DÜZEN ONU DIŞARI İTİYOR
26/12/2014 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 5.9
|
Sistemin evsiz kalmaya ittiği, düzenin dışına çıkardığı işçi
sınıfına mensup bir bireyin hikayesi acıklı olmalı. Ama “İki Gün ve
Bir Gece”, Dardenne’ler markasının katkısıyla tepeden tırnağa iyi
hesaplanmış, hareketli kameradan güç alan bir sadelik depoluyor. Marion
Cotillard ise içe dönük performansıyla ters köşe yaparak, sanki
sıradan bir Dardenne Kardeşler filminin tek heyecan verici tarafına
dönüşüyor.
Dördüncü filmleri “Rosetta”nın (1999) Altın Palmiye zaferiyle tanınmıştı Dardenne Kardeşler. Kısa sürede Avrupa sinemasının son 20 yılına damga vuran en önemli sanat filmi yönetmenlerine dönüştüler. Hatta bu konuda Nuri Bilge Ceylan’la rakip oldukları da iddia edilebilir. Ama bana kalırsa Ceylan’ın sineması ve kimliği onlara fark atar.
Belçikalı biraderler, hareketli omuz kamerasını, yüz hizasında tutma konusunda ‘özgün’ ve ‘dirayetli’ durarak bir yerlere geldi. Sosyal gerçekçi sinemanın alt kesimden gelen alışılmış karakterlerini bu eylemle sarmayı hedefledi. Vittorio De Sica’nın modelini, usta Macar yönetmen Miklós Jancsó’nun görsel ezberiyle birleştirme konusunda adımlar attı. Sosyal gerçekçi geleneği, kaydırmalı ya da hareketli uzun planlarla sardı.
ÜSLUP ÖNERİLERİ VE DRAMATİK MESELELER
Ama kimi zaman el-omuz kamerasını ve sıçramalı kurguyu abartmak olayların sosyal, ahlaki, bürokratik boyutunu öne çıkardı. Bu dönemlerde Dardenne Kardeşler, sinemada iz bırakmaktan ziyade kabak tadı verdi. “İki Gün ve Bir Gece” (“Deux Jeurs, Une Nuit”, 2014) aynen “Lorna’nın Sessizliği” (“Le Silence de Lorna”, 2008) gibi teknisyenliği değil dramaturjiyi öne çıkaran eserlerden. Ne “Çocuk” (“L’Enfant”, 2005) gibi plan sekanslardan oluşuyor, ne “Oğul” (“Le Fils”, 2002) gibi enseye konulan kameranın Tanrıcı işlevine odaklanıyor.
Aksine Cotillard’ı zorlama adına hamleler yapıyor. Çaresiz bir işçi sınıfı bireyinin hikayesi, kocası ve iş arkadaşlarıyla ilişkisinin üzerinden tüm doğallığıyla veriyor. Bunu kimse reddedemez. Dardenne’ler deyince işin görsel tarafının çözüldüğünü biliyorsunuz. Kameranın matematiği, oyuncularla ilişkinin sistematiği işliyor. İçe dönük performanslar, açı-mercek dengesi istenen ölçülerde…
‘ROSETTA’NIN ÖZBEÖZ ABLASI
Karakterin oy arama kaygısıyla iki gün bir gecede trajik bir duruma girip işsizlikten korkması da iyi veriliyor. ‘Gerçekçilik’ depolayan film ismi üzerine düşeni yapıyor. Her şeyin tesadüflere, kritik dönemeçlere bağlı olduğu bir sosyolojik düzenden söz ediyor. Sallanan kamera bu durumu iyi kavrıyor. Cotillard, Sandra ile Lorna ve Rosetta gibi net Dardenne kadınları arasına katılıyor. Hatta Rosetta’nın özbeöz ablası olduğunu iddia etsek yanlış yapmış olmayız. Tüm hikaye içi seslerin eşliğinde, kameranın doğallık peşine düşüp gerçek renklere odaklanıp ışığı içeri geçirmediği, teleobjektiflerle içsellik depolayan bir işçilik var.
Umutlu mu umutsuz mu belli olmayan final fazlasıyla tatminkar. Ken Loach’un, Karel Reisz’ın, De Sica’nın eserlerinde de gördüğümüz gibi böylesi olaylar alt sınıflarda her zaman oluyor. Buna alışmak ve adapte olmanın yanı sıra mücadeleyi öğrenmek de değerli. Bir kadının bunu yapması manidar ve feminist sinema için doyurucu… Ama Dardenne’ler için adres burası olmayabilir. Zira temiz ve sorunsuz bir film, sıradanlıkla da itham edilebilir. Öyle ki “İki Gün ve Bir Gece”, “Çocuk”, “Bisikletli Çocuk” veya “Rosetta” seviyesinde değil. Daha ziyade ‘dışa dönük performanslarıyla göstermelik ün yapan Cotillard’ın içe dönük oyunculuk sınavı’na alan açmasıyla anılacaktır.
Dördüncü filmleri “Rosetta”nın (1999) Altın Palmiye zaferiyle tanınmıştı Dardenne Kardeşler. Kısa sürede Avrupa sinemasının son 20 yılına damga vuran en önemli sanat filmi yönetmenlerine dönüştüler. Hatta bu konuda Nuri Bilge Ceylan’la rakip oldukları da iddia edilebilir. Ama bana kalırsa Ceylan’ın sineması ve kimliği onlara fark atar.
Belçikalı biraderler, hareketli omuz kamerasını, yüz hizasında tutma konusunda ‘özgün’ ve ‘dirayetli’ durarak bir yerlere geldi. Sosyal gerçekçi sinemanın alt kesimden gelen alışılmış karakterlerini bu eylemle sarmayı hedefledi. Vittorio De Sica’nın modelini, usta Macar yönetmen Miklós Jancsó’nun görsel ezberiyle birleştirme konusunda adımlar attı. Sosyal gerçekçi geleneği, kaydırmalı ya da hareketli uzun planlarla sardı.
ÜSLUP ÖNERİLERİ VE DRAMATİK MESELELER
Ama kimi zaman el-omuz kamerasını ve sıçramalı kurguyu abartmak olayların sosyal, ahlaki, bürokratik boyutunu öne çıkardı. Bu dönemlerde Dardenne Kardeşler, sinemada iz bırakmaktan ziyade kabak tadı verdi. “İki Gün ve Bir Gece” (“Deux Jeurs, Une Nuit”, 2014) aynen “Lorna’nın Sessizliği” (“Le Silence de Lorna”, 2008) gibi teknisyenliği değil dramaturjiyi öne çıkaran eserlerden. Ne “Çocuk” (“L’Enfant”, 2005) gibi plan sekanslardan oluşuyor, ne “Oğul” (“Le Fils”, 2002) gibi enseye konulan kameranın Tanrıcı işlevine odaklanıyor.
Aksine Cotillard’ı zorlama adına hamleler yapıyor. Çaresiz bir işçi sınıfı bireyinin hikayesi, kocası ve iş arkadaşlarıyla ilişkisinin üzerinden tüm doğallığıyla veriyor. Bunu kimse reddedemez. Dardenne’ler deyince işin görsel tarafının çözüldüğünü biliyorsunuz. Kameranın matematiği, oyuncularla ilişkinin sistematiği işliyor. İçe dönük performanslar, açı-mercek dengesi istenen ölçülerde…
‘ROSETTA’NIN ÖZBEÖZ ABLASI
Karakterin oy arama kaygısıyla iki gün bir gecede trajik bir duruma girip işsizlikten korkması da iyi veriliyor. ‘Gerçekçilik’ depolayan film ismi üzerine düşeni yapıyor. Her şeyin tesadüflere, kritik dönemeçlere bağlı olduğu bir sosyolojik düzenden söz ediyor. Sallanan kamera bu durumu iyi kavrıyor. Cotillard, Sandra ile Lorna ve Rosetta gibi net Dardenne kadınları arasına katılıyor. Hatta Rosetta’nın özbeöz ablası olduğunu iddia etsek yanlış yapmış olmayız. Tüm hikaye içi seslerin eşliğinde, kameranın doğallık peşine düşüp gerçek renklere odaklanıp ışığı içeri geçirmediği, teleobjektiflerle içsellik depolayan bir işçilik var.
Umutlu mu umutsuz mu belli olmayan final fazlasıyla tatminkar. Ken Loach’un, Karel Reisz’ın, De Sica’nın eserlerinde de gördüğümüz gibi böylesi olaylar alt sınıflarda her zaman oluyor. Buna alışmak ve adapte olmanın yanı sıra mücadeleyi öğrenmek de değerli. Bir kadının bunu yapması manidar ve feminist sinema için doyurucu… Ama Dardenne’ler için adres burası olmayabilir. Zira temiz ve sorunsuz bir film, sıradanlıkla da itham edilebilir. Öyle ki “İki Gün ve Bir Gece”, “Çocuk”, “Bisikletli Çocuk” veya “Rosetta” seviyesinde değil. Daha ziyade ‘dışa dönük performanslarıyla göstermelik ün yapan Cotillard’ın içe dönük oyunculuk sınavı’na alan açmasıyla anılacaktır.