HAYAL ARKADAŞIM HİTLER
DÜNYA PRÖMİYERİNDEN İLK ELEŞTİRİ
|
FİLMİN NOTU: 4.3
|
Taika Waititi’nin Hitler komedisi “Jojo Rabbit” dünya prömiyerini 44. Uluslararası Toronto Film Festivali'nde yaptı. Galada Waititi’nin yanı sıra Scarlett Johansson ve Sam Rockwell de hazır bulundu. Film, özellikle Neo-Nazilere, Yahudilere ve 2. Dünya Savaşı’na yaklaşımıyla eleştirilecek.
‘CAGING SKIES’ ADLI ROMANDAN UYARLANMIŞ
Yeni Zelanda’nın Wes Anderson’ı olarak “Kartal Köpek Balığına Karşı” (“Eagle vs. Shark”, 2007), “Boy” (2010) ile emekleme adımlarını çok etkili atmıştı Taika Waititi. Ardından stüdyo yolları da aslında şaşırtmadı. “Thor: Ragnarok”ta (2017) ise senaryoya bulaşmasa da, serinin en iyisi olurken zorlanmazken Marvel’in de en çılgın uyarlamalarından birine imza atmıştı. Sıra belki de daha iddialı bir şeylere gelmişti.
2004’te çıkan Christine Leunens’in ‘Caging Skies’ romanı, Hitler gençliğini ve 2. Dünya Savaşı Viyana’sını ele alıyordu. Ama Solomon Perel’in otobiyografik romanından uyarlanan “Avrupa Avrupa” (“Europa Europa”, 1990) kadar çarpıcı olmak için uğraşmıyor. Aksine çocuğun hayal dünyasına yerleştirilen Hitler tiplemesiyle ilerleyip alaycı yol alıyor.
AÇILIŞTAN SONRA ‘KAKOFONİ’YE DÖNÜŞÜYOR
Waititi, romanın çizgi romansal karşılıklarını ilk 15-20 dakikada gayet iyi işliyor. Hitler rolünde ‘hayal arkadaşı’ olarak canlanınca çocukla ilişkisinin zeka koktuğu bir yapı dokuyor. Sanat yönetimi ve kostüm tasarımı da ‘yeni nesil Wes Anderson’ dedirtiyor. Ama her şeyin ötesinde bizim yaşadıklarımız yavaş yavaş 2017’de tiyatroya uyarlanan metnin daha fazla potansiyeli olmadığını idrak etmekten başka bir şey değil.
“Jojo Rabbit”, görünürde Wes Anderson etkili bir ‘çocuğun gözünden Neo-Nazi dönemi’ öyküsü. Ama onun etrafını örerken, eve saklanan Yahudi kız çocuğa dair hiçbir özgünlük barındırmıyor. Aksine “Savaşın Gölgesinde” (“Lore”, 2012) kadar iddialı bir sineması yok. Aksine zamanla bir kakofoniden hallice bir noktaya açılıyor.
Waititi’nin filmi, İngilizce konuşan Alman karakterlerin ve Hitler’in destekçilerinin yapay bir dilde şapşallık yapmalarının izini sürüyor temelde. Bunu tek mekanda yapmak da gerçekçi bir ev yaklaşımı getirse de aslında Hitler’e dair diyaloglara anlamlı ve manidar kılmak için var. Ama bu durum 5-10 yaşlarındaki çocuklara kör kör parmağım gözüne ders vermenin ötesini doğurmuyor asla…
BROOKS’UN ‘SPRINGTIME FOR HITLER’ ZEKİLİĞİ CANLANIYOR MU?
Üstelik ortada yaratıcı bir şey yokken Almanlar, Hitler’in adamları da birbirlerini yiyorlar. “Jojo Rabbit”, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyerek noktalanıyor tabiri caizse. Belki Mel Brooks’un 1967’de tiyatroda sahnelendikten sonra 1968’de sinemaya da uyarlanan müzikal-komedi klasiği akla geliyor. İki Broadway yapımcısını ele alırken, bu dolandırıcıların gözünden Broadway’i taşladığı eserinin arka plan öyküsü geliyor. Oradaki ikili, sahneye ‘Springtime for Hitler and Germany’ (‘Hitler ve Almanya için Bahar’) adlı, abuk bir Hitler oyunu koyar.
Ama Brooks bu temsilin saçma olduğunun farkındadır. Hatta başrolde bir de eşcinsel karakter vardır. Biz de bunun parodi olduğunu bilip ona göre hareket ederiz. “Jojo Rabbit”te Waititi yerinde durmuyor, Almanlara ahlaksızlık yapması bir yana, Nazileri de hedef gösteriyor. ‘Hitler komedisi/taşlaması’ yapılacaksa yapılanın parodi olup olmadığı konusunda net bir tavır şart.
WAITITI POLİTİK VE TARİHİ OLAYLARA GİRMEMELİ
Burada Waititi, politika için çok kasmış. Ama bu, hiçbir şeye değmemiş. Johansson dışında kalite katan oyuncular da yok. Waititi, deadpan komedide ne kadar becerikliyse ve “Thor: Ragnarok”ta onu taçlandırdıysa burada da fena halde tökezliyor. “Hunt for Wilderpeople”dan (2014) sonra bir kez merkezdeki çocuk karakterin duygusallığına kapılıp kendini Benigni sanıyor, ama nafile!
“Jojo Rabbit”, vasat ve problemli bir politik taşlama. Hitler veya Nazi dönemi parodisine kaydıkça irtifa kaybediyor. Alaycı Yeni Zelandalı sinemacının tarihi olaylara el atmaması gerektiğini salık veriyor. 70’lerde çocukların gözünden Franco faşizmini ele alan Carlos Saura’nın yaptıklarını biraz daha doğru inceleyebilirmiş belki de bu proje için yola çıkmadan önce… Aksi takdirde buradaki gibi 'bu saçmalık neydi!' dedirtebilir!
‘CAGING SKIES’ ADLI ROMANDAN UYARLANMIŞ
Yeni Zelanda’nın Wes Anderson’ı olarak “Kartal Köpek Balığına Karşı” (“Eagle vs. Shark”, 2007), “Boy” (2010) ile emekleme adımlarını çok etkili atmıştı Taika Waititi. Ardından stüdyo yolları da aslında şaşırtmadı. “Thor: Ragnarok”ta (2017) ise senaryoya bulaşmasa da, serinin en iyisi olurken zorlanmazken Marvel’in de en çılgın uyarlamalarından birine imza atmıştı. Sıra belki de daha iddialı bir şeylere gelmişti.
2004’te çıkan Christine Leunens’in ‘Caging Skies’ romanı, Hitler gençliğini ve 2. Dünya Savaşı Viyana’sını ele alıyordu. Ama Solomon Perel’in otobiyografik romanından uyarlanan “Avrupa Avrupa” (“Europa Europa”, 1990) kadar çarpıcı olmak için uğraşmıyor. Aksine çocuğun hayal dünyasına yerleştirilen Hitler tiplemesiyle ilerleyip alaycı yol alıyor.
AÇILIŞTAN SONRA ‘KAKOFONİ’YE DÖNÜŞÜYOR
Waititi, romanın çizgi romansal karşılıklarını ilk 15-20 dakikada gayet iyi işliyor. Hitler rolünde ‘hayal arkadaşı’ olarak canlanınca çocukla ilişkisinin zeka koktuğu bir yapı dokuyor. Sanat yönetimi ve kostüm tasarımı da ‘yeni nesil Wes Anderson’ dedirtiyor. Ama her şeyin ötesinde bizim yaşadıklarımız yavaş yavaş 2017’de tiyatroya uyarlanan metnin daha fazla potansiyeli olmadığını idrak etmekten başka bir şey değil.
“Jojo Rabbit”, görünürde Wes Anderson etkili bir ‘çocuğun gözünden Neo-Nazi dönemi’ öyküsü. Ama onun etrafını örerken, eve saklanan Yahudi kız çocuğa dair hiçbir özgünlük barındırmıyor. Aksine “Savaşın Gölgesinde” (“Lore”, 2012) kadar iddialı bir sineması yok. Aksine zamanla bir kakofoniden hallice bir noktaya açılıyor.
Waititi’nin filmi, İngilizce konuşan Alman karakterlerin ve Hitler’in destekçilerinin yapay bir dilde şapşallık yapmalarının izini sürüyor temelde. Bunu tek mekanda yapmak da gerçekçi bir ev yaklaşımı getirse de aslında Hitler’e dair diyaloglara anlamlı ve manidar kılmak için var. Ama bu durum 5-10 yaşlarındaki çocuklara kör kör parmağım gözüne ders vermenin ötesini doğurmuyor asla…
BROOKS’UN ‘SPRINGTIME FOR HITLER’ ZEKİLİĞİ CANLANIYOR MU?
Üstelik ortada yaratıcı bir şey yokken Almanlar, Hitler’in adamları da birbirlerini yiyorlar. “Jojo Rabbit”, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyerek noktalanıyor tabiri caizse. Belki Mel Brooks’un 1967’de tiyatroda sahnelendikten sonra 1968’de sinemaya da uyarlanan müzikal-komedi klasiği akla geliyor. İki Broadway yapımcısını ele alırken, bu dolandırıcıların gözünden Broadway’i taşladığı eserinin arka plan öyküsü geliyor. Oradaki ikili, sahneye ‘Springtime for Hitler and Germany’ (‘Hitler ve Almanya için Bahar’) adlı, abuk bir Hitler oyunu koyar.
Ama Brooks bu temsilin saçma olduğunun farkındadır. Hatta başrolde bir de eşcinsel karakter vardır. Biz de bunun parodi olduğunu bilip ona göre hareket ederiz. “Jojo Rabbit”te Waititi yerinde durmuyor, Almanlara ahlaksızlık yapması bir yana, Nazileri de hedef gösteriyor. ‘Hitler komedisi/taşlaması’ yapılacaksa yapılanın parodi olup olmadığı konusunda net bir tavır şart.
WAITITI POLİTİK VE TARİHİ OLAYLARA GİRMEMELİ
Burada Waititi, politika için çok kasmış. Ama bu, hiçbir şeye değmemiş. Johansson dışında kalite katan oyuncular da yok. Waititi, deadpan komedide ne kadar becerikliyse ve “Thor: Ragnarok”ta onu taçlandırdıysa burada da fena halde tökezliyor. “Hunt for Wilderpeople”dan (2014) sonra bir kez merkezdeki çocuk karakterin duygusallığına kapılıp kendini Benigni sanıyor, ama nafile!
“Jojo Rabbit”, vasat ve problemli bir politik taşlama. Hitler veya Nazi dönemi parodisine kaydıkça irtifa kaybediyor. Alaycı Yeni Zelandalı sinemacının tarihi olaylara el atmaması gerektiğini salık veriyor. 70’lerde çocukların gözünden Franco faşizmini ele alan Carlos Saura’nın yaptıklarını biraz daha doğru inceleyebilirmiş belki de bu proje için yola çıkmadan önce… Aksi takdirde buradaki gibi 'bu saçmalık neydi!' dedirtebilir!