TÜRKİYE'NİN 'CLOSER'I
05/10/2009 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 7.5
|

Mike Nichols’ın birkaç sene önce çektiği ve dört bireyin arasında geçen aşk ilişkilerine odaklanan “Daha Yaklaş” (“Closer”), hiç kuşkusuz rejisi, oyunculukları ve diyaloglarıyla dikkat çekmişti. Julia Roberts, Natalie Portman, Clive Owen ve Jude Law’lu oyuncu kadrosuyla zirve yapmış, ödüller almıştı. Ancak genel anlamda bakınca Amerikan bağımsız sinemasında çokça gördüğümüz o ‘ilişkiler filmi formülü’nün tipik bir ayağı idi.
Ümit Ünal’ın işlerini takip etmekte fayda var
“Dokuz” ve “Anlat İstanbul” ile tanıdığımız Ümit Ünal da Türk sinemasında ‘farklı şeyler’ denemek için kolları sıvamış bir yönetmen. Bunu yaparken de dünya sinemasında uygulanan formülleri Türk kültürüyle buluşturmayı deniyor. Bütün cesareti ve özgüveni ile de, Reha Erdem ve Derviş Zaim gibi isimlerin yanına yerleşmesine ramak kaldığı söylenebilir.
Ünal’ın ilk olarak “Dokuz”da tek mekanda ‘sorgulama’ ve ‘bakış açısı’ odaklı akarak, “Rashomon”u andıran hafif deneysel bir filme imza attığını görmüştük. Ardından ‘çok hikaye film modeli’ni İstanbul’un üzerine masallar yoluyla geçirmeyi seçen “Anlat İstanbul”un senaristlik ve bir bölümünün yönetmenlik koltuğunda rastladık kendisine.
Son filmi “Gölgesizler”de uyguladığı ise ‘soyutlaşmış kasaba’ mantığı ile akıllara Tarkovsky filmlerini getirdi. Yeni DVD’si çıkan bir önceki eseri “Ara”ya döndüğümüzde, o dünya sinemasında çokça gördüğümüz ‘ilişki filmleri’nden biri olduğuna tanıklık ediyoruz.
‘İlişki filmleri’nin Türkçesi
Karşımızdaki yapıt; ince kurgusu, üzerine gidilen oyunculukları, tek mekana rağmen akıcı yönetmenliği ve hikaye kurgusu müdahaleleri üzerine kurulan özenli sinema diliyle dikkat çekici bir eser. Erdem Akakçe, Selen Uçer, Serhat Tutumluer ve Betül Çobanoğlu’nun canlandırdıkları iki evli çiftin, birbirlerinin yataklarına girmeleri ise filmin ana meselesi.
Bunu da ilişkinin hem cinsel hem duygusal hem de sosyal boyutuna parmak basarak anlatmayı seçiyor Ünal. Tabii eşcinsellik konusunu da es geçmeyerek taraf tutmadığını kanıtlıyor elbette. Film tek bir dairede ‘evlilik ilişkisi’, ‘dostluk’ ve ‘aldatma’ gibi kavramlar üzerinden akarken, zaman kurgusuyla da oynayan bir ‘mekan kullanımı becerisi’ sunuyor.
Bergman, Fassbinder gibi isimleri hatırlatıyor
Bunun yanında ara plan ile farklı filtreli geçmiş görüntüleri kullanması ve ‘yeni yıl sevinci’ni ‘kabus’a dönüştürmesi gibi zekice numaraları da var. Lafın özü, Ünal sahneye o kadar hakim ki, ister istemez Ingmar Bergman, Rainer Werner Fassbinder, Mike Nichols ve Sam Mendes gibi tiyatro kökenli sinema yönetmenlerinin kabiliyetlerini getiriyor akıllara.
Oyunculuklar dahil her şeyin dengeli akmasıyla birlikte Türkiye’nin üst kesmindeki yozlaşmanın bir portresini sunmayı da ihmal etmiyor. Böylece her şeyin ‘fakirlik’ten ibaret olmadığı bir ülkede yaşadığımızı anımsayabilen liberal bir yönetmenle yüzleşiyoruz. Ünal denedikçe Türk sineması kazanacak ona şüphe yok. Filmografisinin geri kalanını merakla takip etmekte fayda var.
Ümit Ünal’ın işlerini takip etmekte fayda var
“Dokuz” ve “Anlat İstanbul” ile tanıdığımız Ümit Ünal da Türk sinemasında ‘farklı şeyler’ denemek için kolları sıvamış bir yönetmen. Bunu yaparken de dünya sinemasında uygulanan formülleri Türk kültürüyle buluşturmayı deniyor. Bütün cesareti ve özgüveni ile de, Reha Erdem ve Derviş Zaim gibi isimlerin yanına yerleşmesine ramak kaldığı söylenebilir.
Ünal’ın ilk olarak “Dokuz”da tek mekanda ‘sorgulama’ ve ‘bakış açısı’ odaklı akarak, “Rashomon”u andıran hafif deneysel bir filme imza attığını görmüştük. Ardından ‘çok hikaye film modeli’ni İstanbul’un üzerine masallar yoluyla geçirmeyi seçen “Anlat İstanbul”un senaristlik ve bir bölümünün yönetmenlik koltuğunda rastladık kendisine.
Son filmi “Gölgesizler”de uyguladığı ise ‘soyutlaşmış kasaba’ mantığı ile akıllara Tarkovsky filmlerini getirdi. Yeni DVD’si çıkan bir önceki eseri “Ara”ya döndüğümüzde, o dünya sinemasında çokça gördüğümüz ‘ilişki filmleri’nden biri olduğuna tanıklık ediyoruz.
‘İlişki filmleri’nin Türkçesi
Karşımızdaki yapıt; ince kurgusu, üzerine gidilen oyunculukları, tek mekana rağmen akıcı yönetmenliği ve hikaye kurgusu müdahaleleri üzerine kurulan özenli sinema diliyle dikkat çekici bir eser. Erdem Akakçe, Selen Uçer, Serhat Tutumluer ve Betül Çobanoğlu’nun canlandırdıkları iki evli çiftin, birbirlerinin yataklarına girmeleri ise filmin ana meselesi.
Bunu da ilişkinin hem cinsel hem duygusal hem de sosyal boyutuna parmak basarak anlatmayı seçiyor Ünal. Tabii eşcinsellik konusunu da es geçmeyerek taraf tutmadığını kanıtlıyor elbette. Film tek bir dairede ‘evlilik ilişkisi’, ‘dostluk’ ve ‘aldatma’ gibi kavramlar üzerinden akarken, zaman kurgusuyla da oynayan bir ‘mekan kullanımı becerisi’ sunuyor.
Bergman, Fassbinder gibi isimleri hatırlatıyor
Bunun yanında ara plan ile farklı filtreli geçmiş görüntüleri kullanması ve ‘yeni yıl sevinci’ni ‘kabus’a dönüştürmesi gibi zekice numaraları da var. Lafın özü, Ünal sahneye o kadar hakim ki, ister istemez Ingmar Bergman, Rainer Werner Fassbinder, Mike Nichols ve Sam Mendes gibi tiyatro kökenli sinema yönetmenlerinin kabiliyetlerini getiriyor akıllara.
Oyunculuklar dahil her şeyin dengeli akmasıyla birlikte Türkiye’nin üst kesmindeki yozlaşmanın bir portresini sunmayı da ihmal etmiyor. Böylece her şeyin ‘fakirlik’ten ibaret olmadığı bir ülkede yaşadığımızı anımsayabilen liberal bir yönetmenle yüzleşiyoruz. Ünal denedikçe Türk sineması kazanacak ona şüphe yok. Filmografisinin geri kalanını merakla takip etmekte fayda var.