BiZE DE BEKLERiZ: SUPER
16/12/2014 - Habertürk
|
FİLMİN NOTU: 5.4
|

2.5 milyon dolar bütçeli bir süper kahraman filminden ne beklersiniz? Aslında tam da “Super” gibi dini/toplumsal taşlamayı, absürd öğeleri, bağımsız sinema düşüncesini tavana çıkarırken, alanın kalıplarını da unutmayan alaycı bir yapıt. Bu yaz görkemli çizgi roman uyarlaması “Galaksinin Koruyucuları”yla dikkatleri üzerine çeken James Gunn, aslında bu alana ilgisini dört sene önce göstermişti. Kimi açılardan eleştirilecek olsa da “Super”, anti-süper kahraman kullanımının kanlı canlı bir örneği…
2010 yapımı bir süper kahraman filmi parodisi diyebiliriz. “Super”, “Göster Gününü” (“Kick-Ass”, 2010) ve “Yeşil Yaban Arısı” (“The Green Hornet”, 2011) ile birlikte 2010’larda bu alanda verilmiş ‘yıldız oyunculu’ işlerden biri. Yönetmeninin ikinci uzun metrajı olması, özündeki ‘umut vaat eden omurga’yı daha saygı duyulası hale getirmiş. Zira burada dini inançları güçlü olsa da, ‘süper güç’ açısından şanssız bir karakterin, süper kahramanlık yolundaki eğlenceli arayışı ele alınıyor. O kişi, Rainn Wilson’ın katkısıyla Kemal Sunal’ın ‘Şaban’ tiplemesi misali bir toplumsal konuma oturtuluyor.
DİNİ HİCİV YÜKLÜ SÜPER KAHRAMAN ANLAYIŞI
Bir restoranda saat başı ücretle çalışan çelimsiz Frank Darbo, çok sevdiği eşinden ayrılması ile birlikte intikam kavramıyla yüzleşiyor. Gelin görün ki Liv Tyler’ın canlandırdığı güzeller güzeli Sarah, eski evliliğini unutmak için heyecan ararken bu sıradan adamla evlenmiş. Yani Wes Anderson filmlerinden de bildiğimiz bir ‘anti-kahraman/kaybeden’ portresi izliyoruz. Bu doku ‘flashback’lerin siyah-beyaza boyanmasıyla elde edilen renklerle karşımıza çıkarılıyor.
Bunun devamında da ‘gece suçluları kovalama’, ‘süper güç bulma’, ‘hak edene haddini bildirme’ gibi süper kahraman filmi klişeleri bir bir sorgulanıyor. “Super”, imalı ismiyle ‘süper’liğin anti-tezini, hem de ‘her güzel günümde gökten biri inmişti, şimdi de süper olacağımı söyledi o’ diyen dini bütün bir adamın katkısıyla çıkarıyor. Olabildiğince hiciv yüklü bu dramatik yaklaşım, Ellen Page’in çizgi roman hayranı karakteriyle, Boltie’ye dönüşen ‘çömez’ tiplemesiyle doldurulmuş.
GUNN SİNYALİ BURADA VERMİŞTİ
Böylece tek bir kıyafetle adı konan kırmızılı The Crimson Bolt ile onun çömezinin Batman-Batgirl ikilisi edasıyla etrafta dolaşıp insan öldürdüğünü görüyoruz. Aslında her şey eğlenceli ve absürd. Yan karakterlerin tamamı projenin güldürme ve kaliteli mizah oranını arttırıyor. Ancak bu noktaya ulaşırken şiddet eğilimine yaklaşım, hem ana karakterlerin çok yoğun uygulamasıyla hem de gore (kan pıhtısı) dozajına fazla sapılmasıyla filmin bir yanını sorunlu hale getirmiş.
Bu da şiddeti onaylarken sömüren ve sıradan insanların da istediğinde herkesi kesip biçebileceğini gösteren bir ideolojik bakış getiriyor. İnsanların bir anda ölüp kafalarının kopması gibi absürd bir noktadan baktığını düşünmüş yönetmen. Ancak bu normal değil. “Super”in bu konuda bir ahlaki süzgeçten geçmesi şartmış. Zira bu noktada şiddeti onaylamak söz konusu olmuş. ‘Ölüm’ü kolay ve abartılı yoldan bulan rahatsız edici şiddet sahneleri, filmin alaycı bakışına fazla yakışmamış.
Yine de yetenekli yönetmeni, yazarı ve oyuncularıyla saygıya değer bir süper kahraman filmi parodisi var karşımızda. Üstelik “Super”, bu noktaya ulaşırken, herhangi bir kaynaktan yola çıkmayıp her şeyi sıfırdan yaratarak “Göster Gününü” ve “Yeşil Yaban Arısı” ile ayrılıyor. Gunn, özellikle ABD’de gişe canavarına dönüşen ve şimdiden devam filmi programlanan üçüncü eseri “Galaksinin Koruyucuları” (“Guardians of the Galaxy”, 2014) ile taptaze bir çizgi roman uyarlamasına imza atacağının sinyallerini burada dört sene öncesinde vermişti. Toplumun dışına itilmiş kaybedenlerin hikayelerine, daha düşük bütçeli (yaklaşık 100’de biri kadar) bir projeyle el atarak antreman yapmış, ikinci filminde göz doldurmuştu.
2010 yapımı bir süper kahraman filmi parodisi diyebiliriz. “Super”, “Göster Gününü” (“Kick-Ass”, 2010) ve “Yeşil Yaban Arısı” (“The Green Hornet”, 2011) ile birlikte 2010’larda bu alanda verilmiş ‘yıldız oyunculu’ işlerden biri. Yönetmeninin ikinci uzun metrajı olması, özündeki ‘umut vaat eden omurga’yı daha saygı duyulası hale getirmiş. Zira burada dini inançları güçlü olsa da, ‘süper güç’ açısından şanssız bir karakterin, süper kahramanlık yolundaki eğlenceli arayışı ele alınıyor. O kişi, Rainn Wilson’ın katkısıyla Kemal Sunal’ın ‘Şaban’ tiplemesi misali bir toplumsal konuma oturtuluyor.
DİNİ HİCİV YÜKLÜ SÜPER KAHRAMAN ANLAYIŞI
Bir restoranda saat başı ücretle çalışan çelimsiz Frank Darbo, çok sevdiği eşinden ayrılması ile birlikte intikam kavramıyla yüzleşiyor. Gelin görün ki Liv Tyler’ın canlandırdığı güzeller güzeli Sarah, eski evliliğini unutmak için heyecan ararken bu sıradan adamla evlenmiş. Yani Wes Anderson filmlerinden de bildiğimiz bir ‘anti-kahraman/kaybeden’ portresi izliyoruz. Bu doku ‘flashback’lerin siyah-beyaza boyanmasıyla elde edilen renklerle karşımıza çıkarılıyor.
Bunun devamında da ‘gece suçluları kovalama’, ‘süper güç bulma’, ‘hak edene haddini bildirme’ gibi süper kahraman filmi klişeleri bir bir sorgulanıyor. “Super”, imalı ismiyle ‘süper’liğin anti-tezini, hem de ‘her güzel günümde gökten biri inmişti, şimdi de süper olacağımı söyledi o’ diyen dini bütün bir adamın katkısıyla çıkarıyor. Olabildiğince hiciv yüklü bu dramatik yaklaşım, Ellen Page’in çizgi roman hayranı karakteriyle, Boltie’ye dönüşen ‘çömez’ tiplemesiyle doldurulmuş.
GUNN SİNYALİ BURADA VERMİŞTİ
Böylece tek bir kıyafetle adı konan kırmızılı The Crimson Bolt ile onun çömezinin Batman-Batgirl ikilisi edasıyla etrafta dolaşıp insan öldürdüğünü görüyoruz. Aslında her şey eğlenceli ve absürd. Yan karakterlerin tamamı projenin güldürme ve kaliteli mizah oranını arttırıyor. Ancak bu noktaya ulaşırken şiddet eğilimine yaklaşım, hem ana karakterlerin çok yoğun uygulamasıyla hem de gore (kan pıhtısı) dozajına fazla sapılmasıyla filmin bir yanını sorunlu hale getirmiş.
Bu da şiddeti onaylarken sömüren ve sıradan insanların da istediğinde herkesi kesip biçebileceğini gösteren bir ideolojik bakış getiriyor. İnsanların bir anda ölüp kafalarının kopması gibi absürd bir noktadan baktığını düşünmüş yönetmen. Ancak bu normal değil. “Super”in bu konuda bir ahlaki süzgeçten geçmesi şartmış. Zira bu noktada şiddeti onaylamak söz konusu olmuş. ‘Ölüm’ü kolay ve abartılı yoldan bulan rahatsız edici şiddet sahneleri, filmin alaycı bakışına fazla yakışmamış.
Yine de yetenekli yönetmeni, yazarı ve oyuncularıyla saygıya değer bir süper kahraman filmi parodisi var karşımızda. Üstelik “Super”, bu noktaya ulaşırken, herhangi bir kaynaktan yola çıkmayıp her şeyi sıfırdan yaratarak “Göster Gününü” ve “Yeşil Yaban Arısı” ile ayrılıyor. Gunn, özellikle ABD’de gişe canavarına dönüşen ve şimdiden devam filmi programlanan üçüncü eseri “Galaksinin Koruyucuları” (“Guardians of the Galaxy”, 2014) ile taptaze bir çizgi roman uyarlamasına imza atacağının sinyallerini burada dört sene öncesinde vermişti. Toplumun dışına itilmiş kaybedenlerin hikayelerine, daha düşük bütçeli (yaklaşık 100’de biri kadar) bir projeyle el atarak antreman yapmış, ikinci filminde göz doldurmuştu.
NE DURUMDA?
“Super”, bizde vizyona girmedi. Ne festivallerde gösterildi, ne de DVD’siyle evlerimize konuk oldu. Bu noktadan sonra da zor gözüküyor.