'FALSE POSITIVE': POGORZELSKI'NİN BÜYÜSÜ ALTINDA
FİLMİN NOTU: 6.4
|
“Rosemary’nin Bebeği”, “Ölü İkizler” ile “Private Life” duraklarına uğrayan sinematografisi güçlü ve melankolik bir hamilelik gerilimi. İkincisine kaydığında ve Pierce Brosnan’a güvendiğinde tökezleyebiliyor. A24 filmi “False Positive”, Tribeca 2021’de açılıp 25 Haziran’da Hulu’da başladı.
‘ROSEMARY’NİN BEBEĞİ’ SEVİYESİNE ULAŞABİLİYOR MU?
Polonyalı görüntü yönetmeni Pawel Pogorzelki, Ari Aster filmleriyle özdeşleşti. En son “Ritüel”de (“Midsommar”, 2018) en üst seviyeye ulaşmıştı. Mat renkleri zekice kullanması bir yana dingin kamera hareketleri, uzun planlar ve çevrilen kamerayla dikkat çekmişti. Burada o ‘okült korku filmi’ geleneğini bir hamilelik öyküsünün içerisine yerleştiriyor.
Filmin ortak senarist ve yapımcısı Ilana Glazer aynı zamanda başrol. “False Positive” de bugüne kadar hamilelikle ilgili yapılmış en gerilimli filmlerden biri olmaya oynuyor. “Aç Kalpler” (“Hungry Hearts”, 2014) ve “Rosemary’nin Bebeği”yle (“Rosemary’s Baby”, 1968) ile yarışabiliyor mu bilinmez. Ama 2020’de yapılan “Pieces of a Woman” ve “Never Rarely Sometimes Always”den fazla aşağı kalmıyor aslında.
POGORZELSKI’NIN BÜYÜSÜ ALTINDA
Zorladığı sınırların adını yönetmenin mat renkleri ve yanı boşluklu çerçeveleriyle anlamlı hale getirmek de değerli. Bu sayede şehrin orta sınıfının hikayesi incelemeye açık hale geliyor. “Private Life”da Tamara Jenkins ‘kısırlık’ problemini ele almıştı. Burada ise sanki “Rosemary’nin Bebeği” ile o filmin birleştiği dehlizlere adapte oluyoruz çokça.
“False Positive”, açılışında yüzü kanlı yürüyen ana karakter Lucia’nın sallanan kamerayla birlikte de aslında mat renk skalasına dikkat çektiği görülüyor. Bunun ötesinde de onun bölüm bölüm kameranın terse döndüğü uzun planlarla yabancılaşmasının, bu olaydan yaşadığı sıkıntıların sinemasal bir süzgeçten geçirildiğini görüyoruz.
‘ROSEMARY’NİN BEBEĞİ’ SEVİYESİNE ULAŞABİLİYOR MU?
Polonyalı görüntü yönetmeni Pawel Pogorzelki, Ari Aster filmleriyle özdeşleşti. En son “Ritüel”de (“Midsommar”, 2018) en üst seviyeye ulaşmıştı. Mat renkleri zekice kullanması bir yana dingin kamera hareketleri, uzun planlar ve çevrilen kamerayla dikkat çekmişti. Burada o ‘okült korku filmi’ geleneğini bir hamilelik öyküsünün içerisine yerleştiriyor.
Filmin ortak senarist ve yapımcısı Ilana Glazer aynı zamanda başrol. “False Positive” de bugüne kadar hamilelikle ilgili yapılmış en gerilimli filmlerden biri olmaya oynuyor. “Aç Kalpler” (“Hungry Hearts”, 2014) ve “Rosemary’nin Bebeği”yle (“Rosemary’s Baby”, 1968) ile yarışabiliyor mu bilinmez. Ama 2020’de yapılan “Pieces of a Woman” ve “Never Rarely Sometimes Always”den fazla aşağı kalmıyor aslında.
POGORZELSKI’NIN BÜYÜSÜ ALTINDA
Zorladığı sınırların adını yönetmenin mat renkleri ve yanı boşluklu çerçeveleriyle anlamlı hale getirmek de değerli. Bu sayede şehrin orta sınıfının hikayesi incelemeye açık hale geliyor. “Private Life”da Tamara Jenkins ‘kısırlık’ problemini ele almıştı. Burada ise sanki “Rosemary’nin Bebeği” ile o filmin birleştiği dehlizlere adapte oluyoruz çokça.
“False Positive”, açılışında yüzü kanlı yürüyen ana karakter Lucia’nın sallanan kamerayla birlikte de aslında mat renk skalasına dikkat çektiği görülüyor. Bunun ötesinde de onun bölüm bölüm kameranın terse döndüğü uzun planlarla yabancılaşmasının, bu olaydan yaşadığı sıkıntıların sinemasal bir süzgeçten geçirildiğini görüyoruz.
Pogorzelski filmin bir Bergman sinematografisinden farksız bir şekilde hareket etmesini sağlamış. Modern Nykvist olmaya oynuyor. Bu da “Persona” (1966) kadar ileri gitmese de “Rosemary’nin Bebeği”nin modern şubesine dönüşmek için uzun süre bir iddia getiriyor. Senaryonun gizemini gittiği noktada ise aslında net bir kopyalama arzusu canlanmıyor.
BROSNAN GERÇEĞİ NASIL YANSIYOR?
Aksine bizim gördüklerimi ‘okült korku filmi’nin, tarikat mevzusunun başka bir yöne doğru kıvrıldığı… İşin içine ‘dramedi’ de, ‘absürd komedi’ de, ‘yasak ilişki gerilimi’ de girebiliyor. O noktada da aslında Pierce Brosnan’ın dönüşü, Me Too döneminin intikamcı gerilimine dönüşmek çok da anlamlı hale gelmiyor.
Oyuncu erkek karakterlerden gidersek Theroux kadar sahici değil. Aksine aşırı karikatür ve fazla hesap kitaba alan açıyor. “Promising Young Woman”ın (2020) yarıda kalmış hesapçılığı senaryo açısından canlanıyor.
‘BABY’NİN VARLIĞINDAN HABERDAR MI?
Bu açıdan da Sitges ve Talinn’de yarışan “Baby”de (2020) Juanma Bajo Ulloa’nın Rosie Day’in Neska’yı canlandırdığı, İspanya’nın diyalogsuz çekilmiş modern “Rosemary’nin Bebeği”ne imza atması daha çarpıcıydı. O filmin görsel zekasıyla gelen yaratıcı model arayışı burada son noktada canlanmıyor. İspanyol sinemasının korku geleneği bir tık iddialı olabilir. O açıdan da “False Positive” biraz düşüyor. Oradaki albinodan ve çocuk ticaretinden gelen alt anlamlar da burada başvurulan kaynaklara dönüşmüyor.
Ama yine de her şeye rağmen bir hamilelik filmi olarak içinden gerilim, korku, dram ve komedi geçmesiyle değerli, içine alan ve söylemini belli eden bir eser. Sadece metafiziksel korkuya kaydığı zeki kamera açıları bile bunu yansıtabiliyor. Gerçekten gizemli bir ilişki filmine de dönüşüp “Ritüel”in çiftinin hap almadan İsveç yerine başka bir evrene ışınlandığını da düşündürmüyor değil. Pogorzelski imzasının berraklığı ister istemez bu tartışmaya izin veriyor.
BROSNAN GERÇEĞİ NASIL YANSIYOR?
Aksine bizim gördüklerimi ‘okült korku filmi’nin, tarikat mevzusunun başka bir yöne doğru kıvrıldığı… İşin içine ‘dramedi’ de, ‘absürd komedi’ de, ‘yasak ilişki gerilimi’ de girebiliyor. O noktada da aslında Pierce Brosnan’ın dönüşü, Me Too döneminin intikamcı gerilimine dönüşmek çok da anlamlı hale gelmiyor.
Oyuncu erkek karakterlerden gidersek Theroux kadar sahici değil. Aksine aşırı karikatür ve fazla hesap kitaba alan açıyor. “Promising Young Woman”ın (2020) yarıda kalmış hesapçılığı senaryo açısından canlanıyor.
‘BABY’NİN VARLIĞINDAN HABERDAR MI?
Bu açıdan da Sitges ve Talinn’de yarışan “Baby”de (2020) Juanma Bajo Ulloa’nın Rosie Day’in Neska’yı canlandırdığı, İspanya’nın diyalogsuz çekilmiş modern “Rosemary’nin Bebeği”ne imza atması daha çarpıcıydı. O filmin görsel zekasıyla gelen yaratıcı model arayışı burada son noktada canlanmıyor. İspanyol sinemasının korku geleneği bir tık iddialı olabilir. O açıdan da “False Positive” biraz düşüyor. Oradaki albinodan ve çocuk ticaretinden gelen alt anlamlar da burada başvurulan kaynaklara dönüşmüyor.
Ama yine de her şeye rağmen bir hamilelik filmi olarak içinden gerilim, korku, dram ve komedi geçmesiyle değerli, içine alan ve söylemini belli eden bir eser. Sadece metafiziksel korkuya kaydığı zeki kamera açıları bile bunu yansıtabiliyor. Gerçekten gizemli bir ilişki filmine de dönüşüp “Ritüel”in çiftinin hap almadan İsveç yerine başka bir evrene ışınlandığını da düşündürmüyor değil. Pogorzelski imzasının berraklığı ister istemez bu tartışmaya izin veriyor.
'LFG': ME TOO SONRASI DÖNEMİN HESAPLI FUTBOL BELGESELİ
FİLMİN NOTU: 3.6
|
Kadın futbol takımının hikayesi, boş gürültü yapan bir konuşan kafalar belgeseli. Tarihi bir meseleye el atmak istese de üstünkörü geçmesiyle 105 dakikalık bir görsel erozyona dönüşüyor. “LFG”, Tribeca 2021’de açıldıktan sonra HBO Max’te 24 Haziran’da başladı.
KÖR KÖR PARMAĞIN GÖZÜNE MESAJ KAYGISI
Sean Fine ile Andrea Nix, küfürbaz ismiyle bile kör kör parmağım gözüne bir söylem kaygısı barındırıyorlar. Bu da aşırı irrite edici bir şekilde sunuluyor. Elbette sporda cinsiyet hakları aranmalı.
Ama buradaki gibi unutulup gidecek anlamsız belgelerin yeri yok. Ülkemizde ve dünyada kültüre hakimiyetiyle daha yetkin denemeler izliyoruz. Çeşitli etnik kimlik hakları da bunların içine giriyor.
KONUŞAN KAFALARDAN İBARET
Ama “LFG”de aslında ABD’nin kendine özgü problemleri TV ucuzluğuyla sunulmakla kalıyor. Bunun kafa şişirme riski olması ise elbette üzücü. Yönetmenler online platformlara sürekli iş yapsa da bu çığırtkanlıkla konuşan kafaların ötesine geçme şansları yok. Aksine zorla 105 dakikaya bağlanan hantal bir hesaplı görüntüler yumağı izliyoruz.
Bu açıdan da cinsiyet eşitsizliğine karşı çıkma da bunun ötesi de değersiz hale geliyor. Fine’ın görüntülerinin ise eseri neredeyse hiçbir katkısı yok. 10’da bir gelir elde edilmesi erkek takımlarından bir dayanak noktası. Ancak onun devamı zoom kayıtlaıyla ucuz bir hal almakla kalıyor!
KÖR KÖR PARMAĞIN GÖZÜNE MESAJ KAYGISI
Sean Fine ile Andrea Nix, küfürbaz ismiyle bile kör kör parmağım gözüne bir söylem kaygısı barındırıyorlar. Bu da aşırı irrite edici bir şekilde sunuluyor. Elbette sporda cinsiyet hakları aranmalı.
Ama buradaki gibi unutulup gidecek anlamsız belgelerin yeri yok. Ülkemizde ve dünyada kültüre hakimiyetiyle daha yetkin denemeler izliyoruz. Çeşitli etnik kimlik hakları da bunların içine giriyor.
KONUŞAN KAFALARDAN İBARET
Ama “LFG”de aslında ABD’nin kendine özgü problemleri TV ucuzluğuyla sunulmakla kalıyor. Bunun kafa şişirme riski olması ise elbette üzücü. Yönetmenler online platformlara sürekli iş yapsa da bu çığırtkanlıkla konuşan kafaların ötesine geçme şansları yok. Aksine zorla 105 dakikaya bağlanan hantal bir hesaplı görüntüler yumağı izliyoruz.
Bu açıdan da cinsiyet eşitsizliğine karşı çıkma da bunun ötesi de değersiz hale geliyor. Fine’ın görüntülerinin ise eseri neredeyse hiçbir katkısı yok. 10’da bir gelir elde edilmesi erkek takımlarından bir dayanak noktası. Ancak onun devamı zoom kayıtlaıyla ucuz bir hal almakla kalıyor!