TEKRAR 'ÇAL'MA C.Y.
18/02/2011 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 0.5
|
“Çalgı Çengi”, “Eyyvah Eyvah” sonrası artacağını düşündüğüm ‘müzisyen karakterli komedi’ eğiliminin kara komedi kolu olarak anılabilir belki. Yapımcılık koltuğunda Cem Yılmaz ismini görünce de ‘garanti’li olduğunu düşünebilirsiniz filmin. Ancak karşımızda ‘müzisyenlik mesleğini icra eden iki kafadarın eline bir ceset geçer’ cümlesini hikayeye veya olay örgüsüne dönüştüremeyen bir eser var. Aslında ‘film’ olarak düşünülmesi de çok doğru değil bunun. Sanki daha çok garip aksanla konuşan insanların sinema perdesini istila ettiği bir skeçler bütünü olarak anılabilir. Senaryosuzluk ve oyuncusuzluğun üzerine yönetmensizlik de eklendiğinde ise bu toplam oluşturuluyor. Bize de “Casablanca”daki o meşhur repliği bu duruma uyarlamaktan başka bir çare bırakmıyor: ‘Tekrar Çalma Cem Yılmaz’.
Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz gibi farklı sektörlerden isimlerin sinemaya girip para aktarmaları aslında olumlu bir şey. Eğer bir ‘bilinç’ ile birlikte projeler üretilirse sektöre daha yoğun bir para akışı sağlanmasının ve projelerin artmasının devamında sektörel ayaklanmanın hızlanacağı söylenebilir. Boyut Film ve BKM Film ise ülkemizde şimdilik bu duruma öncülük eden yapımcı şirketler gibi gözüküyor.
KEŞKE CENK-ERDEM GİBİ TANINAN BİR TV İKİLİSİ OLSAYMIŞ
Ancak Cmylmz Fikir Sanat’ın da böylesi bir eğilimde bulunmasını ilk bakışta olumlu karşılasak da insan bu kadar yatırıma en azından bir prodüksiyon kalitesi arıyor. Zira “Çalgı Çengi”, yönetmenlik sanatından bihaber, oyuncuların perdede rastgele dolaştığı, garip aksanlı karakterlerin koşuşturduğu, skeçlerden oluşan ve hikaye anlatma denen şeyi basit şeylere indirgeyen bir eser.
Açılış jeneriğindeki ‘resimli roman’ girişi ise filmin bir hayli üzerinde. Üstüne üstlük onun sayfalarındaki geçişlerin ‘kara komedi iskeleti’ndeki skeçlere alan açtığı söylenebilir. Anlatısız anlatısı da böylesine sabit bir mantıkla işliyor zaten. Murat Cemcir ve Ahmet Kural gibi bir ikili oluşturulmasından ziyade, Cenk-Erdem gibi kendilerini TV’de kanıtlayan ikili mizahçılardan birinin seçilmesi “Çalgı Çengi”nin lehine olurmuş, o konuda herhangi bir şüphemiz yok.
YAPAY AKSAN YAPAN GARİP KARAKTERLERİN PERDEYİ İSTİLASI MI DEMELİ?
Eldeki eser ise bu haliyle fazlasıyla “Eyyvah Eyvah”ın (2010) iş yapmasıyla birlikte devreye giren ‘sakar müzisyen’ triplerinden etkilenmiş gibi duruyor. Ancak ne kara komedi iskeletindeki ceset taşıma hikayesinin, ne de hikaye anlatma güdüsünü görebiliyoruz. Aksine garip karakterlerin etrafta yapay aksan yaparak (Ankara aksanı) koşuşturduğu, tiyatro sahnelerinde oyunculuk yapma güdüsü aşılayan, bunu yaparken de hikaye kurgusunu bölmesini bilmediği için ‘hikaye’siz duran bir eser var.
“Çalgı Çengi” için film demeye bile bin şahir ister. Kötü bir film değil de, ülkemizin sektörel açılımında izlemeye alıştığımız ‘çöp güldürüleri’nden biri zira bu. Böylece son dönemde gördüğümüz “Günah Keçisi” (2010) ve “Kutsal Damacana Dracoola” (2010) gibi en azından alanına hakim denemelerin dahi çok gerisinde kalıyor. Tuluat tiyatrosu ya da TV şovu olarak sunulsa bile bu kadroyla kendini kurtaramayacak bir proje bu. Yani hiçbir platforma uygun değil.
Yeteneksiz ve rollerine uyumsuz oyuncuların varlığı da bu durumu uçurumdan aşağı sürükleyen ana etkenler olmuş belli ki. Yönetmen Aydemir’in en basitinden açı-karşı tekniği ile sonuç alma arzusunun ise ‘genel plan-orta plan’ arasında gidip geleceğim’ derken bunu yapaylaştırmasına yol açtığı gözlemlenebiliyor. Böylece herhangi bir anlatı stilini bünyesine alamayan “Çalgı Çengi”, nasıl başarıldıysa popüler sinemanın genelgeçer kalıplarını bile uygulayamaz hale getirilebilmiş.
Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar, Mahsun Kırmızıgül, Özcan Deniz gibi farklı sektörlerden isimlerin sinemaya girip para aktarmaları aslında olumlu bir şey. Eğer bir ‘bilinç’ ile birlikte projeler üretilirse sektöre daha yoğun bir para akışı sağlanmasının ve projelerin artmasının devamında sektörel ayaklanmanın hızlanacağı söylenebilir. Boyut Film ve BKM Film ise ülkemizde şimdilik bu duruma öncülük eden yapımcı şirketler gibi gözüküyor.
KEŞKE CENK-ERDEM GİBİ TANINAN BİR TV İKİLİSİ OLSAYMIŞ
Ancak Cmylmz Fikir Sanat’ın da böylesi bir eğilimde bulunmasını ilk bakışta olumlu karşılasak da insan bu kadar yatırıma en azından bir prodüksiyon kalitesi arıyor. Zira “Çalgı Çengi”, yönetmenlik sanatından bihaber, oyuncuların perdede rastgele dolaştığı, garip aksanlı karakterlerin koşuşturduğu, skeçlerden oluşan ve hikaye anlatma denen şeyi basit şeylere indirgeyen bir eser.
Açılış jeneriğindeki ‘resimli roman’ girişi ise filmin bir hayli üzerinde. Üstüne üstlük onun sayfalarındaki geçişlerin ‘kara komedi iskeleti’ndeki skeçlere alan açtığı söylenebilir. Anlatısız anlatısı da böylesine sabit bir mantıkla işliyor zaten. Murat Cemcir ve Ahmet Kural gibi bir ikili oluşturulmasından ziyade, Cenk-Erdem gibi kendilerini TV’de kanıtlayan ikili mizahçılardan birinin seçilmesi “Çalgı Çengi”nin lehine olurmuş, o konuda herhangi bir şüphemiz yok.
YAPAY AKSAN YAPAN GARİP KARAKTERLERİN PERDEYİ İSTİLASI MI DEMELİ?
Eldeki eser ise bu haliyle fazlasıyla “Eyyvah Eyvah”ın (2010) iş yapmasıyla birlikte devreye giren ‘sakar müzisyen’ triplerinden etkilenmiş gibi duruyor. Ancak ne kara komedi iskeletindeki ceset taşıma hikayesinin, ne de hikaye anlatma güdüsünü görebiliyoruz. Aksine garip karakterlerin etrafta yapay aksan yaparak (Ankara aksanı) koşuşturduğu, tiyatro sahnelerinde oyunculuk yapma güdüsü aşılayan, bunu yaparken de hikaye kurgusunu bölmesini bilmediği için ‘hikaye’siz duran bir eser var.
“Çalgı Çengi” için film demeye bile bin şahir ister. Kötü bir film değil de, ülkemizin sektörel açılımında izlemeye alıştığımız ‘çöp güldürüleri’nden biri zira bu. Böylece son dönemde gördüğümüz “Günah Keçisi” (2010) ve “Kutsal Damacana Dracoola” (2010) gibi en azından alanına hakim denemelerin dahi çok gerisinde kalıyor. Tuluat tiyatrosu ya da TV şovu olarak sunulsa bile bu kadroyla kendini kurtaramayacak bir proje bu. Yani hiçbir platforma uygun değil.
Yeteneksiz ve rollerine uyumsuz oyuncuların varlığı da bu durumu uçurumdan aşağı sürükleyen ana etkenler olmuş belli ki. Yönetmen Aydemir’in en basitinden açı-karşı tekniği ile sonuç alma arzusunun ise ‘genel plan-orta plan’ arasında gidip geleceğim’ derken bunu yapaylaştırmasına yol açtığı gözlemlenebiliyor. Böylece herhangi bir anlatı stilini bünyesine alamayan “Çalgı Çengi”, nasıl başarıldıysa popüler sinemanın genelgeçer kalıplarını bile uygulayamaz hale getirilebilmiş.