ÇÖP KARA MURAT FİLMİ
16/01/2015 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 1.3
|
Üretimin artmasıyla seviyenin düştüğünü kanıtlayan ve Cüneyt Arkın’ın başrolünde oynadığı ‘Kara Murat’ filmlerinin bir tık ötesine geçemeyen bir eser… 2014 model “Fatih’in Fedaisi Kara Murat”, bu toprakların “300 Spartalı”sı olmak isterken beşinci sınıf bir dövüş filmi gibi hareket ediyor. Bunun da bedelini ağır ödeyerek dalga geçilerek anılacak bir trash (çöp) filme dönüşüyor.
Erler Film’in 1972’de ürettiği “Fatih’in Fedaisi: Kara Murat”, devamında yedi filmlik bir seriye dönüşmüştü. Ama sonrasında alay edilen ve en fazla TV ekranında zaplarken Cüneyt Arkın’ın hoplayıp zıplamasını, attığı tokatları izleyerek deneyimlenecek kült bir tüketim aracı ortaya çıktı.
UÇUK BİR ŞEY İSTEMEK YANLIŞ
Es Yapım ise sektöre dış sermaye aktarıp oyuncu ve aksiyon yönetmeni Fatih Usta’nın arzusuyla, Cyril Rafaelli, Tony Jaa gibi dünya sinemasının egzotik dövüşçülerinin geleneğini örnek alıyor. İyi niyetli bakarsak birkaç sahnede dövüş koreografisi çözülmüş. Yavaş çekim, gri-beyaz arası dokuyla bir samimiyet aşılıyor.
Ama Aytekin Birkon’un filmi mesele görsel efektlerle bir 15. yüzyıl portresi yaratmak olduğunda sınıfta kalıyor. Aynen “Karaoğlan” (2012) gibi tökezliyor. Parodi üreticilerine malzeme olacak, dalga geçilecek bir esere dönüşüyor. Bu zafiyetin temelinde ise “300 Spartalı” (“300”, 2006) kalibresinde, yani eldeki bütçenin çok yukarısında uçuk bir şey üretme arzusu var.
PRODÜKSİYON AŞAMASINDA KALMIŞ VERSİYON MU?
Sanki bu özgüven filmin “Şov Bizınıs” (2010) ve “Eş Ruhumun Eşzamanı” (2011) gibi trash (çöp) ürünlerinde 2000’lerin en kötü sinematografilerinden ikisine imza atan Aşkın Sağıroğlu’yla uçurumdan aşağı sürüklenmesini sağlıyor. Dış mekanlarda, savaşın arka planında duran tarihi karakterleri ve aksiyonu ayrı, önde açılan tuhaf olukları ayrı birer bilgisayar ekranı olarak görüyoruz sanki. İlkellikte son noktaya ulaşan kurguyla ilgili yorum yapmak bile abes kaçar.
Eisenstein’ın ‘yaratıcı coğrafya’ tekniğiyle seyirciyi başka ortama taşıma ‘deney’i, burada sürekli karşımıza çıkan acemi bir hataya dönüşüyor. Bunun ötesinde devamlılık kurgusundaki ciddi sorunlar bir tarafa görüntü kalitesinin kötü ve işlenmemiş durmasına da anlam veremiyoruz. Sanki proje üç boyutlu çekilmek istenmiş de becerilemeyip prodüksiyon aşamasında kalmış gibi…
CAYMAN ADAYLARI MAMULÜ TARİHİ-EPİK GİBİ
Bir-iki dövüş sahnesine karşın Fatih Usta’nın tüm oyuncular gibi sonradan eklenen dublajla, bir dakikada yazılmış gülünç diyaloglarla eski filmlerden bir farkı kalmadığı ortaya çıkıyor. İç mekan sahnelerinin siyah perdenin önünde zamansız halledilmesi, görüntü bindirme gibi kitsch efektlerle de süslenince beceriksizlik ya da yönetmensizlik ortaya çıkıyor.
2014 model “Fatih’in Fedaisi Kara Murat”, en iyimser yorumla Cayman Adaları ya da Jamaika mamulü bir tarih-epik olabilir. Öyle bir durumda da biz buradaki hatalar karşısında kahkaha atardık orası kesin! “Fetih 1453”ün (2012) “İstanbul’un Fethi”ne (1954) devrim yaşattığı ‘İstanbul’un Fethi filmi’nin ardından onun öncesine odaklanmak, Bizans dalavereleriyle bezenmek işe yaramıyor. Hatta bir yerde Kara Murat’ın rüyasının “Gladyatör”de (“Gladiator”, 2000) Russell Crowe’un öldürülen ailesini hatırladığı sahneyle ilişki kurduğunu görmek sinemanın gerçeklerini bilenleri şaşkınlığa uğratıyor.
SÜPER YAVAŞ ÇEKİM TEKNİĞİ İŞLEVSEL Mİ?
Süper yavaş çekim tekniğinin “300 Spartalı”daki efekt teknolojisinden ziyade sanki bayağı bir yama olarak ilave edildiği, sahneleri kurtarmak için yapılan tuhaf genel plan seçimlerinin tutarsız durduğu ve ışık ayarının yapılmamasıyla ‘çamur gibi’ tanımını abartan bir tarihi-epik ya da fantastik avantür canlanıyor.
Çizgi roman estetiği olgunluğuna ulaşamayarak da bu konuda “Son Osmanlı “Yandım Ali””nin (2007) ve “Büşra”nın (2010) seviyesini yakalayamıyor “Fatih’in Fedaisi Kara Murat”. Milliyetçi ve dini kahramanlık nutuklarını da gözümüze sokuyor. Arkadaki ordular bilgisayar teknolojisiyle halledilirken Fatih Sultan Mehmet’in ortam süsü ya da beşinci sınıf bir bilgisayar oyununun kahramanı gibi durması da bir başka detay. Bunun bazı kuşbakışı sahnelerde kurtarılması en iyimser yorumla ’20-30 dakikalık film’ izlenimi bırakıyor... Kabul ediyoruz, çok iyi niyetliyiz!
Erler Film’in 1972’de ürettiği “Fatih’in Fedaisi: Kara Murat”, devamında yedi filmlik bir seriye dönüşmüştü. Ama sonrasında alay edilen ve en fazla TV ekranında zaplarken Cüneyt Arkın’ın hoplayıp zıplamasını, attığı tokatları izleyerek deneyimlenecek kült bir tüketim aracı ortaya çıktı.
UÇUK BİR ŞEY İSTEMEK YANLIŞ
Es Yapım ise sektöre dış sermaye aktarıp oyuncu ve aksiyon yönetmeni Fatih Usta’nın arzusuyla, Cyril Rafaelli, Tony Jaa gibi dünya sinemasının egzotik dövüşçülerinin geleneğini örnek alıyor. İyi niyetli bakarsak birkaç sahnede dövüş koreografisi çözülmüş. Yavaş çekim, gri-beyaz arası dokuyla bir samimiyet aşılıyor.
Ama Aytekin Birkon’un filmi mesele görsel efektlerle bir 15. yüzyıl portresi yaratmak olduğunda sınıfta kalıyor. Aynen “Karaoğlan” (2012) gibi tökezliyor. Parodi üreticilerine malzeme olacak, dalga geçilecek bir esere dönüşüyor. Bu zafiyetin temelinde ise “300 Spartalı” (“300”, 2006) kalibresinde, yani eldeki bütçenin çok yukarısında uçuk bir şey üretme arzusu var.
PRODÜKSİYON AŞAMASINDA KALMIŞ VERSİYON MU?
Sanki bu özgüven filmin “Şov Bizınıs” (2010) ve “Eş Ruhumun Eşzamanı” (2011) gibi trash (çöp) ürünlerinde 2000’lerin en kötü sinematografilerinden ikisine imza atan Aşkın Sağıroğlu’yla uçurumdan aşağı sürüklenmesini sağlıyor. Dış mekanlarda, savaşın arka planında duran tarihi karakterleri ve aksiyonu ayrı, önde açılan tuhaf olukları ayrı birer bilgisayar ekranı olarak görüyoruz sanki. İlkellikte son noktaya ulaşan kurguyla ilgili yorum yapmak bile abes kaçar.
Eisenstein’ın ‘yaratıcı coğrafya’ tekniğiyle seyirciyi başka ortama taşıma ‘deney’i, burada sürekli karşımıza çıkan acemi bir hataya dönüşüyor. Bunun ötesinde devamlılık kurgusundaki ciddi sorunlar bir tarafa görüntü kalitesinin kötü ve işlenmemiş durmasına da anlam veremiyoruz. Sanki proje üç boyutlu çekilmek istenmiş de becerilemeyip prodüksiyon aşamasında kalmış gibi…
CAYMAN ADAYLARI MAMULÜ TARİHİ-EPİK GİBİ
Bir-iki dövüş sahnesine karşın Fatih Usta’nın tüm oyuncular gibi sonradan eklenen dublajla, bir dakikada yazılmış gülünç diyaloglarla eski filmlerden bir farkı kalmadığı ortaya çıkıyor. İç mekan sahnelerinin siyah perdenin önünde zamansız halledilmesi, görüntü bindirme gibi kitsch efektlerle de süslenince beceriksizlik ya da yönetmensizlik ortaya çıkıyor.
2014 model “Fatih’in Fedaisi Kara Murat”, en iyimser yorumla Cayman Adaları ya da Jamaika mamulü bir tarih-epik olabilir. Öyle bir durumda da biz buradaki hatalar karşısında kahkaha atardık orası kesin! “Fetih 1453”ün (2012) “İstanbul’un Fethi”ne (1954) devrim yaşattığı ‘İstanbul’un Fethi filmi’nin ardından onun öncesine odaklanmak, Bizans dalavereleriyle bezenmek işe yaramıyor. Hatta bir yerde Kara Murat’ın rüyasının “Gladyatör”de (“Gladiator”, 2000) Russell Crowe’un öldürülen ailesini hatırladığı sahneyle ilişki kurduğunu görmek sinemanın gerçeklerini bilenleri şaşkınlığa uğratıyor.
SÜPER YAVAŞ ÇEKİM TEKNİĞİ İŞLEVSEL Mİ?
Süper yavaş çekim tekniğinin “300 Spartalı”daki efekt teknolojisinden ziyade sanki bayağı bir yama olarak ilave edildiği, sahneleri kurtarmak için yapılan tuhaf genel plan seçimlerinin tutarsız durduğu ve ışık ayarının yapılmamasıyla ‘çamur gibi’ tanımını abartan bir tarihi-epik ya da fantastik avantür canlanıyor.
Çizgi roman estetiği olgunluğuna ulaşamayarak da bu konuda “Son Osmanlı “Yandım Ali””nin (2007) ve “Büşra”nın (2010) seviyesini yakalayamıyor “Fatih’in Fedaisi Kara Murat”. Milliyetçi ve dini kahramanlık nutuklarını da gözümüze sokuyor. Arkadaki ordular bilgisayar teknolojisiyle halledilirken Fatih Sultan Mehmet’in ortam süsü ya da beşinci sınıf bir bilgisayar oyununun kahramanı gibi durması da bir başka detay. Bunun bazı kuşbakışı sahnelerde kurtarılması en iyimser yorumla ’20-30 dakikalık film’ izlenimi bırakıyor... Kabul ediyoruz, çok iyi niyetliyiz!