına oryantalist bir terörizm ya da Müslümanlık algısıysa evet, ama gerçekten amatör bir sinemaysa hiçbir şekilde onaylanacak bir uzun metraj bütününe imza atmıyor. Her eline kamera alan film çekiyor dedirten bir yapıt “Oray”. ‘Gurbetçi Türk’ meselesine daha çok kafa yormanın şart olduğuna dikkat çeken 'ucuz gerçekçilik' hevesindeki bir dini istismar filmi...
'EN UZUN GECE': BAĞIMSIZ RUHLU B-TİPİ YERLİ AKSİYON
FİLMİN NOTU: 2.4
|
TV ekranlarında oyunculuk yapmasıyla bilinen Orhan Kılıç, bu kez hem yazıyor, hem yönetiyor, hem de başrolü üstleniyor. “En Uzun Gece: Fırtına Murat”, iyi niyetinden şüphemiz olmayan ucuz bir yerli polisiye-aksiyon denemesi.
KÖTÜNÜN İYİSİNE RAZI OLDUĞUMUZ BİR TÜR
Almanya doğumlu Orhan Kılıç, iyi niyetli bir çabaya girişmiş. “En Uzun Gece”, organ mafyalarının ve uyuşturucu tüccarlarının ortasında bir komiser karakterinin izini sürüyor. Ülkemizde ‘polisiye-aksiyon’ çok da iyi sınav verememiştir. Bu sebeple “Pars: Kiraz Operasyonu”nun (2007) Hollywood usulü koşuşturmaca sahnelerinden veya “Hırsız Var”ın (2005) bilinçli bir şekilde planlanan ‘harala gürele aksiyon’ anlayışından medet ummaya alışığız. Alper Çağlar’ın “Panzehir”i (2014) gibi kaliteli bir stilize aksiyon filmini bulmak kolay değil.
Devreye ciddi bir deneme girdiğinde de alay konusu olabilir. Bu konuda “Ejder Kapanı” (2010), “Miras” (2008) gibi filmler örnek verilebilir. “En Uzun Gece” bunların arasına katılıyor. Dizi piyasasında çalışan kötü bir görüntü yönetmeninin katkısıyla boyutsuz bir şekilde gri-beyaz arasında gidip gelen bir renk skalasıyla yol alıp ‘kalitesizlik’i seçiyor. Flashbacklerin dokusunu ise hiç sormayın!
B-TİPİ AKSİYON SADECE BELLİ BİR KİTLEYİ HEDEF ALIYOR
Orhan Kılıç ortaya çıktığında ise Mehmet Kurtuluş’un “Pars: Kiraz Operasyonu”ndaki yaşadığı acıklı tabloyla, Türkiyeli bir karakter olarak iki kelimeyi bir araya getirememe problemiyle yüzleşiyoruz. Diyalogların berbat yazılması bu durumu ‘bir yerden okuyarak mı konuşuyor?’ sorusuna kadar götürüyor. Açıkçası bu zaaf filmin uzun süre ciddiye alınmadan devam etmesini sağlıyor. Biraz bu dengeden dışarı çıkmaya ise ‘en azından bir kurgu var!’ dedirten kurgucu izin veriyor.
Ancak buradan da ‘dizi ekranında B-tipi aksiyon denemesi’nden hallice bir çalışmaya kayıyoruz. Fırtına Murat tiplemesi yorumsuz bırakıyor. Diğer karakterlerin Cem Kılıç haricinde yazılmadığı seyir süreci ise zaten evlere şenlik! Orhan Kılıç’ın bağımsız ruhuna ve enerjisine bir şey diyemeyiz, ama arka plandaki dokuyu da katmanlı hale getirmek şartmış. Ülkemizde bu türde denemelerin azlığından dolayı ‘iyi niyetli’ duruyor, ama “En Uzun Gece”, kısıtlı bir zaman dilimine sıkışmanın dahi keyfini süremiyor. “Panzehir”i mumla aratıyor. Ünlü dizinin devamı olarak kafa şişiren “Poyraz Karayel: Küresel Sermaye”den (2017) farksız bir sinema seyirliğine dönüşüyor.
KÖTÜNÜN İYİSİNE RAZI OLDUĞUMUZ BİR TÜR
Almanya doğumlu Orhan Kılıç, iyi niyetli bir çabaya girişmiş. “En Uzun Gece”, organ mafyalarının ve uyuşturucu tüccarlarının ortasında bir komiser karakterinin izini sürüyor. Ülkemizde ‘polisiye-aksiyon’ çok da iyi sınav verememiştir. Bu sebeple “Pars: Kiraz Operasyonu”nun (2007) Hollywood usulü koşuşturmaca sahnelerinden veya “Hırsız Var”ın (2005) bilinçli bir şekilde planlanan ‘harala gürele aksiyon’ anlayışından medet ummaya alışığız. Alper Çağlar’ın “Panzehir”i (2014) gibi kaliteli bir stilize aksiyon filmini bulmak kolay değil.
Devreye ciddi bir deneme girdiğinde de alay konusu olabilir. Bu konuda “Ejder Kapanı” (2010), “Miras” (2008) gibi filmler örnek verilebilir. “En Uzun Gece” bunların arasına katılıyor. Dizi piyasasında çalışan kötü bir görüntü yönetmeninin katkısıyla boyutsuz bir şekilde gri-beyaz arasında gidip gelen bir renk skalasıyla yol alıp ‘kalitesizlik’i seçiyor. Flashbacklerin dokusunu ise hiç sormayın!
B-TİPİ AKSİYON SADECE BELLİ BİR KİTLEYİ HEDEF ALIYOR
Orhan Kılıç ortaya çıktığında ise Mehmet Kurtuluş’un “Pars: Kiraz Operasyonu”ndaki yaşadığı acıklı tabloyla, Türkiyeli bir karakter olarak iki kelimeyi bir araya getirememe problemiyle yüzleşiyoruz. Diyalogların berbat yazılması bu durumu ‘bir yerden okuyarak mı konuşuyor?’ sorusuna kadar götürüyor. Açıkçası bu zaaf filmin uzun süre ciddiye alınmadan devam etmesini sağlıyor. Biraz bu dengeden dışarı çıkmaya ise ‘en azından bir kurgu var!’ dedirten kurgucu izin veriyor.
Ancak buradan da ‘dizi ekranında B-tipi aksiyon denemesi’nden hallice bir çalışmaya kayıyoruz. Fırtına Murat tiplemesi yorumsuz bırakıyor. Diğer karakterlerin Cem Kılıç haricinde yazılmadığı seyir süreci ise zaten evlere şenlik! Orhan Kılıç’ın bağımsız ruhuna ve enerjisine bir şey diyemeyiz, ama arka plandaki dokuyu da katmanlı hale getirmek şartmış. Ülkemizde bu türde denemelerin azlığından dolayı ‘iyi niyetli’ duruyor, ama “En Uzun Gece”, kısıtlı bir zaman dilimine sıkışmanın dahi keyfini süremiyor. “Panzehir”i mumla aratıyor. Ünlü dizinin devamı olarak kafa şişiren “Poyraz Karayel: Küresel Sermaye”den (2017) farksız bir sinema seyirliğine dönüşüyor.
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE: 3.2
ABIGAIL: 4
ACI VE ZAFER: 6.3
AD ASTRA: 5.5
AKILLARA SEZA: 2.9
ANNABELLE 3: 4.5
ANNEM: 2.8
ARKADAŞIMIN AŞKI (AMOUREUX DE MA FEMME): 3.4
ASLAN KRAL (THE LION KING): 5.9
BAĞLILIK ASLI: 3.6
BİR ZAMANLAR HOLLYWOOD’DA (ONCE UPON A TIME IN HOLLYWOOD): 6
BOZKIR: 3.2
DÜZENBAZLAR KULÜBÜ (BILLIONAIRE BOYS CLUB): 5
ELEKTRİK SAVAŞLARI (THE CURRENT WAR): 7.5
ELVEDA OĞLUM (SON LONG, MY SON): 5.8
EŞ ANLAMLILAR (SYNONYMES): 3.8
FIRINCININ KARISI: 1.9
GECE KUŞU (LATE NIGHT): 3.6
GLORIA BELL: 5.5
HANGİ KADIN: 6
HAREKET SEKİZ: 3.7
HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW: 4.5
IRON SKY 2: 5.4
İKİZLER PROJESİ: 5
JOHN WICK 3: 6.3
JOKER: 7
KIYAMET DENEYİ: APORIA: 3.4
KIZ KARDEŞLER: 5.1
KOD ADI: ANGEL (ANGEL HAS FALLEN): 3.8
KOLEJ HAVASI: 4.9
KONUŞAN HAYVANLAR: 2
KORKU HİKAYELERİ (SCARY STORIES TO TELL IN THE DARK): 5.2
KRAL ŞAKİR: KORSANLAR DİYARI: 3.5
KRİPTO VURGUN (CRYPTO): 2.5
KÜÇÜK BEYAZ YALANLAR 2 (NOUS FINIRONS ENSEMBLE): 2.5
MASAL ŞATOSU: 2.7
NEW YORK’TA YAĞMURLU BİR GÜN (A RAINY DAY IN NEW YORK): 5.2
O BÖLÜM 2 (IT CHAPTER TWO): 4.2
OYUNBOZAN (SYSTEM CRASHER): 6.5
PİRANALAR: 4.5
RAMBO: SON KAN (RAMBO: LAST BLOOD): 2.3
RİTÜEL (MIDSOMMAR): 8.3
SADIK BİR ADAM: 5.5
SAKA KUŞU (THE GOLDFINCH): 5.2
SAKLAMBAÇ (READY OR NOT): 6
SAR BAŞA: 1.8
SESİNDE AŞK VAR: 4.5
SIR TUTABİLİR MİSİN? (CAN YOU KEEP A SECRET?): 3.1
SİCCİN 6: 5.7
SİRAYET 2: 1.5
VAHŞET OYUNU (FRAMED): 5.2
VOX LUX: 7.5
YULI: 6.8
YUVAYA DÖNÜŞ: 2.8
YÜZLEŞME (GRACE A DIEU): 2.4
ZAVALLI (PITY): 6.8
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE: 3.2
ABIGAIL: 4
ACI VE ZAFER: 6.3
AD ASTRA: 5.5
AKILLARA SEZA: 2.9
ANNABELLE 3: 4.5
ANNEM: 2.8
ARKADAŞIMIN AŞKI (AMOUREUX DE MA FEMME): 3.4
ASLAN KRAL (THE LION KING): 5.9
BAĞLILIK ASLI: 3.6
BİR ZAMANLAR HOLLYWOOD’DA (ONCE UPON A TIME IN HOLLYWOOD): 6
BOZKIR: 3.2
DÜZENBAZLAR KULÜBÜ (BILLIONAIRE BOYS CLUB): 5
ELEKTRİK SAVAŞLARI (THE CURRENT WAR): 7.5
ELVEDA OĞLUM (SON LONG, MY SON): 5.8
EŞ ANLAMLILAR (SYNONYMES): 3.8
FIRINCININ KARISI: 1.9
GECE KUŞU (LATE NIGHT): 3.6
GLORIA BELL: 5.5
HANGİ KADIN: 6
HAREKET SEKİZ: 3.7
HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW: 4.5
IRON SKY 2: 5.4
İKİZLER PROJESİ: 5
JOHN WICK 3: 6.3
JOKER: 7
KIYAMET DENEYİ: APORIA: 3.4
KIZ KARDEŞLER: 5.1
KOD ADI: ANGEL (ANGEL HAS FALLEN): 3.8
KOLEJ HAVASI: 4.9
KONUŞAN HAYVANLAR: 2
KORKU HİKAYELERİ (SCARY STORIES TO TELL IN THE DARK): 5.2
KRAL ŞAKİR: KORSANLAR DİYARI: 3.5
KRİPTO VURGUN (CRYPTO): 2.5
KÜÇÜK BEYAZ YALANLAR 2 (NOUS FINIRONS ENSEMBLE): 2.5
MASAL ŞATOSU: 2.7
NEW YORK’TA YAĞMURLU BİR GÜN (A RAINY DAY IN NEW YORK): 5.2
O BÖLÜM 2 (IT CHAPTER TWO): 4.2
OYUNBOZAN (SYSTEM CRASHER): 6.5
PİRANALAR: 4.5
RAMBO: SON KAN (RAMBO: LAST BLOOD): 2.3
RİTÜEL (MIDSOMMAR): 8.3
SADIK BİR ADAM: 5.5
SAKA KUŞU (THE GOLDFINCH): 5.2
SAKLAMBAÇ (READY OR NOT): 6
SAR BAŞA: 1.8
SESİNDE AŞK VAR: 4.5
SIR TUTABİLİR MİSİN? (CAN YOU KEEP A SECRET?): 3.1
SİCCİN 6: 5.7
SİRAYET 2: 1.5
VAHŞET OYUNU (FRAMED): 5.2
VOX LUX: 7.5
YULI: 6.8
YUVAYA DÖNÜŞ: 2.8
YÜZLEŞME (GRACE A DIEU): 2.4
ZAVALLI (PITY): 6.8