'HOW TO BUILD A GIRL': SHOCK CORRIDOR İLE GREASE'İ PYGMALION-KÜLKEDİSİ USULÜ BİRLEŞTİRİYOR
FİLMİN NOTU: 7.3
|
Gençlik-müzikal komedisi damarlı dinamik bir gazetecilik biyografisi... Giedroyc, 90’lardan bir X kuşağı bireyinin işçi sınıfından kopma arzusuna “Grease” ile “Shock Corridor”u birleştirerek bakıyor. 24 Temmuz’da Prime Video’da başlayan “How to Build a Girl”, bir kızın inşa sürecini ‘Pygmalion-Külkedisi’ usulü canlandırıyor. Enerjik evreniyle bolca müzikal sevgisi aşılıyor.
PYGMALION VE KÜLKEDİSİ HİKAYELERİNİ ENERJİK HALE GETİRİYOR
Coky Giedroyc, 1990’larda Helena Bonham Carter ve Kelly Macdonald’ın rol aldığı iki komedi filmi çekmişti. Bunlar Glasgow ve Edinburg’un zorluklarını ortaya koymuştu. 2019’da Caitlin Moran’ın 2014’te yazdığı özyaşamsal öğeler taşıyan romanını perdeye aktarıyor. Yine bildiği 10 yıla ışınlanma olanağı buluyor! Gazeteci Moran’ın kitabı John Niven’la bir arada perdeye aktardıkları metin, bolca feminizm aşılıyor.
27 yaşındaki Beanie Feldstein, yavaş yavaş sektörde Melissa McCarthy, Rebel Wilson’ın yerine oynuyor. Ötekileştirici sahne kimliğiyle “Booksmart”ta (2019) ortalama bir seks komedisi ile başladı belki. Ama burada müzikal, gazetecilik ve yazarlık becerilerini ortaya koyuyor. ABD’li olmasına karşın Wolverhampton işçi sınıfına mensup olması sırıtmayan bir tiplemeye can veriyor. Kendini Pygmalion’vari bir tiplemeye dönüştürürken, aslında Külkedisi ile de akrabalık kurmuyor değil!
Daha ziyade George Bernard Shaw’un 1913 tarihli tiyatro oyunu ile bilinen Pygmalion, yıllar boyu etkisini hissettirmiş bir mitolojik figürdür. Heykeltıraş ile heykelin aşkını anlatır. Heykelin dönüşüm geçirip güzelleşmesi ve sınıf atlaması üzerine kurulu bir aristokrasi eleştirisidir.
Külkedisi ise temeli milattan öncesinden Yunan Rhodopis’e uzanan bir masal kahramanı. Onun fakir bir hizmetçiyken bir anda büyüleyici bir prensese dönüşmesi tiyatro ve sinema eserlerine uyarlandı. İlki 1899 tarihinde Melies tarafından gerçekleştirildi. En sıra dışı filmi 1998’deki “Sonsuza Dek”ti (“Ever After”). Aslında oradaki Barrymore’un Danielle'i ile Pygmalion'un 1964 tarihli müzikal uyarlaması “Benim Tatlı Meleğim”in (“My Fair Lady”) Audrey Hepburn’un Eliza’sı ile kardeşlik ilişkisi kuruluyor.
PYGMALION VE KÜLKEDİSİ HİKAYELERİNİ ENERJİK HALE GETİRİYOR
Coky Giedroyc, 1990’larda Helena Bonham Carter ve Kelly Macdonald’ın rol aldığı iki komedi filmi çekmişti. Bunlar Glasgow ve Edinburg’un zorluklarını ortaya koymuştu. 2019’da Caitlin Moran’ın 2014’te yazdığı özyaşamsal öğeler taşıyan romanını perdeye aktarıyor. Yine bildiği 10 yıla ışınlanma olanağı buluyor! Gazeteci Moran’ın kitabı John Niven’la bir arada perdeye aktardıkları metin, bolca feminizm aşılıyor.
27 yaşındaki Beanie Feldstein, yavaş yavaş sektörde Melissa McCarthy, Rebel Wilson’ın yerine oynuyor. Ötekileştirici sahne kimliğiyle “Booksmart”ta (2019) ortalama bir seks komedisi ile başladı belki. Ama burada müzikal, gazetecilik ve yazarlık becerilerini ortaya koyuyor. ABD’li olmasına karşın Wolverhampton işçi sınıfına mensup olması sırıtmayan bir tiplemeye can veriyor. Kendini Pygmalion’vari bir tiplemeye dönüştürürken, aslında Külkedisi ile de akrabalık kurmuyor değil!
Daha ziyade George Bernard Shaw’un 1913 tarihli tiyatro oyunu ile bilinen Pygmalion, yıllar boyu etkisini hissettirmiş bir mitolojik figürdür. Heykeltıraş ile heykelin aşkını anlatır. Heykelin dönüşüm geçirip güzelleşmesi ve sınıf atlaması üzerine kurulu bir aristokrasi eleştirisidir.
Külkedisi ise temeli milattan öncesinden Yunan Rhodopis’e uzanan bir masal kahramanı. Onun fakir bir hizmetçiyken bir anda büyüleyici bir prensese dönüşmesi tiyatro ve sinema eserlerine uyarlandı. İlki 1899 tarihinde Melies tarafından gerçekleştirildi. En sıra dışı filmi 1998’deki “Sonsuza Dek”ti (“Ever After”). Aslında oradaki Barrymore’un Danielle'i ile Pygmalion'un 1964 tarihli müzikal uyarlaması “Benim Tatlı Meleğim”in (“My Fair Lady”) Audrey Hepburn’un Eliza’sı ile kardeşlik ilişkisi kuruluyor.
‘SHOCK CORRIDOR’UN YAPISINA ‘ALMOST FAMOUS’ AŞISI
Bu damardan onun şehirde mücadelesi, okuldaki büyüme öyküsü çok enerjik ve müthiş bir kurguyla sunuluyor. Samuel Fuller’ın başyapıtı “Shock Corridor”unda (1963) Pulitzer Ödülü hedefiyle bir akıl hastanesine ‘akıl hastası’ kılığında giren Johnny Barrett (Peter Breck) tarihe geçmişti. Onun bu kılık değiştirme hamlesi aslında “Guguk Kuşu”nu (“One Flew Over the Cuckoo’s Nest”, 1975) da etkilese de gazetecilik filmleri tarihinde ikonik bir noktaya ulaşmıştı.
Burada aslında oradaki tiplemenin 60’ların politik açıdan karmaşık Amerika’sından 90’lar İngiltere’sine taşındığını görüyoruz. ‘Kılık değiştirme’ ise ‘akıl hastası’nın yerine ‘müzikal yıldızı’na çevriliyor. Aslında “Şöhrete Bir Adım”da (“Almost Famous”, 2000) Charlie Miller’ın (Fugit) tiplemesine X kuşağından feminist kardeş olarak geliyor. 70’lerin rock kültürü böylece ortam değiştiriyor. Bu duruma adapte olurken Crowe’un o kuşağa hakimiyeti bir ‘gazeteci’ öyküsü getirmiştir.
Bu durum içimize işleyen göndermelerle sarılıyor. Etrafta Freud, Marx ve daha nicesini odasında aynada canlanmış, yeniden doğmuş olarak görmeyle birlikte o tiplemenin masal evrenine dahil oluyoruz. Johanna Morrigan, klasik bir gazetecilik filmi karakterinin çok ötesinde çiziliyor.
MÜZİKAL İZLERİ 1945’TEN BAŞLIYOR
Burada gençliğin, lise hayatının ortasına girerken “Grease”le (1978) akrabalık kuran bir ‘gençlik müzikali’ atmosferine giriyoruz. Bu ton ucundan “Manhattan’da Sihir”de (“Enchanted”, 2007) bu dünyaya gelen eski masal animasyonu kahramanının tadını barındırıyor. Bu duruma ama aslında “Neşeli Günler”den (“The Sound of Music”, 1965) “Cici Kız”a (“Hello, Dolly!”, 1969) uzanan parçalar destek oluyor.
Türün altın çağından, 1945’ten başlayarak geçmişten müzikal sahnelerinin 90’larda X kuşağının arasında canlandırılması leziz bir nostalji hissi ile izleniyor. Johanna Morrigan, ‘Pygmalion’ ve ‘Külkedisi’nin masalsı dönüşümünü ‘kılık değiştirme’ kurallı yaşayarak türün ikonik anları arasında dolaşmaya çıkarılıyor. Bu yaklaşımın “Benim Tatlı Meleğim”i de güncellemeye soyunması filmin seyir zevkini arttırıyor. Bu durum şarkıların ve koreografilerin katkısıyla rüya izlenimi bırakıyor büyük oranda. Bu sayede de aslında irade öyküsünün postmodern bir şekilde masalsı hale getirildiği görülüyor.
‘DOLLY’ BAŞROLLÜ ZAMANSIZ BİR PYGMALION ÖYKÜSÜ
“How to Build a Girl”, bir kızın oluşum sürecine bakarken onun ‘Dolly’ kılığında yaptıklarına giriyor. Nasıl ‘sahne arkası müzikali’ klasiği “The Dolly Sisters”da (1945) Macar-Amerikan kardeşlerin biyografisi ele alındıysa, burada da peri masalı müzikali üzerinden böylesi bir tanım var. Feldstein’ın 2017’de Broadway uyarlamasında oynadığı Streisand’ın “Cici Kız”ının izinden bir enerji de canlanmıyor değil. Sahnede aslında ‘Dolly’ olmanın verdikleriyle dinamizmin ve retro dokunun masalsılığı mest ediyor.
Film, adeta kızı inşa ederken ‘Pygmalion’, ‘Külkedisi’ süreçlerini başkalaştırarak da dikkat çekiyor. Bu sayede de yönetmenin olgunluğunu yansıtıyor. Filmin özelliği bir ‘gazeteci biyografisi’ anlatırken bunun damarını ‘gençlik müzikal komedisi’ olarak belirlemesi. Oradan ilerlerken de aslında 16 yaşında bir anti-kahramanın düşlerini ciddi bir ihtişamla aktarması.
‘KIRMIZI DEĞİRMEN’LE AKRABALIK NE KADAR YAKIN?
‘Müzikal’e zamansızlık aşısı yapan “Kırmızı Değirmen” (“Moulin Rouge!”, 2001), “Aşıklar Ülkesi” (“La La Land”, 2016) gibi filmlerle de bağlantı kuruluyor. Ama kardeşlik daha ziyade “Grease” ve “School Daze” (1988) ile gibi. Bu durum karşısında aslında bir işçi sınıfı bireyinin fantastik hayatını gözlemliyoruz. “Shock Corridor”da olup bitenleri müzikal dünyasında tanımlanırken buluyoruz.
Giedroyc’un müzikal tanımına yaptığı aşı heyecanla izleniyor. Bunu masalsı bir ihtişamla tüketmek de keyif veriyor. İkili ekibin katkısıyla kurgusunun hızı ve akıcılığı “How to Build a Girl”ün koreografilerine çok şey katıyor. Ciddi bir anti-kahraman irade öyküsünün tanımına bizi yolculuğa çıkarıyor. Melez damarıyla da bu eylemi enerjik ve dinamik hale getirebiliyor.