GUANTANAMO'DA FİLİZLENEN BEKLENMEDİK DOSTLUK
17/03/2015 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 6
|
Guantanamo Körfezi'ndeki askeri hapishane ya da toplama kampından yansıyan insanlık dışı görüntüler belgesellerde karşımıza çıktı. "Camp X-Ray", Amerikan hükümetinin kontrolündeki bu kuruma görmediğimiz bir tarafından bakarak akılda kalmayı garantiliyor. Görevli bir kadın asker ile Ortadoğulu bir mahkumun sıra dışı ve iç burkan dostluğuna odaklanıyor. Kristen Stewart ise henüz 24 yaşında zor bir rolün altından başarıyla kalkıyor. Bizde vizyona girmeyen "Camp X-Ray" DVD raflarında meraklısını bekliyor.
11 Eylül saldırısının, yanan İkiz Kuleler'in görüntüsüyle başlar film... Ardından soluğu 'Camp X-Ray' olarak da bilinen Guantanamo'daki toplama kampında alırız. Kurmaca bir öyküyle önceki 'askeri hapishane', 'savaş suçlusu' ve 'işkence' temsillerinden sıyrılırız. Michael Winterbottom'un "Guantanamo Yolu" ("The Road to Guantanamo", 2006) ve Alex Gibney'nin "Karanlığa Taksi"si ("Taxi to the Dark Side", 2007) bu konuda iki çarpıcı belgesel.
KADIN ASKER HİKAYESİ
Ama 2014'te Sundance'in kurmaca yarışmasında şansını deneyen Peter Sattler imzalı eser, başka bir damara yükleniyor. Oradaki kadın asker ya da gardiyan Carol'ın peşine takılıyor. Onun mahkum Ali ile ilişkisi ana çerçeveyi oluşturuyor. Bir anda önümüzde duyarlı ve liberal bir Hıristiyan-Müslüman çatışması beliriyor. Herkese atanan 'tek mahkum' belli ki bu toplama kampı ya da askeri hapishanenin 'iletişim kıstasları'nı karşılamaya yarıyor. 2.35:1'de iyi çekilmiş bir filme bu yol haritasıyla giriyoruz. Müzik, kurgu ve sinematografi, çok profesyonel isimlere emanet edilmese de yeri geldiğinde anlamlı olabiliyor.
Aslında Carol'ı izleyen omuz üstü planı, bize bir Rosetta, bir Lorna sözü veriyor. Ama film o yöne kaymıyor. Hikayesini anlatan bir bağımsız esere dönüşüyor. Kristen Stewart'ın en ciddi, dramatik ve zor başrolü karşımıza çıkıyor. Sürekli asker kasketiyle dolaşan oyuncu aslında yılgın ve tavizsiz yüz ifadesiyle erkeksiliği temsil ediyor.
TERÖRİSTLER DE İNSAN OLABİLİR
Sanki "Alacakaranlık"ın ("Twilight", 2008) Bella'sı ile "Bir Ayrılık"ın ("Jodaeiye Nader az Simin", 2011) Nadir'inin aynı çatı altında buluşması, sinemanın bir mucizeler diyarı olduğuna dikkat çekiyor. Peyman Mooadi'nin canlandırdığı Ali, aslında Ortadoğuluların da insan olabileceğine inandırıyor bizi. 2000'lerde Irak ve Afganistan cephesinde, "Krallık" ("The Kingdom", 2006), "Ölümcül Tuzak" ("The Hurt Locker", 2008), "Keskin Nişancı"da ("American Sniper", 2014) gibi eserlerde düşmanı kötü adam olarak gösteren terörist temsili burada altüst ediliyor. Parmaklıların ardındaki Ali ile ona göz kulak olan Carol arasında beklenmedik bir dostluk filizleniyor.
Aslında 'düşman' olduğu için dışlanan, ötekileştirilen bir toplum, ırk ve din gözler önüne seriliyor. Kimseye zararı olmayan Ali'nin oraya ne şartlarla atıldığı çok açık. Bu da askerlerin iyi niyetli, Arapların insan olabileceğine dikkat çeken senaryoyu anlamlı kılıyor.
'FORT BLISS' VE 'CAMP X-RAY' İKİZ FİLMLER
Stewart'ın tekne ve seks sahnesinde de aslında kendi seksiliğini "Welcome the Rileys" (2011), "Yolda" ("On the Road", 2012), "Ve Perde" ("Sils Maria", 2014) gibi abartmaması filmin dönüşüm gerektiren rolüne boyut katıyor. Böylece "Camp X-Ray", 11 Eylül sonrası dönemin "Jane'in Zaferi"ne ("G.I. Jane", 1997) dönüşürken, "Fort Bliss"le (2014) tek yumurta ikizleri gibi gözüküyor.
Afganistan'da geçen bu filmde doktor Maggie'nin (Michelle Monaghan) askeriyede yaşadığı, erkek egemen kültürün yol açtığı psikolojik yıkımın melankolisi burada yok. "Durum"da ("The Situation", 2006) Amerikalı gazeteci Anna'nın (Connie Nielsen) Irak'a gelişiyle birlikte karşılaştığı yabancılar da tarafsız yansıtılmıştı. Sanki 'kadın asker' temsilinin yamacına bir "Ölüm Yolunda" ("Dead Man Walking", 1995) misali geleneksel hapishanede gerçekleşen görevli-mahkum ilişkisi ekleniyor.
SUNDANCE YARIŞMASINDA HAKKI YENMİŞ
Görüntü yönetiminin genişe açılması, kurgunun koşut kurguya da yer yer kayması filme bir anlam katıyor. Anlatıda psikoloji yerinde ele alınırken, hard sanat asla amaçlanmıyor. Olayı gerçekçi kılmak, diyaloglardan ve sırıtmayan çekim ölçeklerinden destek alıyor. Guantanamo toplama kampına çarpıcı bir bakış canlanıyor. Ama Kristen Stewart'ın Michelle Monaghan'ın "Fort Bliss"teki zorluk derecesi daha yüksek performansını geçemediğini söylemeliyiz.
Filmin ise 2014 Sundance yarışmasında sıfır çekse de oradaki birçok rekabetçisinin üzerinde olduğunu eklemekte fayda var. İlk akla gelenler: "Whiplash", "Song One", "The Skeleton Twins" ve "Kumiko, Hazine Avcısı" ("Kumiko, The Treasure Hunter"). Elbette "Camp X-Ray"in en büyük sırrı, Ortadoğu cephesini gözlemleyen filmler arasında 11 Eylül sonrasında milliyetçi, militarist ve şovenist yapıtların arttığı bir ortamda siyasi açıdan en doğru ve katmanlı işlerden birine dönüşmesi...
11 Eylül saldırısının, yanan İkiz Kuleler'in görüntüsüyle başlar film... Ardından soluğu 'Camp X-Ray' olarak da bilinen Guantanamo'daki toplama kampında alırız. Kurmaca bir öyküyle önceki 'askeri hapishane', 'savaş suçlusu' ve 'işkence' temsillerinden sıyrılırız. Michael Winterbottom'un "Guantanamo Yolu" ("The Road to Guantanamo", 2006) ve Alex Gibney'nin "Karanlığa Taksi"si ("Taxi to the Dark Side", 2007) bu konuda iki çarpıcı belgesel.
KADIN ASKER HİKAYESİ
Ama 2014'te Sundance'in kurmaca yarışmasında şansını deneyen Peter Sattler imzalı eser, başka bir damara yükleniyor. Oradaki kadın asker ya da gardiyan Carol'ın peşine takılıyor. Onun mahkum Ali ile ilişkisi ana çerçeveyi oluşturuyor. Bir anda önümüzde duyarlı ve liberal bir Hıristiyan-Müslüman çatışması beliriyor. Herkese atanan 'tek mahkum' belli ki bu toplama kampı ya da askeri hapishanenin 'iletişim kıstasları'nı karşılamaya yarıyor. 2.35:1'de iyi çekilmiş bir filme bu yol haritasıyla giriyoruz. Müzik, kurgu ve sinematografi, çok profesyonel isimlere emanet edilmese de yeri geldiğinde anlamlı olabiliyor.
Aslında Carol'ı izleyen omuz üstü planı, bize bir Rosetta, bir Lorna sözü veriyor. Ama film o yöne kaymıyor. Hikayesini anlatan bir bağımsız esere dönüşüyor. Kristen Stewart'ın en ciddi, dramatik ve zor başrolü karşımıza çıkıyor. Sürekli asker kasketiyle dolaşan oyuncu aslında yılgın ve tavizsiz yüz ifadesiyle erkeksiliği temsil ediyor.
TERÖRİSTLER DE İNSAN OLABİLİR
Sanki "Alacakaranlık"ın ("Twilight", 2008) Bella'sı ile "Bir Ayrılık"ın ("Jodaeiye Nader az Simin", 2011) Nadir'inin aynı çatı altında buluşması, sinemanın bir mucizeler diyarı olduğuna dikkat çekiyor. Peyman Mooadi'nin canlandırdığı Ali, aslında Ortadoğuluların da insan olabileceğine inandırıyor bizi. 2000'lerde Irak ve Afganistan cephesinde, "Krallık" ("The Kingdom", 2006), "Ölümcül Tuzak" ("The Hurt Locker", 2008), "Keskin Nişancı"da ("American Sniper", 2014) gibi eserlerde düşmanı kötü adam olarak gösteren terörist temsili burada altüst ediliyor. Parmaklıların ardındaki Ali ile ona göz kulak olan Carol arasında beklenmedik bir dostluk filizleniyor.
Aslında 'düşman' olduğu için dışlanan, ötekileştirilen bir toplum, ırk ve din gözler önüne seriliyor. Kimseye zararı olmayan Ali'nin oraya ne şartlarla atıldığı çok açık. Bu da askerlerin iyi niyetli, Arapların insan olabileceğine dikkat çeken senaryoyu anlamlı kılıyor.
'FORT BLISS' VE 'CAMP X-RAY' İKİZ FİLMLER
Stewart'ın tekne ve seks sahnesinde de aslında kendi seksiliğini "Welcome the Rileys" (2011), "Yolda" ("On the Road", 2012), "Ve Perde" ("Sils Maria", 2014) gibi abartmaması filmin dönüşüm gerektiren rolüne boyut katıyor. Böylece "Camp X-Ray", 11 Eylül sonrası dönemin "Jane'in Zaferi"ne ("G.I. Jane", 1997) dönüşürken, "Fort Bliss"le (2014) tek yumurta ikizleri gibi gözüküyor.
Afganistan'da geçen bu filmde doktor Maggie'nin (Michelle Monaghan) askeriyede yaşadığı, erkek egemen kültürün yol açtığı psikolojik yıkımın melankolisi burada yok. "Durum"da ("The Situation", 2006) Amerikalı gazeteci Anna'nın (Connie Nielsen) Irak'a gelişiyle birlikte karşılaştığı yabancılar da tarafsız yansıtılmıştı. Sanki 'kadın asker' temsilinin yamacına bir "Ölüm Yolunda" ("Dead Man Walking", 1995) misali geleneksel hapishanede gerçekleşen görevli-mahkum ilişkisi ekleniyor.
SUNDANCE YARIŞMASINDA HAKKI YENMİŞ
Görüntü yönetiminin genişe açılması, kurgunun koşut kurguya da yer yer kayması filme bir anlam katıyor. Anlatıda psikoloji yerinde ele alınırken, hard sanat asla amaçlanmıyor. Olayı gerçekçi kılmak, diyaloglardan ve sırıtmayan çekim ölçeklerinden destek alıyor. Guantanamo toplama kampına çarpıcı bir bakış canlanıyor. Ama Kristen Stewart'ın Michelle Monaghan'ın "Fort Bliss"teki zorluk derecesi daha yüksek performansını geçemediğini söylemeliyiz.
Filmin ise 2014 Sundance yarışmasında sıfır çekse de oradaki birçok rekabetçisinin üzerinde olduğunu eklemekte fayda var. İlk akla gelenler: "Whiplash", "Song One", "The Skeleton Twins" ve "Kumiko, Hazine Avcısı" ("Kumiko, The Treasure Hunter"). Elbette "Camp X-Ray"in en büyük sırrı, Ortadoğu cephesini gözlemleyen filmler arasında 11 Eylül sonrasında milliyetçi, militarist ve şovenist yapıtların arttığı bir ortamda siyasi açıdan en doğru ve katmanlı işlerden birine dönüşmesi...