'SİCCİN 6': KALİTE GİTTİKÇE ARTIYOR
FİLMİN NOTU: 5.7
|
‘Oyuncak bebek’, ‘ikiz kız kardeşler’ gibi Türkiye korku sinemasına tarihine adını yazdıran unutulmaz anlarla dolu. “Siccin 6”, pek parlak başlamayan seriye eğer son noktayı koyarsa ‘zirvede bitirdiler’ denebilecek bir film.
YÖNETMEN-KURGUCU-BESTECİ BİRLİKTELİĞİNİN UYUMUNDAN GÜÇ ALIYOR
Alper Mestçi, ‘Musallat’ ve ‘Siccin’ serisiyle anılacak bir yönetmen şüphesiz. 2007’den bu yana yükselen ivmesini bunlardan ikincisinin filmleriyle de ispatlama olanağı buldu. “Musallat”, elbette yerel korku ezberinde Hollywood geleneğinin başladığı öncül bir filmdi. “Siccin” ise 2014’de ‘dini/dua istismar filmi’ olarak başlamıştı. Ama 2015’da ikinci halkasıyla ‘az ezan, bol hikaye’ kuralıyla başka bir yöne evrildi. Bu Hollywood eğilimi de aslında bir kalite yüksekliğinin sözünü verdi.
Mestçi-Sarul-Gözdamla üçlüsü, sürekli değişen görüntü yönetimine de karşın yine iş bitiriyor. Özellikle Sarul’un paralel kurgu becerisi her şeye enerji yüklüyor. Ama “Siccin 6”da açılış sekansı üzerine kafa yorulmamış onu itiraf etmek gerek. Filmin başlangıcı bir dizi edasıyla oluyor. Öte yandan serinin en kaliteli ürünü olduğu da net. Özellikle 2 ve 5 ‘eli yüzü düzgün’ seviyesine ulaşmıştı, 4’te ‘Hollywood usulü perili ev filmi’ düşüncesi 4DX’e uygun çekimlerle biraz defolu durmuştu.
‘CİNNET’LE REKABET!
Ama bu üçlü burada yavaş yavaş bir kült karaktere dönüşen Adnan Koç’un Orhan’ının da göz ve diyalog kullanımıyla öne çıkmasına destek oluyor. Sarul ve Gözdamla iş bitiyor. Görsel efektlerdeki iz bırakma arzusu da hissediliyor.
‘Oyuncak bebek’ ve ‘ikiz kız kardeşler’in olduğu sahneler Hollywood izi açısından doyumsuz anlar armağan ediyor yerli korku sinemasına. Neredeyse “Cinnet”in (“The Shining”, 1980) Lisa ve Louise Burns’üyle rekabete girecek, kabusunuz olma garantili ikiz kız kardeşleri akıllardan çıkartmak mümkün değil!
KURGUNUN ENERJİSİ ŞAŞKINA ÇEVİRİYOR
Alper Mestçi, kendini geliştirerek kariyerine devam eden bir isim. Ama senaryosal problemler de çekebiliyor, film uzadıkça defoları ortaya çıkıyor senarist-yönetmenin. Serinin arka planında yatan ‘dikiş büyüsü’ mevzusu üzerine kurulu ‘lanetli köy’ meselesinden yürüyen algı büyük oranda tutuyor. Hiçbir şekilde ezanı, dini istismar etmeden sonuç alma daha da tavana çıkıyor zaman geçtikçe...
“Siccin 6”yı jeneriklerini görmeden izleseniz bağımsız bir cin/büyü filmi olarak algılamanız mümkün. Esaslı kalitesi ve becerisi de bu püf noktasında Alper Mestçi’nin. Yönetmenin “Musallat” seviyesine en yanaştığı eseri olarak anılacaktır. Kurgunun enerjisi şaşkına çeviriyor ve geriyor.
YÖNETMEN-KURGUCU-BESTECİ BİRLİKTELİĞİNİN UYUMUNDAN GÜÇ ALIYOR
Alper Mestçi, ‘Musallat’ ve ‘Siccin’ serisiyle anılacak bir yönetmen şüphesiz. 2007’den bu yana yükselen ivmesini bunlardan ikincisinin filmleriyle de ispatlama olanağı buldu. “Musallat”, elbette yerel korku ezberinde Hollywood geleneğinin başladığı öncül bir filmdi. “Siccin” ise 2014’de ‘dini/dua istismar filmi’ olarak başlamıştı. Ama 2015’da ikinci halkasıyla ‘az ezan, bol hikaye’ kuralıyla başka bir yöne evrildi. Bu Hollywood eğilimi de aslında bir kalite yüksekliğinin sözünü verdi.
Mestçi-Sarul-Gözdamla üçlüsü, sürekli değişen görüntü yönetimine de karşın yine iş bitiriyor. Özellikle Sarul’un paralel kurgu becerisi her şeye enerji yüklüyor. Ama “Siccin 6”da açılış sekansı üzerine kafa yorulmamış onu itiraf etmek gerek. Filmin başlangıcı bir dizi edasıyla oluyor. Öte yandan serinin en kaliteli ürünü olduğu da net. Özellikle 2 ve 5 ‘eli yüzü düzgün’ seviyesine ulaşmıştı, 4’te ‘Hollywood usulü perili ev filmi’ düşüncesi 4DX’e uygun çekimlerle biraz defolu durmuştu.
‘CİNNET’LE REKABET!
Ama bu üçlü burada yavaş yavaş bir kült karaktere dönüşen Adnan Koç’un Orhan’ının da göz ve diyalog kullanımıyla öne çıkmasına destek oluyor. Sarul ve Gözdamla iş bitiyor. Görsel efektlerdeki iz bırakma arzusu da hissediliyor.
‘Oyuncak bebek’ ve ‘ikiz kız kardeşler’in olduğu sahneler Hollywood izi açısından doyumsuz anlar armağan ediyor yerli korku sinemasına. Neredeyse “Cinnet”in (“The Shining”, 1980) Lisa ve Louise Burns’üyle rekabete girecek, kabusunuz olma garantili ikiz kız kardeşleri akıllardan çıkartmak mümkün değil!
KURGUNUN ENERJİSİ ŞAŞKINA ÇEVİRİYOR
Alper Mestçi, kendini geliştirerek kariyerine devam eden bir isim. Ama senaryosal problemler de çekebiliyor, film uzadıkça defoları ortaya çıkıyor senarist-yönetmenin. Serinin arka planında yatan ‘dikiş büyüsü’ mevzusu üzerine kurulu ‘lanetli köy’ meselesinden yürüyen algı büyük oranda tutuyor. Hiçbir şekilde ezanı, dini istismar etmeden sonuç alma daha da tavana çıkıyor zaman geçtikçe...
“Siccin 6”yı jeneriklerini görmeden izleseniz bağımsız bir cin/büyü filmi olarak algılamanız mümkün. Esaslı kalitesi ve becerisi de bu püf noktasında Alper Mestçi’nin. Yönetmenin “Musallat” seviyesine en yanaştığı eseri olarak anılacaktır. Kurgunun enerjisi şaşkına çeviriyor ve geriyor.
'SADIK BİR ADAM': YENİ DALGA'YA SAYGI DURUŞUNDA BULUNAN ÜÇLÜ İLİŞKİ ROMANTİK-KOMEDİSİ
FİLMİN NOTU: 5.5
|
“Düşler, Tutkular ve Suçlar” ile tanınan popüler Fransız oyuncu Louis Garrel’in ikinci yönetmenlik denemesi. “Sadık Bir Adam” (“L’Homme Fidele”), Fransız Yeni Dalgası’na enerjik bir saygı duruşu filmi.
FRANSIZ YENİ DALGASI’NI 2000’LERDE YAŞATIYOR
Christophe Honoré’nin filmleriyle sinemaya giren Louis Garrel, 2003’te “Düşler, Tutkular ve Suçlar” (“The Dreamers”) ile aslında uluslararası üne kavuşmuştu. ‘Performans, karizma ve yakışıklılık’ damarlı tam bir ‘Fransız Yeni Dalgası’nı yeniden yaşatan figür’ haline geldi. Bu durum ona modern bir kimlik de yükledi aslında. Daha ziyade kızların sevgilisi olması bu sayede anlamlı hale geldi. 2017’de “Godard ve Ben”deki (“Le Redoutable”) Godard tiplemesi de ona çok yakıştı.
2015’te “İki Arkadaş”ta (“Les Deux Amis”, 2015) çok sevdiği Honoré ile ortak senaristlik yaptı. Ama onun filmlerinin vasat bir kopyasının ötesi olamamıştı, aşırı gevezelik, mat renkleri de anlamsız hale getirebiliyordu 100 dakikaya uzayınca. “Paris’te”nin (“Dans Paris”, 2006) kopyası gibiydi. Ama daha ziyade “Aşk Şarkıları” (“Les Chansons d’Amour”, 2007), “Sevgililer” (“Les Bien-Aimés”, 2011) gibi Üçüncü Fransız Yeni Dalgası’nın ışıldayan müzikallerinin tonuydu yakalanması gereken.
CHABROL’ÜN ‘VEFASIZ KADIN’ININ PARODİSİ GİBİ
“Sadık Bir Adam”, biraz Chabrol’ün Adrian Lyne’ın da yeniden çevrimini yaptığı “Vefasız Kadın”ının (“La Femme Infidèle”, 1969) parodisi gibi. Ama net olarak da öyle hareket etmiyor. Garrel, yanına Lily Rose-Depp ve Laetitia Casta’yı alarak aslında ‘güzellik’ problemini çözmüş. Unutulmaz senarist Jean-Claude Carrière de karakterlerin gerçekçiliğine katkıda bulunmuş.
Kurgucu Joëlle Hache, Leconte’un formda filmlerindeki kadar enerjik durmuş. Bu da aslında Fransız Yeni Dalgası’na saygı duruşunda bulunan bir üçlü ilişki romantik-komedisini duyuruyor. Elbette Garrel’den bir “Aşk Şarkıları”, “Sevgililer” olgunluğu, kalıcılığı göremiyoruz. Ama 75 dakikaya inmeyi bile doğru hesaplayarak babasının yaptığı ‘zamanı geçmiş Yeni Dalga fetişizmi’nin ötesine geçiyor.
BABASININ SON 13 YILDAKİ ÇABASINI SOLLAYABİLİYOR.
Philippe Garrel, ilk uzunu 1967’de çekmişti. Ama 1960’larda çıkış yapamayıp günümüzde 68’in öğrenci olaylarını anlatan 3 saatlik eli yüzü düzgün “Regular Lovers” (“Les Amants Réguliers, 2005) ile sinemaya esaslı girişini yaptığı biliniyor. Ama devamında “Kıskançlık” (“La Jalousie”, 2013), “Yakıcı Bir Yaz” (“Un Ete Brulant”, 2011), “Frontier Dawn” (“La Frontière de l'aube”, 2008) gibi anlamsız sıkıcılık depolayan vasat filmlerle ‘Yeni Dalga özgürlükçülüğü’ çıkarma arzusu boş bir çaba olarak kalmıştı. Kaliteli oyuncular da bir şeyleri kaldıramamıştı.
Oğul Garrel bu problemi çözüyor. Saygı duruşunu dinamik hale getirip günümüze uyarlıyor. “Sadık Bir Adam” o kadar kalıcı olmayabilir. Ama damarını sıçramalı kurgu esaslarına bağlayan keyifli ve hafif romantik-komedi fikri 2018’de büyük oranda tutuyor.
FRANSIZ YENİ DALGASI’NI 2000’LERDE YAŞATIYOR
Christophe Honoré’nin filmleriyle sinemaya giren Louis Garrel, 2003’te “Düşler, Tutkular ve Suçlar” (“The Dreamers”) ile aslında uluslararası üne kavuşmuştu. ‘Performans, karizma ve yakışıklılık’ damarlı tam bir ‘Fransız Yeni Dalgası’nı yeniden yaşatan figür’ haline geldi. Bu durum ona modern bir kimlik de yükledi aslında. Daha ziyade kızların sevgilisi olması bu sayede anlamlı hale geldi. 2017’de “Godard ve Ben”deki (“Le Redoutable”) Godard tiplemesi de ona çok yakıştı.
2015’te “İki Arkadaş”ta (“Les Deux Amis”, 2015) çok sevdiği Honoré ile ortak senaristlik yaptı. Ama onun filmlerinin vasat bir kopyasının ötesi olamamıştı, aşırı gevezelik, mat renkleri de anlamsız hale getirebiliyordu 100 dakikaya uzayınca. “Paris’te”nin (“Dans Paris”, 2006) kopyası gibiydi. Ama daha ziyade “Aşk Şarkıları” (“Les Chansons d’Amour”, 2007), “Sevgililer” (“Les Bien-Aimés”, 2011) gibi Üçüncü Fransız Yeni Dalgası’nın ışıldayan müzikallerinin tonuydu yakalanması gereken.
CHABROL’ÜN ‘VEFASIZ KADIN’ININ PARODİSİ GİBİ
“Sadık Bir Adam”, biraz Chabrol’ün Adrian Lyne’ın da yeniden çevrimini yaptığı “Vefasız Kadın”ının (“La Femme Infidèle”, 1969) parodisi gibi. Ama net olarak da öyle hareket etmiyor. Garrel, yanına Lily Rose-Depp ve Laetitia Casta’yı alarak aslında ‘güzellik’ problemini çözmüş. Unutulmaz senarist Jean-Claude Carrière de karakterlerin gerçekçiliğine katkıda bulunmuş.
Kurgucu Joëlle Hache, Leconte’un formda filmlerindeki kadar enerjik durmuş. Bu da aslında Fransız Yeni Dalgası’na saygı duruşunda bulunan bir üçlü ilişki romantik-komedisini duyuruyor. Elbette Garrel’den bir “Aşk Şarkıları”, “Sevgililer” olgunluğu, kalıcılığı göremiyoruz. Ama 75 dakikaya inmeyi bile doğru hesaplayarak babasının yaptığı ‘zamanı geçmiş Yeni Dalga fetişizmi’nin ötesine geçiyor.
BABASININ SON 13 YILDAKİ ÇABASINI SOLLAYABİLİYOR.
Philippe Garrel, ilk uzunu 1967’de çekmişti. Ama 1960’larda çıkış yapamayıp günümüzde 68’in öğrenci olaylarını anlatan 3 saatlik eli yüzü düzgün “Regular Lovers” (“Les Amants Réguliers, 2005) ile sinemaya esaslı girişini yaptığı biliniyor. Ama devamında “Kıskançlık” (“La Jalousie”, 2013), “Yakıcı Bir Yaz” (“Un Ete Brulant”, 2011), “Frontier Dawn” (“La Frontière de l'aube”, 2008) gibi anlamsız sıkıcılık depolayan vasat filmlerle ‘Yeni Dalga özgürlükçülüğü’ çıkarma arzusu boş bir çaba olarak kalmıştı. Kaliteli oyuncular da bir şeyleri kaldıramamıştı.
Oğul Garrel bu problemi çözüyor. Saygı duruşunu dinamik hale getirip günümüze uyarlıyor. “Sadık Bir Adam” o kadar kalıcı olmayabilir. Ama damarını sıçramalı kurgu esaslarına bağlayan keyifli ve hafif romantik-komedi fikri 2018’de büyük oranda tutuyor.
'IRON SKY 2': YÜKSEK BÜTÇELİ NAZİ İSTİSMAR FİLMİ COŞKUSU
FİLMİN NOTU: 5.4
|
2. Dünya Savaşı yıllarında Ay’a kaçan Nazilerin dünyayı istila etmesi üzerine kurulu bir ‘peki ya … olsaydı’ senaryosunun ürünü… 2012’de başlayan Nazi istismar filmi serisi ‘Iron Sky’ın 2019 tarihli ikinci halkasında bütçe ikiye katlanıyor ve plastik doku daha da kontrolden çıkıyor!
70’LERDE AKTİF OLAN NAZİ İSTİSMAR FİLMİNİN ÜRÜNÜ
2012’de Timo Vuorensola’nın İngilizce çektiği Fin yapımı Nazi istismar filmi “Iron Sky”, 1970’lerde furyaya dönüşen istismar filmi alt-alt türünün en yüksek bütçeli ürünlerinden birine dönüşüyordu. Nazi motifini ve bilimkurgu türünü parodize etmesiyle dikkat çekmişti. Camp dokusu ve Udo Kier’e uygun bulduğu Hitler alegorisi kimliğiyle aslında kalıcı olmaya adaydı. 7.5 milyon Avro ile o yıl itibarıyla ülkenin en yüksek bütçeli filmi esasen Naziler’i uzaylı konumuna yerleştiren bir ‘uzaylı istilası filmi parodisi’ydi.
Ama işin camp ve kitsch boyutuna kafa yorarak yola çıkmıştı. Bu alt-alt türün temelinde genelde seks suçu işleyen vamp kadınlar merkeze yerleşmişti. 4 filmlik seriye dönüşen “Ilsa: She Wolf of the SS”in (1975) Ilsa’sı olarak tanınan Dyanne Thorne’un yerine Julia Dietze’nin Renate Richter adlı aşırı kitsch bir başrol üstlenmesi şaşırtıcı değildir. Karakterlerin tamamının farklı milletlerden olup İngilizce’yi zorla konuşması da filme çekici bir ‘camp doku’ kazandırır.
‘SON AKŞAM YEMEĞİ’NİN EN SIRA DIŞI TEMSİLİ
2019’da gelen devam filminde bütçe ikiye katlanmış ve yeniden Fin sineması tarihinin en yüksek bütçe filmi olma rekoru ele geçirilmiş. Hikaye 35 yıl sonrasına taşınmış. Açıkçası uzay operası filmi alt türünde faaliyet gösteren bir film var bu kez. ‘Star Wars’, ‘Jurassic Park’ göndermeleri şaşırtmazken, özellikle uzay arabalarının tempolu kovalamaca sahnesi dikkat çekebiliyor.
Bunun ötesinde Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosu, Bin Laden, Cengiz Han, İdi Amin, Caligula, Stalin, Papa 4. Gregory, Thatcher, Zedong, Cengiz Han, Zuckerberg’i bir arada getiriyor ve dokusuyla nefes kesiyor. Elbette Bunuel’in “Viridiana”sına (1961) da rakip oluyor film bu hınzır numarayla…
ALT-ALT TÜRÜNDE TARİHE GEÇMEYİ KAFAYA KOYMUŞ!
“Iron Sky: The Coming Race”, gittikçe artan bütçesiyle temposu ve eğlence kat sayısının da üzerine koyan bir serinin sözünü veriyor. Udo Kier az devreye girse de Amerikan başkanı parodisinden dinozorlara uzanan uzay operası yolculuğu bile değerli!
Belki de bir sonraki film “2001: Uzay Yolu Macerası”na (“2001: A Space Odyseey”, 1968) uzanan bir paralel evren vaadi sunacak! “Ilsa: She Wolf of the SS”le (1975) ile birlikte bu kadar fazla üretim yapan Nazi istismar filmi serisi yoktu, şimdiden üçüncü halkası için hazırlıklara başlanan ‘Iron Sky’ tarihe geçmeyi kafaya koymuş!
70’LERDE AKTİF OLAN NAZİ İSTİSMAR FİLMİNİN ÜRÜNÜ
2012’de Timo Vuorensola’nın İngilizce çektiği Fin yapımı Nazi istismar filmi “Iron Sky”, 1970’lerde furyaya dönüşen istismar filmi alt-alt türünün en yüksek bütçeli ürünlerinden birine dönüşüyordu. Nazi motifini ve bilimkurgu türünü parodize etmesiyle dikkat çekmişti. Camp dokusu ve Udo Kier’e uygun bulduğu Hitler alegorisi kimliğiyle aslında kalıcı olmaya adaydı. 7.5 milyon Avro ile o yıl itibarıyla ülkenin en yüksek bütçeli filmi esasen Naziler’i uzaylı konumuna yerleştiren bir ‘uzaylı istilası filmi parodisi’ydi.
Ama işin camp ve kitsch boyutuna kafa yorarak yola çıkmıştı. Bu alt-alt türün temelinde genelde seks suçu işleyen vamp kadınlar merkeze yerleşmişti. 4 filmlik seriye dönüşen “Ilsa: She Wolf of the SS”in (1975) Ilsa’sı olarak tanınan Dyanne Thorne’un yerine Julia Dietze’nin Renate Richter adlı aşırı kitsch bir başrol üstlenmesi şaşırtıcı değildir. Karakterlerin tamamının farklı milletlerden olup İngilizce’yi zorla konuşması da filme çekici bir ‘camp doku’ kazandırır.
‘SON AKŞAM YEMEĞİ’NİN EN SIRA DIŞI TEMSİLİ
2019’da gelen devam filminde bütçe ikiye katlanmış ve yeniden Fin sineması tarihinin en yüksek bütçe filmi olma rekoru ele geçirilmiş. Hikaye 35 yıl sonrasına taşınmış. Açıkçası uzay operası filmi alt türünde faaliyet gösteren bir film var bu kez. ‘Star Wars’, ‘Jurassic Park’ göndermeleri şaşırtmazken, özellikle uzay arabalarının tempolu kovalamaca sahnesi dikkat çekebiliyor.
Bunun ötesinde Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosu, Bin Laden, Cengiz Han, İdi Amin, Caligula, Stalin, Papa 4. Gregory, Thatcher, Zedong, Cengiz Han, Zuckerberg’i bir arada getiriyor ve dokusuyla nefes kesiyor. Elbette Bunuel’in “Viridiana”sına (1961) da rakip oluyor film bu hınzır numarayla…
ALT-ALT TÜRÜNDE TARİHE GEÇMEYİ KAFAYA KOYMUŞ!
“Iron Sky: The Coming Race”, gittikçe artan bütçesiyle temposu ve eğlence kat sayısının da üzerine koyan bir serinin sözünü veriyor. Udo Kier az devreye girse de Amerikan başkanı parodisinden dinozorlara uzanan uzay operası yolculuğu bile değerli!
Belki de bir sonraki film “2001: Uzay Yolu Macerası”na (“2001: A Space Odyseey”, 1968) uzanan bir paralel evren vaadi sunacak! “Ilsa: She Wolf of the SS”le (1975) ile birlikte bu kadar fazla üretim yapan Nazi istismar filmi serisi yoktu, şimdiden üçüncü halkası için hazırlıklara başlanan ‘Iron Sky’ tarihe geçmeyi kafaya koymuş!
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
AKILLARA SEZA: 2.9
AMERİKAN SOYGUNU (AMERICAN ANIMALS): 5.4
ANNABELLE 3: 4.5
ARKADAŞIMIN AŞKI (AMOUREUX DE MA FEMME): 3.4
ASLAN KRAL (THE LION KING): 5.9
ATEŞLE OYNAYANLAR (JOUEURS): 5.3
AVENGERS: ENDGAME: 4.5
AYKUT ENİŞTE: 5.3
BEYAZ KARGA (THE WHITE CROW): 6
BÜYÜLÜ GECELER: 5
CİNNET: 5.1
COLETTE: 5.5
EN SEVDİĞİM KUMAŞ (MY FAVOURITE FABRIC): 5
ENES BATUR GERÇEK KAHRAMAN: 4.5
EVCİL HAYVANLARIN GİZLİ YAŞAMI 2 (SECRET LIFE OF PETS 2): 3
GLORIA BELL: 5.5
GÖLGE SAVAŞÇI (YING): 6.8
HANGİSİ DAHA MUTLU?: 3.4
HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW: 4.5
HOTEL MUMBAI: 4.5
İMPARATOR: YERALTI DÜNYASININ HÜKÜMDARI (L’EMPEREUR DE PARIS): 3.9
JOHN WICK 3: 6.3
KARANLIK LANET (THE DARK): 5.5
KIYAMET DENEYİ: APORIA: 3.4
KOD ADI: HUMMINGBIRD (THE HUMMINGBIRD PROJECT): 4.5
KORUYUCU (THE BOUNCER): 4.5
KRİPTO VURGUN (CRYPTO): 2.5
KUYU (HOLE IN THE GROUND): 5.5
KÜL EN SAF BEYAZDIR (ASH IS PUREST WHITE): 6.1
LAUREL İLE HARDY (STAN AND OLLIE): 4.5
MA: 2.8
OYUNCAK HİKAYESİ 4 (TOY STORY 4): 3.6
ÖLÜMCÜL SULAR (CRAWL): 3.5
ÖRÜMCEK-ADAM: EVDEN UZAKTA (SPIDER-MAN: FAR FROM HOME): 5.4
RİTÜEL (MIDSOMMAR): 8.3
ROCKETMAN: 6.9
SINIR (GRANS): 5.6
ŞEYTANIN KAPISI (THE DEVIL’S DOORWAY): 6.5
TOLKIEN: 5.8
X-MEN: DARK PHOENIX: 5.5
YESTERDAY: 5.5
YULI: 6.8
YUVAYA DÖNÜŞ: 2.8
YÜZLEŞME (GRACE A DIEU): 2.4
ZAVALLI (PITY): 6.8
AKILLARA SEZA: 2.9
AMERİKAN SOYGUNU (AMERICAN ANIMALS): 5.4
ANNABELLE 3: 4.5
ARKADAŞIMIN AŞKI (AMOUREUX DE MA FEMME): 3.4
ASLAN KRAL (THE LION KING): 5.9
ATEŞLE OYNAYANLAR (JOUEURS): 5.3
AVENGERS: ENDGAME: 4.5
AYKUT ENİŞTE: 5.3
BEYAZ KARGA (THE WHITE CROW): 6
BÜYÜLÜ GECELER: 5
CİNNET: 5.1
COLETTE: 5.5
EN SEVDİĞİM KUMAŞ (MY FAVOURITE FABRIC): 5
ENES BATUR GERÇEK KAHRAMAN: 4.5
EVCİL HAYVANLARIN GİZLİ YAŞAMI 2 (SECRET LIFE OF PETS 2): 3
GLORIA BELL: 5.5
GÖLGE SAVAŞÇI (YING): 6.8
HANGİSİ DAHA MUTLU?: 3.4
HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW: 4.5
HOTEL MUMBAI: 4.5
İMPARATOR: YERALTI DÜNYASININ HÜKÜMDARI (L’EMPEREUR DE PARIS): 3.9
JOHN WICK 3: 6.3
KARANLIK LANET (THE DARK): 5.5
KIYAMET DENEYİ: APORIA: 3.4
KOD ADI: HUMMINGBIRD (THE HUMMINGBIRD PROJECT): 4.5
KORUYUCU (THE BOUNCER): 4.5
KRİPTO VURGUN (CRYPTO): 2.5
KUYU (HOLE IN THE GROUND): 5.5
KÜL EN SAF BEYAZDIR (ASH IS PUREST WHITE): 6.1
LAUREL İLE HARDY (STAN AND OLLIE): 4.5
MA: 2.8
OYUNCAK HİKAYESİ 4 (TOY STORY 4): 3.6
ÖLÜMCÜL SULAR (CRAWL): 3.5
ÖRÜMCEK-ADAM: EVDEN UZAKTA (SPIDER-MAN: FAR FROM HOME): 5.4
RİTÜEL (MIDSOMMAR): 8.3
ROCKETMAN: 6.9
SINIR (GRANS): 5.6
ŞEYTANIN KAPISI (THE DEVIL’S DOORWAY): 6.5
TOLKIEN: 5.8
X-MEN: DARK PHOENIX: 5.5
YESTERDAY: 5.5
YULI: 6.8
YUVAYA DÖNÜŞ: 2.8
YÜZLEŞME (GRACE A DIEU): 2.4
ZAVALLI (PITY): 6.8