ŞEKERİ FAZLA KAÇMIŞ 'LİMONATA'
24/04/2015 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 2.6
|
‘Yetenekli bir oyuncu her şey değil’ dedirten bir yerli komedi… Ali Atay’ın ilk yönetmenlik denemesi “Limonata”, ne yazık ki oyuncu çıkışlı isimlerin kamera arkasında reflekssiz kalacağını vurguluyor. Görüntü yönetmeni sadece kameramanlık yapınca doğaçlama sahneler de ister istemez kontrolden çıkıyor.
Ahmet Sesigürgil kaliteli gözükse de, sinematografik zafiyeti olan filmlerde çalışmıştır. Sözgelimi “Sen Kimsin?” (2011), “Silsile” (2014) kurguyla ayakta duran işlerdir. Burada da bu durumu doğrudan hissediyoruz. Ali Atay ilk yönetmenlik denemesinde en fazla ‘dizi’ ya da ‘tiyatro eseri’ olarak anılabilecek bir işe imza atıyor. Oyuncu yönetimini öne çıkaran bir komedi filmiyle çıkageliyor.
SERKAN KESKİN DEMEK, KAHKAHA TUFANI DEMEK
Aslında Serkan Keskin’in kontrolü ele aldığı yerler eğlenceli. Ama 105 dakikada bunları aramak kalabalığın içinde iğne aramaya ve orta metraj deneyimi yaşamaya yarıyor. Ertan Saban’ın Balkan aksanı eğlendiriyor, Keskin’e destek veriyor. Ama birden ziyade iki yetkin komedyen ihtiyacı çok açık. Özellikle de elde ‘iki kafadar’ var ise…
Bu da “Limonata”nın sallanan el-omuz kamerası ve seyircinin ilgisini ayağa kaldırmak için yapılan müzik girişleriyle yürüyen kadrajlarını anlamlandırıyor. Renk dokusu için hafif gri attırılmış post-prodüksiyon süreci ise göz boyamaya yarıyor. Açıkçası Ali Atay işi görüntü yönetmeninin omuzlarına yüklemiş. Sanki sadece futbol sahnesi kurgulanmış gibi…
DOĞAÇLAMA SAHNELER KONTROLDEN ÇIKIYOR
Bu durum karşısında da filmde birbiriyle konuşmaktan yılmayan iki karakterin tiratlarına bakıyoruz. ‘Oyuncu filmi’nin başarısı onların tutmasına bağlı... “Limonata”, ‘iki kafadar’ yaratma konusunda asla bir “Her Şey Çok Güzel Olacak” (1998), bir “Düğün Dernek” (2013) kadar uyumlu olamıyor. ‘Yol komedisi’ olarak da akılda kalmayacak gibi.
Diyalogların dengesini elinden kaçırınca tökezliyor. Sinematografinin diğer gereklerini bir kenara bırakıp ‘kameraman’lığa kayan Sesigürgil çabuk iş bitirme arzusunun kurbanı oluyor. 105 dakikada doğaçlama sahneler de, Makedonya’ya yapılan yolculuk da bir süre sonra anlamsızlaşmaya başlıyor. Filmin finali ise bağlanmamış gibi bir şey…
Ahmet Sesigürgil kaliteli gözükse de, sinematografik zafiyeti olan filmlerde çalışmıştır. Sözgelimi “Sen Kimsin?” (2011), “Silsile” (2014) kurguyla ayakta duran işlerdir. Burada da bu durumu doğrudan hissediyoruz. Ali Atay ilk yönetmenlik denemesinde en fazla ‘dizi’ ya da ‘tiyatro eseri’ olarak anılabilecek bir işe imza atıyor. Oyuncu yönetimini öne çıkaran bir komedi filmiyle çıkageliyor.
SERKAN KESKİN DEMEK, KAHKAHA TUFANI DEMEK
Aslında Serkan Keskin’in kontrolü ele aldığı yerler eğlenceli. Ama 105 dakikada bunları aramak kalabalığın içinde iğne aramaya ve orta metraj deneyimi yaşamaya yarıyor. Ertan Saban’ın Balkan aksanı eğlendiriyor, Keskin’e destek veriyor. Ama birden ziyade iki yetkin komedyen ihtiyacı çok açık. Özellikle de elde ‘iki kafadar’ var ise…
Bu da “Limonata”nın sallanan el-omuz kamerası ve seyircinin ilgisini ayağa kaldırmak için yapılan müzik girişleriyle yürüyen kadrajlarını anlamlandırıyor. Renk dokusu için hafif gri attırılmış post-prodüksiyon süreci ise göz boyamaya yarıyor. Açıkçası Ali Atay işi görüntü yönetmeninin omuzlarına yüklemiş. Sanki sadece futbol sahnesi kurgulanmış gibi…
DOĞAÇLAMA SAHNELER KONTROLDEN ÇIKIYOR
Bu durum karşısında da filmde birbiriyle konuşmaktan yılmayan iki karakterin tiratlarına bakıyoruz. ‘Oyuncu filmi’nin başarısı onların tutmasına bağlı... “Limonata”, ‘iki kafadar’ yaratma konusunda asla bir “Her Şey Çok Güzel Olacak” (1998), bir “Düğün Dernek” (2013) kadar uyumlu olamıyor. ‘Yol komedisi’ olarak da akılda kalmayacak gibi.
Diyalogların dengesini elinden kaçırınca tökezliyor. Sinematografinin diğer gereklerini bir kenara bırakıp ‘kameraman’lığa kayan Sesigürgil çabuk iş bitirme arzusunun kurbanı oluyor. 105 dakikada doğaçlama sahneler de, Makedonya’ya yapılan yolculuk da bir süre sonra anlamsızlaşmaya başlıyor. Filmin finali ise bağlanmamış gibi bir şey…