BAŞROLDE 'KABUSLAR EVİ'
MART 2007 - Sinema Dergisi
“Kabuslar Evi”, 12 bölümlük bir mini dizi projesi. Çağan Irmak’ın yapımcı, senarist ve yönetmen olarak katıldığı proje, korku türündeki yapımlardan oluşuyor. Ülkemizde ilk 5 bölümün DVD’si çıkmışken, yapılan işlere bir bakalım istedik...
Türk sineması, son yıllarda çeşitli eğilimler gösteriyor. Bunların ana kaynakları, çoğunlukla diziler ve dizi yönetmenleri. Sinema endüstrisinin bir sektör oluşturamaması, bu kaynakları daha da etkin hale getiriyor. Zira, 1990’ların sonunda ve 2000’li yıllarda kışın dizi çeken yönetmenler, yaz tatillerindeki 1-2 ayda film çekimiyle uğraşıyorlardı. Bu nedenle de bir sinema projesinin altından hakkıyla kalkmaları pek de mümkün gözükmüyordu. Ama bunların arasında, Taylan Biraderler gibi belli bir sinema bilinciyle işini yapan yönetmenler de bulunuyor.
Çağan Irmak ise sektördeki düzensizliğin meyvelerini yemeye çalışan bir yönetmen. 2001 yılında “Bana Şans Dile” ile ilk filmini çekip kötü eleştiriler almasına karşın; 2004 yılında çektiği “Mustafa Hakkında Herşey” ile oturaklı bir sinemaya geçiş yaptı. 2005 yılında “Babam ve Oğlum” ile uyandırdığı etkiyi ise tekrar dile getirmeye gerek yok... Bu filmlerin aralarında TV dizileri çeken yönetmen (Asmalı Konak’ı örnek verebiliriz), yeni projesinde ilginç bir işe soyundu. 'Kabuslar Evi', 12 bölümden oluşan bir mini dizi projesi. “Babam ve Oğlum” ile yatırımının karşılığını fazlasıyla alan Avşar Film şirketinin ürünü. Öncelikle DVD’si çıkan diziler, sonradan TV yayınına kavuşacaklar. Şimdilik sadece ilk 5 bölümün DVD’leri satışa sunulmuş durumda. 6, 7 ve 8. bölümlerin ise yakın bir tarihte çıkması planlanıyor. Biz, 5 bölüm üzerinden bu ilginç projeye bir bakış atmaya çalışacağız...
Öncelikle hepsi, korkunun alt türlerine inen yapımlar. Bu nedenle de ülkemizde çekilen korku filmlerinin inandırıcılığını ve Çağan Irmak sinemasının türe uygunluğunu sorgulamamız gerekiyor. Çağan Irmak; bu filmlerin ilk 3’ünü yönetip senaryosunu yazarken, son 2’sinin sadece senaryosunu yazmış. Son 2 filmde yönetmenlik koltuğunu, bir dizi yönetmeni olan Uluç Bayraktar’a bırakmış. Hikayelerin hepsi, ‘geçmişle hesaplaşma’ temasını işliyor. “Babam ve Oğlum”da kullanılan melodramatik temeli kullanıyorlar. Psikolojik olmaya çalışıyorlar. Ancak bunun bir korku filmi içinde nasıl bir yere yerleştiği tartışma konusu.
1. hikaye olan 'Takip'deki hesaplaşma problemi şöyle gelişiyor: Otuz yıl boyunca bir kurt adam tarafından kovalanan baş karakterimiz (Fikret Kuşkan), sonunda sığınacak bir yer buluyor. Burası, filme ismini veren Kabuslar Evi. Bu ev, bir köyde ıssız bir ormanın ortasında. Karakterimizin kendisiyle hesaplaşması, o mekanda gerçekleşiyor. Her şeyin hayal olup olmadığı da sorgulanıyor –aynen diğer filmlerde olduğu gibi-. Serinin ana mekanı olan Kabuslar Evi’nden bahsetmişken, bir de ufak parantez açmak lazım; bu mekan, ormanın ortasında ıssız bir müstakil ev. Ancak köyde olmasıyla ilgili metaforik bir anlamda kullanılmıyor. Esas önemli olan bütün baş karakterlerimizin, bu evin içinde kendileriyle hesaplaşmaları. Ne kadar korkutucu olduğuna ise diziden sonra karar vermek lazım. Ancak coğrafi olarak tedirgin edici bir mekanda olduğu gerçeğini kabul edebiliriz...
2. hikayeye geçtiğimizde, karşımıza 'Son Dans' ismi çıkıyor. Hümeyra’nın oynadığı baş karakter, merkeze yerleştiriliyor. Tekerlekli sandalyeden kalkamayan karakterimize, kızı yardım ediyor. Geçmişle hesaplaşma durumuna geldiğimizde ise, bir hayalet görüyor. Onu kocasına benzetiyor. Sonradan hayaletin, Azrail (Yetkin Dikinciler) olduğunu öğreniyoruz...
3. hikaye 'Hayal-i Cihan'da bu sefer iki baş karakter var. Bir tanesi genç bir iş adamı olan Okan Yalabık, diğeri ise yaşlı bir emekli olan Çetin Tekindor. İkisinin hikayeleri, iş sorunlarıyla ilginç bir şekilde iç içe geçiyor...
4. hikaye 'Tanıdık Yabancı'da, akıl hastanesinden çıkan Zuhal Gencer’in canlandırdığı karakterimiz, Kabuslar Evi’ne yerleşiyor. Diğer karakterler gibi yalnız olan kadın, bir süre sonra akıl hastanesinde olduğu gibi ölen oğlunun hayaletini görmeye başlıyor...
5. hikaye “Kaçan Fırsatlar Limited”, evli bir iş patronunu (Levent Üzümcü) merkeze yerleştiriyor. İşinde kaçan fırsatlara pişman olan bu kendini beğenmiş adam, bir gün filme ismini veren şirketin reklamını görüyor. Bu reklamı izlerken, ilginç bir şekilde kendi vücudunu kesmeye başlıyor. Sonrasında bir tatile gitmek istiyor ve eşiyle Kabuslar Evi’ni seçiyor. Bu sırada Ali Düşenkalkar, olağanüstü oyunculuğuyla filme ismini veren şirketin patronu olarak karşımıza çıkıyor. Serinin şu ana kadarki en iyi performansını izlememizi sağlıyor. Bu seferki hesaplaşma ise ahlaki. Genel olarak baktığımızda 5 filmin de korkunun farklı türlerine girmeye çalıştıklarını görebiliyoruz. 1. film, kurt adam; 2. film, hayalet; 3. film, gotik; 4. film, bilimkurgu-korku; 5. film, şeytan alt türlerine yakın duruyor. Ancak Çağan Irmak’ın uyguladığı dizi estetiğinin ve temaları işleyiş şeklinin korku filmlerine uygun olup olmadığı bir tartışma konusu...
Türk sineması, son yıllarda çeşitli eğilimler gösteriyor. Bunların ana kaynakları, çoğunlukla diziler ve dizi yönetmenleri. Sinema endüstrisinin bir sektör oluşturamaması, bu kaynakları daha da etkin hale getiriyor. Zira, 1990’ların sonunda ve 2000’li yıllarda kışın dizi çeken yönetmenler, yaz tatillerindeki 1-2 ayda film çekimiyle uğraşıyorlardı. Bu nedenle de bir sinema projesinin altından hakkıyla kalkmaları pek de mümkün gözükmüyordu. Ama bunların arasında, Taylan Biraderler gibi belli bir sinema bilinciyle işini yapan yönetmenler de bulunuyor.
Çağan Irmak ise sektördeki düzensizliğin meyvelerini yemeye çalışan bir yönetmen. 2001 yılında “Bana Şans Dile” ile ilk filmini çekip kötü eleştiriler almasına karşın; 2004 yılında çektiği “Mustafa Hakkında Herşey” ile oturaklı bir sinemaya geçiş yaptı. 2005 yılında “Babam ve Oğlum” ile uyandırdığı etkiyi ise tekrar dile getirmeye gerek yok... Bu filmlerin aralarında TV dizileri çeken yönetmen (Asmalı Konak’ı örnek verebiliriz), yeni projesinde ilginç bir işe soyundu. 'Kabuslar Evi', 12 bölümden oluşan bir mini dizi projesi. “Babam ve Oğlum” ile yatırımının karşılığını fazlasıyla alan Avşar Film şirketinin ürünü. Öncelikle DVD’si çıkan diziler, sonradan TV yayınına kavuşacaklar. Şimdilik sadece ilk 5 bölümün DVD’leri satışa sunulmuş durumda. 6, 7 ve 8. bölümlerin ise yakın bir tarihte çıkması planlanıyor. Biz, 5 bölüm üzerinden bu ilginç projeye bir bakış atmaya çalışacağız...
Öncelikle hepsi, korkunun alt türlerine inen yapımlar. Bu nedenle de ülkemizde çekilen korku filmlerinin inandırıcılığını ve Çağan Irmak sinemasının türe uygunluğunu sorgulamamız gerekiyor. Çağan Irmak; bu filmlerin ilk 3’ünü yönetip senaryosunu yazarken, son 2’sinin sadece senaryosunu yazmış. Son 2 filmde yönetmenlik koltuğunu, bir dizi yönetmeni olan Uluç Bayraktar’a bırakmış. Hikayelerin hepsi, ‘geçmişle hesaplaşma’ temasını işliyor. “Babam ve Oğlum”da kullanılan melodramatik temeli kullanıyorlar. Psikolojik olmaya çalışıyorlar. Ancak bunun bir korku filmi içinde nasıl bir yere yerleştiği tartışma konusu.
1. hikaye olan 'Takip'deki hesaplaşma problemi şöyle gelişiyor: Otuz yıl boyunca bir kurt adam tarafından kovalanan baş karakterimiz (Fikret Kuşkan), sonunda sığınacak bir yer buluyor. Burası, filme ismini veren Kabuslar Evi. Bu ev, bir köyde ıssız bir ormanın ortasında. Karakterimizin kendisiyle hesaplaşması, o mekanda gerçekleşiyor. Her şeyin hayal olup olmadığı da sorgulanıyor –aynen diğer filmlerde olduğu gibi-. Serinin ana mekanı olan Kabuslar Evi’nden bahsetmişken, bir de ufak parantez açmak lazım; bu mekan, ormanın ortasında ıssız bir müstakil ev. Ancak köyde olmasıyla ilgili metaforik bir anlamda kullanılmıyor. Esas önemli olan bütün baş karakterlerimizin, bu evin içinde kendileriyle hesaplaşmaları. Ne kadar korkutucu olduğuna ise diziden sonra karar vermek lazım. Ancak coğrafi olarak tedirgin edici bir mekanda olduğu gerçeğini kabul edebiliriz...
2. hikayeye geçtiğimizde, karşımıza 'Son Dans' ismi çıkıyor. Hümeyra’nın oynadığı baş karakter, merkeze yerleştiriliyor. Tekerlekli sandalyeden kalkamayan karakterimize, kızı yardım ediyor. Geçmişle hesaplaşma durumuna geldiğimizde ise, bir hayalet görüyor. Onu kocasına benzetiyor. Sonradan hayaletin, Azrail (Yetkin Dikinciler) olduğunu öğreniyoruz...
3. hikaye 'Hayal-i Cihan'da bu sefer iki baş karakter var. Bir tanesi genç bir iş adamı olan Okan Yalabık, diğeri ise yaşlı bir emekli olan Çetin Tekindor. İkisinin hikayeleri, iş sorunlarıyla ilginç bir şekilde iç içe geçiyor...
4. hikaye 'Tanıdık Yabancı'da, akıl hastanesinden çıkan Zuhal Gencer’in canlandırdığı karakterimiz, Kabuslar Evi’ne yerleşiyor. Diğer karakterler gibi yalnız olan kadın, bir süre sonra akıl hastanesinde olduğu gibi ölen oğlunun hayaletini görmeye başlıyor...
5. hikaye “Kaçan Fırsatlar Limited”, evli bir iş patronunu (Levent Üzümcü) merkeze yerleştiriyor. İşinde kaçan fırsatlara pişman olan bu kendini beğenmiş adam, bir gün filme ismini veren şirketin reklamını görüyor. Bu reklamı izlerken, ilginç bir şekilde kendi vücudunu kesmeye başlıyor. Sonrasında bir tatile gitmek istiyor ve eşiyle Kabuslar Evi’ni seçiyor. Bu sırada Ali Düşenkalkar, olağanüstü oyunculuğuyla filme ismini veren şirketin patronu olarak karşımıza çıkıyor. Serinin şu ana kadarki en iyi performansını izlememizi sağlıyor. Bu seferki hesaplaşma ise ahlaki. Genel olarak baktığımızda 5 filmin de korkunun farklı türlerine girmeye çalıştıklarını görebiliyoruz. 1. film, kurt adam; 2. film, hayalet; 3. film, gotik; 4. film, bilimkurgu-korku; 5. film, şeytan alt türlerine yakın duruyor. Ancak Çağan Irmak’ın uyguladığı dizi estetiğinin ve temaları işleyiş şeklinin korku filmlerine uygun olup olmadığı bir tartışma konusu...