'BEDENİMİ KAYBETTİM': EN SİNEMASAL ELİ YARATMA HEDEFİYLE...
FİLMİN NOTU: 5.7
|
Cannes’dan Semaine de la Critique zaferiyle dönen, kısa animasyoncu Jérémy Clapin’in ilk uzun metrajı. Senaryosunda “Amélie”nin ortak senaristinin de imzasını bulunduran Oscar adayı “Bedenimi Kaybettim”, sayısız etkili an, çizim ve tınıya karşın bir yan bölüm izlenimi bırakarak noktalanıyor.
SİNEMA HAZZI YAŞATAN BİR TASARIM HARİKASI
“Kayıp Çocuklar Şehri”nin (“La Cité des Enfants Perdus”, 1995) kimi diyaloglarını yazdıktan sonra “Amélie”den (“Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain”, 2001) itibaren Jeunet filmlerinin tamamında ortak senaristlik yapmıştı Guillaume Laurant. Kitapları olan, fantastiği ilgili, vasıflı bir kalem. Burada da ‘Mutlu El’ adlı kitabından uyarlanan bir animasyonu izliyoruz.
Jérémy Clapin ise 2004’ten bu yana kısa animasyonlar yapan bir isim. 2008’de ‘Skhizein’ ile Cannes’dan ‘Keşif Ödülü’ kazanmıştı. Burada bu ikili ilk kez bir araya geliyor. “Bedenimi Kaybettim” (“J’ai Perdu Mon Corps”, 2019), bir kısa filmcinin elinden çıktığını hissettiren bir yapıt.
İtiraf etmek gerekirse özellikle ilk 20 dakikada siyah-beyaz-renkli arasında gidip gelen vizyonla bizi içine alıyor, finalinde de arka plandaki ilgi çekici imgeleriyle berrak bir zihinle kendine hayran bırakıyor. Bu durum ister istemez bir sinema hazzı ile dolmamızı sağlıyor. Genel anlamda da yakın planlar, çok yakın planlar ve yanı boşluklu açılarla, sanki teleobjektifle çalışılmış izlenimi bırakan bir görsel yaklaşım var…
‘EL’ MOTİFİNİN KULLANIMINA YENİ BİR EKLEME
“Bedenimi Kaybettim”, bir elin gözünden ilerliyor. Onun bakışından bir çiftin peşine takılıyor. Fransız popüler sinemasında çalışan Dany Levy’nin baskın ve hipnotik müziği etkileyebiliyor. Özellikle ilk düzlükte kulağımızın pasını siliyor. Ama animasyonun iz bırakma gücü, 82 dakikada ne kadar aktif tartışılır.
Sinemada Karl Freund’un sadece Peter Lorre’la dahi iz bırakmış “Mad Love”ı (1935), Oliver Stone’un mesafeli “Kesik El”i (“The Hand”, 1981) daha önce ‘sinemasal el’ tanımının peşine düşmüştü. Bunlarda katil konumuna geçen ve deliren eller izledik. Filmler ise korku sinemasının tarihinde her zaman özel bir yere oturmuştur.
SİNEMA HAZZI YAŞATAN BİR TASARIM HARİKASI
“Kayıp Çocuklar Şehri”nin (“La Cité des Enfants Perdus”, 1995) kimi diyaloglarını yazdıktan sonra “Amélie”den (“Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain”, 2001) itibaren Jeunet filmlerinin tamamında ortak senaristlik yapmıştı Guillaume Laurant. Kitapları olan, fantastiği ilgili, vasıflı bir kalem. Burada da ‘Mutlu El’ adlı kitabından uyarlanan bir animasyonu izliyoruz.
Jérémy Clapin ise 2004’ten bu yana kısa animasyonlar yapan bir isim. 2008’de ‘Skhizein’ ile Cannes’dan ‘Keşif Ödülü’ kazanmıştı. Burada bu ikili ilk kez bir araya geliyor. “Bedenimi Kaybettim” (“J’ai Perdu Mon Corps”, 2019), bir kısa filmcinin elinden çıktığını hissettiren bir yapıt.
İtiraf etmek gerekirse özellikle ilk 20 dakikada siyah-beyaz-renkli arasında gidip gelen vizyonla bizi içine alıyor, finalinde de arka plandaki ilgi çekici imgeleriyle berrak bir zihinle kendine hayran bırakıyor. Bu durum ister istemez bir sinema hazzı ile dolmamızı sağlıyor. Genel anlamda da yakın planlar, çok yakın planlar ve yanı boşluklu açılarla, sanki teleobjektifle çalışılmış izlenimi bırakan bir görsel yaklaşım var…
‘EL’ MOTİFİNİN KULLANIMINA YENİ BİR EKLEME
“Bedenimi Kaybettim”, bir elin gözünden ilerliyor. Onun bakışından bir çiftin peşine takılıyor. Fransız popüler sinemasında çalışan Dany Levy’nin baskın ve hipnotik müziği etkileyebiliyor. Özellikle ilk düzlükte kulağımızın pasını siliyor. Ama animasyonun iz bırakma gücü, 82 dakikada ne kadar aktif tartışılır.
Sinemada Karl Freund’un sadece Peter Lorre’la dahi iz bırakmış “Mad Love”ı (1935), Oliver Stone’un mesafeli “Kesik El”i (“The Hand”, 1981) daha önce ‘sinemasal el’ tanımının peşine düşmüştü. Bunlarda katil konumuna geçen ve deliren eller izledik. Filmler ise korku sinemasının tarihinde her zaman özel bir yere oturmuştur.
Burada ise sanki o geleneğe Alain Gagnol-Jean-Louip Felicioli ikilisinin el çizimi animasyonu geleneği yapıştırılıyor (bkz. “Hırsız Kedi Paris’te”/2010, “Phantom Boy”/2015). Bu durum karşısında aslında insan modellemeleri o kadar tatminkar sonuç vermiyor. Genelde bir oval burunla nefes alıp vermeye kadar uzanabiliyor. Animasyon uzadıkça zaaflarını fazlasıyla açık ediyor. Kabul etmeliyiz ki ‘sinemasal el’ temsillerinden gidersek bir “The Hand” (1960), “Idle Hands” (1999) gibi B-sınıfı işlere de dönüşmüyor.
KISA FİLM HİKAYESİNE FAZLA KAPTIRMIŞ
Aksine burada takip ettiğimiz sinemanın en iddialı fantastik elini yaratma hedefi. Bunun da fazlasıyla izlenesi tarafları var. Sadece animasyonda kolay olduğundan tamamı bakış açısı kamerasından çekilseymiş daha iddialı ve alkış tutulası olabilirmiş. Buradaki üslup denemesinde ‘nasıl olsa gözünden izliyoruz!’a güvenilerek biraz tembellik yapılmış.
Ama bu durum, karakterlerin çevresinde bir el dolaşsa da onlara da boy-diz plan almaya kadar gitmeyi mantıklı gören bir süreç getiriyor. Bu sebeple de beden kaybetmenin elle anlam kazanıp sinemasal özgünlüğe ulaşması isteği, fikrin geliştirmesinden beslenmiyor.
Aksine “Bedenimi Kaybettim”in iddialı olmayı reddederken kendini kısa film hikayesine kaptırdığı söylenebilir. Belki de Jeunet dünyasının kısa bir yan bölümünün uzatılmış versiyonu görünümü vererek seyir sürecini keyifle geçirttiği söylenebilir. Gerçeküstücü sinemasal el de bir hayal görmüş de içerideki filmine geri dönecek gibi…
'KUZULAR FİRARDA: UZAY PARKI': BUSTER KEATON'IN KUZULARININ BİLİMKURGU SINAVI
FİLMİN NOTU: 6.2
|
2017’de başlayan serinin ikinci ayağında sessiz sinema kahramanı gibi konumlanan kuzular bir uzaylı ile karşılaşıyor. “Kuzular Firarda: Uzay Parkı”, çıtayı yüksek koymasa da detaycı stop-motion animasyon tekniği ve eğlendirme potansiyeliyle keyif veren bir animasyon.
“HAYVAN ÇİFTLİĞİ” FONLU CİNLİK SÜRÜYOR
Aardman’ın 47 senelik kısa ve 19 senelik uzun kukla animasyonu üretimleri herkesin takdirini kazandı. Özellikle kısa metraj olduğunda daha bir yerine oturan çalışmalar izledik. “Kuzular Firarda” (“Shaun the Sheep”, 2017) iki sene önce başlamıştı. Oradaki hedef sessiz kuzuların insanlara ve dünyaya karşı ayaklanması, en eski ‘Hayvan Çiftliği’ (‘Animal Farm’) öyküsüyle yansıtmaktı aslında.
Fakat doğruyu söylemek gerekirse George Orwell’in romanının komünizm eleştirisi depolayan ve diyalogsuz çekilen 1954 tarihli ilk ciddi sinema şubesinin üzerine konulamamıştı. Ama Mark Burton-Richard Starzak’ın noktasından virgülüne kadar iyi planlanmış eseri keyif vermişti her açıdan. Hatta o da diyalogsuz bir animasyondu, ama saygı duruşu fikri doruktaydı. Bu damardan da aslında fazlasıyla eğlence sözü veriliyor, Keaton’ın sessiz dönem mizahı tutuyordu.
UZAYLI İSTİLASI FİLMLERİNE GÖNDERMELERLE ÖRÜLÜ
Burada ise oradan daha özgün bir hikaye var. Bu kez kuzuların çiftliğine bir uzaylı iniyor. Pespembe olunca da ‘deadpan komedi’nin tam göbeğine düşüyor. Tarlasıyla “İşaretler” (“Signs”, 2002), uzay gemisiyle “Tehlikeli İlişkiler” (“Close Encounters of the Third Kind”, 1977) sözlü göndermeleriyle “Geliş”e (“Arrival”, 2016) kadar uzanan bir etkileşim yumağı izliyoruz.
Şirketin yapım ekibindeki iki isim ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturuyor. Aslında bir değişiklik olmamış. Bu da burada bir uyum ve incelik getiriyor. Dert ise ‘Farmageddon Parkı’nın üzerinden yürüyen mizah anlayışı aslında. İnsanlar yerine uzaylılarla zıtlaşma var. Bu da durumların komikliğini anlamlandırıyor. Komünizm eleştirisinin yerini ise günümüzün öteki politikasının eleştirisi alıyor.
“TAVUKLAR FİRARDA”NIN KUZULU KARDEŞİ NE KADAR ÖZGÜN?
“Kuzular Firarda: Uzay Parkı”, orijinal ismi ‘Farmageddon’dan yola çıkınca “Armageddon”a (1998) olabilecek en milliyetçi ve klişe uzaylı istilası filmine karşı çıkıyor. Bu konuda keyif veriyor, koşuşturmacalar, söylenmeler ve daha nicesi de bu ‘sorunsal’ı anlamlı hale getiriyor. Ama burada izlediklerimizin çok da özgün olduğu söylenemez. Bunun ötesinde tercih edilen 85 dakikalık sürenin "Kuzular Firarda" kadar 'cuk oturmuş' dedirtmediği de ortada.
Zaten temeli Peter Lord-Nick Park ikilisinin “Tavuklar Firarda”nın (Chicken Run”, 2000) kuzulu ardılı ya da kardeşi olarak başlayan bir serinin çok da ileri gittiği söylenemez. Sadece izlenip eğlendirip unutulacak izlenimi bırakıyor. Ama yine de çizimlerinden politik mesajına kadar kayda değer bir stop-motion animasyon ürünü. Aardman külliyatının eli yüzü düzgün uzun metrajlı animasyonları arasına adını yazdırıyor. "Taş Devri Firarda"dan ("Early Man", 2018) daha çok eğlendiriyor üstelik...
“HAYVAN ÇİFTLİĞİ” FONLU CİNLİK SÜRÜYOR
Aardman’ın 47 senelik kısa ve 19 senelik uzun kukla animasyonu üretimleri herkesin takdirini kazandı. Özellikle kısa metraj olduğunda daha bir yerine oturan çalışmalar izledik. “Kuzular Firarda” (“Shaun the Sheep”, 2017) iki sene önce başlamıştı. Oradaki hedef sessiz kuzuların insanlara ve dünyaya karşı ayaklanması, en eski ‘Hayvan Çiftliği’ (‘Animal Farm’) öyküsüyle yansıtmaktı aslında.
Fakat doğruyu söylemek gerekirse George Orwell’in romanının komünizm eleştirisi depolayan ve diyalogsuz çekilen 1954 tarihli ilk ciddi sinema şubesinin üzerine konulamamıştı. Ama Mark Burton-Richard Starzak’ın noktasından virgülüne kadar iyi planlanmış eseri keyif vermişti her açıdan. Hatta o da diyalogsuz bir animasyondu, ama saygı duruşu fikri doruktaydı. Bu damardan da aslında fazlasıyla eğlence sözü veriliyor, Keaton’ın sessiz dönem mizahı tutuyordu.
UZAYLI İSTİLASI FİLMLERİNE GÖNDERMELERLE ÖRÜLÜ
Burada ise oradan daha özgün bir hikaye var. Bu kez kuzuların çiftliğine bir uzaylı iniyor. Pespembe olunca da ‘deadpan komedi’nin tam göbeğine düşüyor. Tarlasıyla “İşaretler” (“Signs”, 2002), uzay gemisiyle “Tehlikeli İlişkiler” (“Close Encounters of the Third Kind”, 1977) sözlü göndermeleriyle “Geliş”e (“Arrival”, 2016) kadar uzanan bir etkileşim yumağı izliyoruz.
Şirketin yapım ekibindeki iki isim ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturuyor. Aslında bir değişiklik olmamış. Bu da burada bir uyum ve incelik getiriyor. Dert ise ‘Farmageddon Parkı’nın üzerinden yürüyen mizah anlayışı aslında. İnsanlar yerine uzaylılarla zıtlaşma var. Bu da durumların komikliğini anlamlandırıyor. Komünizm eleştirisinin yerini ise günümüzün öteki politikasının eleştirisi alıyor.
“TAVUKLAR FİRARDA”NIN KUZULU KARDEŞİ NE KADAR ÖZGÜN?
“Kuzular Firarda: Uzay Parkı”, orijinal ismi ‘Farmageddon’dan yola çıkınca “Armageddon”a (1998) olabilecek en milliyetçi ve klişe uzaylı istilası filmine karşı çıkıyor. Bu konuda keyif veriyor, koşuşturmacalar, söylenmeler ve daha nicesi de bu ‘sorunsal’ı anlamlı hale getiriyor. Ama burada izlediklerimizin çok da özgün olduğu söylenemez. Bunun ötesinde tercih edilen 85 dakikalık sürenin "Kuzular Firarda" kadar 'cuk oturmuş' dedirtmediği de ortada.
Zaten temeli Peter Lord-Nick Park ikilisinin “Tavuklar Firarda”nın (Chicken Run”, 2000) kuzulu ardılı ya da kardeşi olarak başlayan bir serinin çok da ileri gittiği söylenemez. Sadece izlenip eğlendirip unutulacak izlenimi bırakıyor. Ama yine de çizimlerinden politik mesajına kadar kayda değer bir stop-motion animasyon ürünü. Aardman külliyatının eli yüzü düzgün uzun metrajlı animasyonları arasına adını yazdırıyor. "Taş Devri Firarda"dan ("Early Man", 2018) daha çok eğlendiriyor üstelik...
'DOLITTLE': 'DOLITTLE'DAN 'KARAYİP KORSANLARI' OLUR MU?
FİLMİN NOTU: 4.9
|
“Alis Harikalar Diyarında”nın para kazandırmasıyla 2010’larda furyaya dönüşen: ‘bilinen bir fantastik hikayeyi/metini her yaşa uygun hale getirme’ arayışının son ürünü. “Dolittle”, Eddie Murphy’li sulu 1998 tarihli uyarlamasından ziyade 1967’de izlediğimiz saygıya değer müzikalin sularına post-‘Karayip Korsanları’ döneminde girmeyi açılmayı deniyor.
EDDİE MURPHY’Lİ UYARLAMAYI UNUTUN!
Hollywood’un belli dönemlerindeki uyarlamaların değişimine tanıklık etmek keyif verebiliyor. Hugh Lofting 1920’de başlattığı roman serisinden 1967’de Richard Fleischer’ın uyarladığı “Doctor Dolittle”, En İyi Film dahil 9 dalda Oscar’a aday olup bunlar arasından ‘Özel Efekt’ ve ‘Şarkı’ heykelciklerini almıştı. 1998’de ise ne hikmetse olabilecek en boş fantastik Eddie Murphy komedisine malzeme edildi.
İlk uyarlama en azından artık popüler olmasa da ‘aile müzikali’nin karizmasını, koreografileriyle sunuyordu, Rex Harrison gerçeğiyle öne çıkıyordu. Ama 1998’deki “Dr. Dolittle”da Bill Clinton yıllarında bulunan siyahi başrolün üzerine yeniden çevrim “Çatlak Profesör”ün (“The Nutty Professor”, 1996) anlamsız ve çakma bir kopyası eklenmişti. Bu kaynağı, özündeki Jerry Lewis kaba bilimsel deney komedisine malzeme etmek akıl karı değildi.
THOMPSON, NAVARRO VE DOWNEY JR. İLE ADETA DİRİLMİŞ
Sanki burada ilk filmin daha modern bir yeniden çevrimi yapılmış. Ama ‘deniz macerası’nın üzerine gidilmesiyle, 2003’te başlayan ‘Karayip Korsanları’ (‘Pirates of the Caribbean’) serisinin sonrasına yakışan bir fantastik macera akıyor. Korsan gemilerinin fazlasıyla kullanılması tesadüf değil. Açıkçası 1.85:1 formatına sıkışarak hayal dünyasına kapılmak, hiç de o Eddie Murphy’nin sulu uyarlaması gibi değil.
Son derece karizmatik dekor, anlamlı aksesuarlar ve Guillermo Navarro’nun görüntü yönetimi bir ‘iz’ bırakıyor. Bu “Dolittle”, Robert Downey Jr.’ın karizmasıyla da kendini izletiyor. Korsan kıvamındaki Antonio Banderas onun yanına cuk oturuyor. Emma Thomspon’ın anlatıcı sesi ile Michael Sheen’in kalitesi de fena bir katkı vermiyor.
‘PADDINGTON’ SONRASI NEREYE YERLEŞİYOR?
Rami Malek için ‘niye?’, John Cena ve Kumail Nanjiani için ‘iyi olmuş’ dedirten ‘konuşan hayvanlar’ için ses tercihlerinin ise üzerine tartışılacaktır. Açıkçası uyarlama külliyatı açısından yapılanları takdir ediyoruz. Ama 2014’te başlayan ‘konuşan ayı başrollü’ ‘Paddington’ gibi postmodern bir live-action animasyon cinliği izlemiyoruz.
Yine de Stephen Gaghan’ın filmografisindeki vasat memuriyetleri düşününce (bkz. “Abandon”, “Syriana”) ‘bu da yeter’ dedirtiyor 2020 model “Dolittle”. ‘Karayip Korsanları’nı bir Disneyland biniş atraksiyonundan yürüten enerjinin peşine takılıyor, o modele ‘hayvanlı’ bir egzersiz eklemesi yapıyor. Kurgusu, yapım tasarımı ve görsel efektleri yerinde bir fantastik sinema ürünü servis ediyor. 1998’deki politik ortamın ‘siyahi bir ana karakter’ gerektirmediği gibi Trump döneminde de niye bembeyaz bir Dolittle’a yer verildiğini de sorgulatıyor.
EDDİE MURPHY’Lİ UYARLAMAYI UNUTUN!
Hollywood’un belli dönemlerindeki uyarlamaların değişimine tanıklık etmek keyif verebiliyor. Hugh Lofting 1920’de başlattığı roman serisinden 1967’de Richard Fleischer’ın uyarladığı “Doctor Dolittle”, En İyi Film dahil 9 dalda Oscar’a aday olup bunlar arasından ‘Özel Efekt’ ve ‘Şarkı’ heykelciklerini almıştı. 1998’de ise ne hikmetse olabilecek en boş fantastik Eddie Murphy komedisine malzeme edildi.
İlk uyarlama en azından artık popüler olmasa da ‘aile müzikali’nin karizmasını, koreografileriyle sunuyordu, Rex Harrison gerçeğiyle öne çıkıyordu. Ama 1998’deki “Dr. Dolittle”da Bill Clinton yıllarında bulunan siyahi başrolün üzerine yeniden çevrim “Çatlak Profesör”ün (“The Nutty Professor”, 1996) anlamsız ve çakma bir kopyası eklenmişti. Bu kaynağı, özündeki Jerry Lewis kaba bilimsel deney komedisine malzeme etmek akıl karı değildi.
THOMPSON, NAVARRO VE DOWNEY JR. İLE ADETA DİRİLMİŞ
Sanki burada ilk filmin daha modern bir yeniden çevrimi yapılmış. Ama ‘deniz macerası’nın üzerine gidilmesiyle, 2003’te başlayan ‘Karayip Korsanları’ (‘Pirates of the Caribbean’) serisinin sonrasına yakışan bir fantastik macera akıyor. Korsan gemilerinin fazlasıyla kullanılması tesadüf değil. Açıkçası 1.85:1 formatına sıkışarak hayal dünyasına kapılmak, hiç de o Eddie Murphy’nin sulu uyarlaması gibi değil.
Son derece karizmatik dekor, anlamlı aksesuarlar ve Guillermo Navarro’nun görüntü yönetimi bir ‘iz’ bırakıyor. Bu “Dolittle”, Robert Downey Jr.’ın karizmasıyla da kendini izletiyor. Korsan kıvamındaki Antonio Banderas onun yanına cuk oturuyor. Emma Thomspon’ın anlatıcı sesi ile Michael Sheen’in kalitesi de fena bir katkı vermiyor.
‘PADDINGTON’ SONRASI NEREYE YERLEŞİYOR?
Rami Malek için ‘niye?’, John Cena ve Kumail Nanjiani için ‘iyi olmuş’ dedirten ‘konuşan hayvanlar’ için ses tercihlerinin ise üzerine tartışılacaktır. Açıkçası uyarlama külliyatı açısından yapılanları takdir ediyoruz. Ama 2014’te başlayan ‘konuşan ayı başrollü’ ‘Paddington’ gibi postmodern bir live-action animasyon cinliği izlemiyoruz.
Yine de Stephen Gaghan’ın filmografisindeki vasat memuriyetleri düşününce (bkz. “Abandon”, “Syriana”) ‘bu da yeter’ dedirtiyor 2020 model “Dolittle”. ‘Karayip Korsanları’nı bir Disneyland biniş atraksiyonundan yürüten enerjinin peşine takılıyor, o modele ‘hayvanlı’ bir egzersiz eklemesi yapıyor. Kurgusu, yapım tasarımı ve görsel efektleri yerinde bir fantastik sinema ürünü servis ediyor. 1998’deki politik ortamın ‘siyahi bir ana karakter’ gerektirmediği gibi Trump döneminde de niye bembeyaz bir Dolittle’a yer verildiğini de sorgulatıyor.
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE: 3.2
ADDAMS AİLESİ (THE ADDAMS FAMILY): 5.3
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ (PORTRAIT OF A LADY ON FIRE): 5.5
AMAN REİS DUYMASIN: 2.7
ASFALTIN KRALLARI (FORD V FERRARI): 5
ASTRAL BOYUT (ASTRAL): 3.4
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BALON PİLOTLARI (THE AERONAUTS): 5.9
BEYAZ HÜZÜN: 4.5
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
CATS: 5.5
CEP HERKÜLÜ: NAİM SÜLEYMANOĞLU: 4.2
CİNAYET SÜSÜ: 5.2
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOKTOR UYKU (DOCTOR SLEEP): 6.7
EMA: 6.2
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GÜZELLİĞİN PORTRESİ: 4.5
HAİN (IL TRADITORE): 5.2
IP MAN 4: 3.7
JUMANJİ: YENİ SEVİYE: 2.5
KADER POSTASI: 4.5
KARA NOEL (BLACK CHRISTMAS): 4
KARLAR ÜLKESİ 2 (FROZEN 2): 5.3
KÜÇÜK JOE (LITTLE JOE): 6.2
KÜÇÜK ŞEYLER: 6.3
JUDY: 3.8
LARA: 4.5
MASAL ŞATOSU: 2.7
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MERHABA GÜZEL VATANIM: 2.4
MIDWAY: 4.8
MUCİZE 2: AŞK: 5.8
PARAZİT (PARASITE): 6.7
RAFADAN TAYFA 2: 1.9
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SIFIR BİR: 3.9
SKANDAL (BOMBSHELL): 4.5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
STAR WARS: SKYWALKER’IN YÜKSELİŞİ: 3.5
UZUN KIZ (BEANPOLE): 7
ÜZGÜNÜZ, SİZE ULAŞAMADIK (SORRY WE MISSED YOU): 2
YABANİ (TVAR): 4.5
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE: 3.2
ADDAMS AİLESİ (THE ADDAMS FAMILY): 5.3
AJANLAR İŞ BAŞINDA (SPIES IN DISGUISE): 6.5
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ (PORTRAIT OF A LADY ON FIRE): 5.5
AMAN REİS DUYMASIN: 2.7
ASFALTIN KRALLARI (FORD V FERRARI): 5
ASTRAL BOYUT (ASTRAL): 3.4
BABA PARASI: 4.3
BACURAU: 5
BALON PİLOTLARI (THE AERONAUTS): 5.9
BEYAZ HÜZÜN: 4.5
BIÇAKLAR ÇEKİLDİ (KNIVES OUT): 4
BİZ BÖYLEYİZ: 5.6
CATS: 5.5
CEP HERKÜLÜ: NAİM SÜLEYMANOĞLU: 4.2
CİNAYET SÜSÜ: 5.2
DERİN SULAR (UNDERWATER): 5.5
DOKTOR UYKU (DOCTOR SLEEP): 6.7
EMA: 6.2
GAMONYA ÜLKESİ: 4.8
GÜZELLİĞİN PORTRESİ: 4.5
HAİN (IL TRADITORE): 5.2
IP MAN 4: 3.7
JUMANJİ: YENİ SEVİYE: 2.5
KADER POSTASI: 4.5
KARA NOEL (BLACK CHRISTMAS): 4
KARLAR ÜLKESİ 2 (FROZEN 2): 5.3
KÜÇÜK JOE (LITTLE JOE): 6.2
KÜÇÜK ŞEYLER: 6.3
JUDY: 3.8
LARA: 4.5
MASAL ŞATOSU: 2.7
MATTHIAS & MAXIME: 3.6
MERHABA GÜZEL VATANIM: 2.4
MIDWAY: 4.8
MUCİZE 2: AŞK: 5.8
PARAZİT (PARASITE): 6.7
RAFADAN TAYFA 2: 1.9
RESMİ SIRLAR (OFFICIAL SECRETS): 3.5
SIFIR BİR: 3.9
SKANDAL (BOMBSHELL): 4.5
ŞUURSUZ AŞK: 3.5
STAR WARS: SKYWALKER’IN YÜKSELİŞİ: 3.5
UZUN KIZ (BEANPOLE): 7
ÜZGÜNÜZ, SİZE ULAŞAMADIK (SORRY WE MISSED YOU): 2
YABANİ (TVAR): 4.5