'PARAZİT': MERDİVEN ALTINDA 'OYUNUN KURALI' BAŞKA!
FİLMİN NOTU: 6.7
|
Kore Yeni Dalgası’nın en yetkin yönetmenlerinden Bong Joon-Ho’nun yedinci filmi… “Parazit" ("Gisaengchung"), türler, formüller ve alt türler arasında artistik patinaj yapan teknolojik bir ‘aşağıdakiler-yukarıdakiler gerilimi-kara komedisi’.
YENİ KORE’NİN AŞAĞIDAKİLER-YUKARIDAKİLER FİLMİ
Sinemada sınıf çekişmelerinin her türlü anlatıldığını biliriz. Burjuvanın alt sınıfla, aristokrasinin işçi sınıfıyla bambaşka dönemlerle kutuplaştığı görsel bir malzeme haline gelmiştir. Belki de 1939'da başyapıtlarından “Oyunun Kuralı” (“La Règle du Jeu”) ile Jean Renoir, sinemaya ‘kesişen hayatlar filmi’nin içinde ‘aşağıdakiler-yukarıdakiler filmi’ formülünü armağan etmesiyle değerli hale gelmiştir.
O eserin klasikleşmesiyle bu temayı ‘işlevsiz aile filmi’, ‘eve giren yabancı gerilimi’ gibi formüller üzerinden yorumlayan filmler ortaya çıktı. Ama ikincisinin genelde sömürüldüğüne tanıklık ettik. Sanki burada Bong Joon-Ho, bugünün Güney Kore’sindeki emlak krizini anlatmak için korkutucu bir yol seçiyor. Aşağıdan başlayıp aşağıda noktaladığı sınıf çatışması, günümüz ailelerindeki mahremiyet problemini afişe ediyor. Bunun ucunu da aslında ‘ciddiye almadığınız yoksullar sizden intikam alabilir!’ korkusuna kadar götürüyor.
‘MERDİVEN ALTINDAKİLER’ ETKİSİ ÇOK BARİZ
Ama ‘B-tipi bir macera-aksiyon’ gibi harekete geçirmiyor bu riskli dramatik hareket... Aksine baştan itibaren işin içine ‘akıllı telefon’ motifini çokça dahil ediyor. Akıllı telefonla internete girecek dahi parası olmayan yoksul ailenin, çok da umursamadığı bir dünya görüntüsü var. Onların burjuvazinin evine girmesiyle birlikte de aslında 1968’de “Teorema”da Terrence Stamp’in 'yabancı' olarak yaşattığı hissiyat, aşırılık duygusu devreye girecek gibi oluyor. Ama onun ‘biseksüelliği harekete geçirme’ hamlesi gerçekleşmiyor.
Aksine bunun devamında ‘eve giren yabancı gerilimi’nin Wes Craven’ın “Merdiven Altındakiler”i (“The People Under the Stairs”, 1991) misali bir ‘sınıfsal kutuplaşma’ ile yeraltına tıkıldığı, oradaki ‘siyah-beyaz ayrımı’nın yerine de ayrıştırılan android kuşağını koyan bir model var. Bu noktaya gelene kadar ise etrafta bir ‘parazit’ arayışı gürle gidiyor. Bu parazit gizemi, açılışta ‘salgın filmi’ne kadar açılan bir motif. Filmin bir yerinde selle sular altında kalan sokaklar da var.
‘Koku’dan korkma da bunlara teknolojik dünyada çok kullanılmayan masum bir duyuyu ekliyor sanki. Onun kaynağında 1985’te Patrick Suskind’in yazdığı 2006’da başarılı bir uyarlamayla sinemaya Tom Tykwer’in adapte ettiği “Korku: Bir Katilin Hikayesi” (“Perfurme: The Story of a Murderer”, 2006) var. ‘Salgın filmi’nde ise Trier’nin “Salgın”ı (“Epidemic”, 1987) ve Soderbergh’in “Salgın”ı (“Contagion”, 2011) kadar hiççi olup bunların damarlarını bir aileye bağlamak takdir edilmeli.
‘ANTİ-PARAZİT’ DESTEKLİ ANDROİD KUŞAĞI ELEŞTİRİSİ
Bu türle gelen şaşırtmacanın Cronenberg’in “Ürpertiler”inde (“Shivers”, 1975) karantinaya alınan bir binada ‘parazit’in insanları zombiye dönüştürmesiyle bir ‘alt tür’ yaratarak “The Bay” (2012) gibi filmleri etkilediği ‘parazit filmi’, ‘anti-uzaylı istilası filmi’ne doğru kayıyor. Aslında bu da çok doğal…
Hedef daha ziyade ‘akıllı telefon devreye girdikçe kontrolden çıkan ötekiler’i kontrol altına almak, veya onların zulmüne karşı çıkma çabasını vurgulamak. “Parazit”te evin içinde bahçedeki çadırda yatma, sarılma, seks, diyaloglar ve daha nicesi ‘istila edenler’i sinirlendirmiyor. Sadece cep telefonu ışığı veya koku onları hareketlendiriyor. Bu da manidar bir android kuşağı eleştirisine kadar açılıyor.
90’LARIN SONUNDA AİLELERE ‘KOMEDİ’ ENJEKTE EDİLDİ
İşlevsiz aile filmi 1990’ların sonunda “Sitcom” (1998), “Mutluluk” (“Happiness”, 1998) ve “Amerikan Güzeli” (“American Beauty”, 1999) ile ‘absürt komedi’ kaynaklı ve ‘pembe dizi’ estetikli bir modele malzeme olmuştu, bunun izini süren de çok film çıktı. Bu model, 2005’te “The Chumbscrubber” ile aslında ‘video oyunu estetiğiyle çekilmiş kalıcı bir ardıl’ bırakmıştı.
2009’da da “Örnek Aile” (“The Jonesses”) onunla “Truman Show”u (1998) birleştirip her birinin bir yaratım olduğu aile bireylerini teneffüs etmemizi sağlamıştı. Bong Joon-Ho teknolojiyi kullanırken bu iki film kadar ileri gitmiyor.
MELEZ YAPISI KORE YENİ DALGASI’NDA NEREYE OTURUYOR?
“Parazit”, “Boş Ev”de (“Bin-Jip”, 2004) aileyi rahatsız eden sessiz yabancıdan aşk filmi başyapıtı çıkaran Kim Ki-Duk’la da yarışamıyor. Kim Jee-Woon’un kara komedisi “A Quiet Family”si (“Choyonghan Kajok”, 1998) ve perili ev filmi “Karanlık Sırlar” (“Janghwa, Hongryeon”, 2004) kadar iddialı mı tartışılır. Ancak bir çeşit akıllı telefon kuşağının gözünden işlevsiz aileye bakışı röntgenci bir şekilde resmetme becerisini kurgusu ve sanat yönetimiyle itibarlı hale getirebiliyor.
“Yaratık” (“Gwoemul”, 2006), “Ana” (“Madeo”, 2009), “Snowpiercer”ın (2013) arkasından yönetmenin en iyi dördüncü filmine de dönüşüyor. Ne öncesindeki absürt mizahı kaba komediyle sömürme, ne de “Okja”da (2017) görsel efektlerin cılkını çıkarma canlanıyor. Aksine ‘eve giren yabancı gerilimi’, ‘aşağıdakiler-yukarıdakiler filmi’, ‘parazit filmi’, ‘salgın filmi’, ‘işlevsiz aile komedisi’, 'uzaylı istilası filmi' gibi türler, alt türler ve formüller arasından ilginç ve sosyolojik bir sonuç çıkarıyor.
EMLAK KRİZİNİ ELEŞTİREN SINIF ÇATIŞMASI KORKUTUYOR
Eve giren yabancılardan Adam Wingard zekiliği “The Guest” (2014) gibi bir yaratıcılık abidesi çıkmadığı kesin. Hatta bilimkurgu ile ilişkiyi düşününce “Arınma Gecesi”nin (“The Purge”, 2013) de bir tık gerisinde kalıyor "Parazit". Ama bu ‘anti-parazit filmi’ gerçek anlamda günümüzün teknolojik Kore’sinin emlak kriziyle patlayan korkutucu sınıfsal çatışmasına dikkat çekmeyi beceriyor.
Elbette özellikle ilk 40 dakikanın atılmasıyla iki saati aşkın sürenin anlamsızlığını ortaya koyabilecek film, o bölümde yine kara komedi ile vakit kaybediyor. Bu durum kendini ciddiye alma problemini doğuruyor. Yönetmenin ikinci uzunu “Cinayet Günlüğü”nün (“Salinui Chueok”, 2003) acemilik içeren melez yapısının yol açtığı ‘fiziksel komedi pohpohlaması’ tutmamıştı hiç.
“Parazit”in sürpriz finalinin de daha iddialı olması gerekirdi. Ama burada “Oyunun Kuralı” ile “Merdiven Altındakiler”i birleştiren ‘teknolojik ve melez aşağıdakiler-yukarıdakiler gerilimi-kara komedisi’ kıvrımlarına sızılmasıyla keyif veriyor. Bu füzyona giriş serbest!
YENİ KORE’NİN AŞAĞIDAKİLER-YUKARIDAKİLER FİLMİ
Sinemada sınıf çekişmelerinin her türlü anlatıldığını biliriz. Burjuvanın alt sınıfla, aristokrasinin işçi sınıfıyla bambaşka dönemlerle kutuplaştığı görsel bir malzeme haline gelmiştir. Belki de 1939'da başyapıtlarından “Oyunun Kuralı” (“La Règle du Jeu”) ile Jean Renoir, sinemaya ‘kesişen hayatlar filmi’nin içinde ‘aşağıdakiler-yukarıdakiler filmi’ formülünü armağan etmesiyle değerli hale gelmiştir.
O eserin klasikleşmesiyle bu temayı ‘işlevsiz aile filmi’, ‘eve giren yabancı gerilimi’ gibi formüller üzerinden yorumlayan filmler ortaya çıktı. Ama ikincisinin genelde sömürüldüğüne tanıklık ettik. Sanki burada Bong Joon-Ho, bugünün Güney Kore’sindeki emlak krizini anlatmak için korkutucu bir yol seçiyor. Aşağıdan başlayıp aşağıda noktaladığı sınıf çatışması, günümüz ailelerindeki mahremiyet problemini afişe ediyor. Bunun ucunu da aslında ‘ciddiye almadığınız yoksullar sizden intikam alabilir!’ korkusuna kadar götürüyor.
‘MERDİVEN ALTINDAKİLER’ ETKİSİ ÇOK BARİZ
Ama ‘B-tipi bir macera-aksiyon’ gibi harekete geçirmiyor bu riskli dramatik hareket... Aksine baştan itibaren işin içine ‘akıllı telefon’ motifini çokça dahil ediyor. Akıllı telefonla internete girecek dahi parası olmayan yoksul ailenin, çok da umursamadığı bir dünya görüntüsü var. Onların burjuvazinin evine girmesiyle birlikte de aslında 1968’de “Teorema”da Terrence Stamp’in 'yabancı' olarak yaşattığı hissiyat, aşırılık duygusu devreye girecek gibi oluyor. Ama onun ‘biseksüelliği harekete geçirme’ hamlesi gerçekleşmiyor.
Aksine bunun devamında ‘eve giren yabancı gerilimi’nin Wes Craven’ın “Merdiven Altındakiler”i (“The People Under the Stairs”, 1991) misali bir ‘sınıfsal kutuplaşma’ ile yeraltına tıkıldığı, oradaki ‘siyah-beyaz ayrımı’nın yerine de ayrıştırılan android kuşağını koyan bir model var. Bu noktaya gelene kadar ise etrafta bir ‘parazit’ arayışı gürle gidiyor. Bu parazit gizemi, açılışta ‘salgın filmi’ne kadar açılan bir motif. Filmin bir yerinde selle sular altında kalan sokaklar da var.
‘Koku’dan korkma da bunlara teknolojik dünyada çok kullanılmayan masum bir duyuyu ekliyor sanki. Onun kaynağında 1985’te Patrick Suskind’in yazdığı 2006’da başarılı bir uyarlamayla sinemaya Tom Tykwer’in adapte ettiği “Korku: Bir Katilin Hikayesi” (“Perfurme: The Story of a Murderer”, 2006) var. ‘Salgın filmi’nde ise Trier’nin “Salgın”ı (“Epidemic”, 1987) ve Soderbergh’in “Salgın”ı (“Contagion”, 2011) kadar hiççi olup bunların damarlarını bir aileye bağlamak takdir edilmeli.
‘ANTİ-PARAZİT’ DESTEKLİ ANDROİD KUŞAĞI ELEŞTİRİSİ
Bu türle gelen şaşırtmacanın Cronenberg’in “Ürpertiler”inde (“Shivers”, 1975) karantinaya alınan bir binada ‘parazit’in insanları zombiye dönüştürmesiyle bir ‘alt tür’ yaratarak “The Bay” (2012) gibi filmleri etkilediği ‘parazit filmi’, ‘anti-uzaylı istilası filmi’ne doğru kayıyor. Aslında bu da çok doğal…
Hedef daha ziyade ‘akıllı telefon devreye girdikçe kontrolden çıkan ötekiler’i kontrol altına almak, veya onların zulmüne karşı çıkma çabasını vurgulamak. “Parazit”te evin içinde bahçedeki çadırda yatma, sarılma, seks, diyaloglar ve daha nicesi ‘istila edenler’i sinirlendirmiyor. Sadece cep telefonu ışığı veya koku onları hareketlendiriyor. Bu da manidar bir android kuşağı eleştirisine kadar açılıyor.
90’LARIN SONUNDA AİLELERE ‘KOMEDİ’ ENJEKTE EDİLDİ
İşlevsiz aile filmi 1990’ların sonunda “Sitcom” (1998), “Mutluluk” (“Happiness”, 1998) ve “Amerikan Güzeli” (“American Beauty”, 1999) ile ‘absürt komedi’ kaynaklı ve ‘pembe dizi’ estetikli bir modele malzeme olmuştu, bunun izini süren de çok film çıktı. Bu model, 2005’te “The Chumbscrubber” ile aslında ‘video oyunu estetiğiyle çekilmiş kalıcı bir ardıl’ bırakmıştı.
2009’da da “Örnek Aile” (“The Jonesses”) onunla “Truman Show”u (1998) birleştirip her birinin bir yaratım olduğu aile bireylerini teneffüs etmemizi sağlamıştı. Bong Joon-Ho teknolojiyi kullanırken bu iki film kadar ileri gitmiyor.
MELEZ YAPISI KORE YENİ DALGASI’NDA NEREYE OTURUYOR?
“Parazit”, “Boş Ev”de (“Bin-Jip”, 2004) aileyi rahatsız eden sessiz yabancıdan aşk filmi başyapıtı çıkaran Kim Ki-Duk’la da yarışamıyor. Kim Jee-Woon’un kara komedisi “A Quiet Family”si (“Choyonghan Kajok”, 1998) ve perili ev filmi “Karanlık Sırlar” (“Janghwa, Hongryeon”, 2004) kadar iddialı mı tartışılır. Ancak bir çeşit akıllı telefon kuşağının gözünden işlevsiz aileye bakışı röntgenci bir şekilde resmetme becerisini kurgusu ve sanat yönetimiyle itibarlı hale getirebiliyor.
“Yaratık” (“Gwoemul”, 2006), “Ana” (“Madeo”, 2009), “Snowpiercer”ın (2013) arkasından yönetmenin en iyi dördüncü filmine de dönüşüyor. Ne öncesindeki absürt mizahı kaba komediyle sömürme, ne de “Okja”da (2017) görsel efektlerin cılkını çıkarma canlanıyor. Aksine ‘eve giren yabancı gerilimi’, ‘aşağıdakiler-yukarıdakiler filmi’, ‘parazit filmi’, ‘salgın filmi’, ‘işlevsiz aile komedisi’, 'uzaylı istilası filmi' gibi türler, alt türler ve formüller arasından ilginç ve sosyolojik bir sonuç çıkarıyor.
EMLAK KRİZİNİ ELEŞTİREN SINIF ÇATIŞMASI KORKUTUYOR
Eve giren yabancılardan Adam Wingard zekiliği “The Guest” (2014) gibi bir yaratıcılık abidesi çıkmadığı kesin. Hatta bilimkurgu ile ilişkiyi düşününce “Arınma Gecesi”nin (“The Purge”, 2013) de bir tık gerisinde kalıyor "Parazit". Ama bu ‘anti-parazit filmi’ gerçek anlamda günümüzün teknolojik Kore’sinin emlak kriziyle patlayan korkutucu sınıfsal çatışmasına dikkat çekmeyi beceriyor.
Elbette özellikle ilk 40 dakikanın atılmasıyla iki saati aşkın sürenin anlamsızlığını ortaya koyabilecek film, o bölümde yine kara komedi ile vakit kaybediyor. Bu durum kendini ciddiye alma problemini doğuruyor. Yönetmenin ikinci uzunu “Cinayet Günlüğü”nün (“Salinui Chueok”, 2003) acemilik içeren melez yapısının yol açtığı ‘fiziksel komedi pohpohlaması’ tutmamıştı hiç.
“Parazit”in sürpriz finalinin de daha iddialı olması gerekirdi. Ama burada “Oyunun Kuralı” ile “Merdiven Altındakiler”i birleştiren ‘teknolojik ve melez aşağıdakiler-yukarıdakiler gerilimi-kara komedisi’ kıvrımlarına sızılmasıyla keyif veriyor. Bu füzyona giriş serbest!
'MERHABA GÜZEL VATANIM': TRT USULÜ NAZIM HİKMET DOCUDRAMASI
FİLMİN NOTU: 2.4
|
Önemli isimlerin hayat hikayelerini anlatma çabaları ülkemizde çoğu zaman TV seviyesine kayabiliyor. “Merhaba Güzel Vatanım”, Nazım Hikmet ile Ahmet Ümit’in ilişkisini monologlar ve animasyon gibi duran dekorla böyle bir seviyeye taşıyan bir docudrama denemesi.
HİKMET-ÜMİT İLİŞKİSİNE DAİR BİR DOCUDRAMA DENEMESİ
Biket İlhan’ın vasat “Mavi Gözlü Dev”i (2007) ile perde gördüğümüz Nazım Hikmet, bu kez Ahmet Ümit’le ilişkili bir hayat parçasına konu oluyor. Cengiz Özkarabekir sanki bir sözlü tarih çalışmasına ihtiyaç varmış gibi göreve gelmiş. Ahmet Ümit’in de gençliğini kapsayan, arşiv görüntülerinden resimlere uzanan bir belgesel-kurmaca kırması yapıta imza atmış.
Yetkin Dikinciler rolünü kaldığı yerden alıyor. Ama etrafında kartpostal izlenimi bırakan bir hışımda devrilebilecek boyutsuz set gözden kaçamıyor. Her şey o kadar bariz ki, tek boyutluluktan destek alan mesaj kaygısı TV belgeseline kayıyor. Dikinciler de kendini zoraki bir şekilde yapay teknelerde, kayıklarda ve binalarda buluveriyor.
GÜLÜNÇ BİR KARTPOSTAL GÖSTERİSİ
İlhan’ın filmi için demode Yeşilçam demiştik. Ama sanat yönetimi ve kurgusuyla biraz akıcı hale gelen seyir süreci, Dikinciler’in özeninden güç alıyordu. Anlatmak istediğine bağlayabiliyordu. “Merhaba Güzel Vatanım” (2019) ise Ahmet Ümit’in konuşmalarıyla araya bindirilen Nazım Hikmet görüntülerinden boyutsuz bir belgesel-kurmaca kırması yapıya kaykılıyor.
TRT ya da FlashTV’de anca oynatabilecek bu ürün bir köşede unutulup gidecektir. Ders kaygısının gürle gittiği Nazım Hikmet hayatı tasviri de fazlasıyla göze batıyor. ‘Bir ileri bak, bir ders var’ algısı ilkokul çocuklarını avcuna alma dışında işlevsel değil. Yeşim Sezgin’in Çanakkale Savaşı docudraması “Çanakkale 1915” (2012) ile akrabalık kursa da onun görkemli savaş sahnelerini bile içermiyor. “Merhaba Güzel Vatanım”, ‘docudrama’ niyetine animasyon gibi duran gülünç bir kartpostal gösterisi…
HİKMET-ÜMİT İLİŞKİSİNE DAİR BİR DOCUDRAMA DENEMESİ
Biket İlhan’ın vasat “Mavi Gözlü Dev”i (2007) ile perde gördüğümüz Nazım Hikmet, bu kez Ahmet Ümit’le ilişkili bir hayat parçasına konu oluyor. Cengiz Özkarabekir sanki bir sözlü tarih çalışmasına ihtiyaç varmış gibi göreve gelmiş. Ahmet Ümit’in de gençliğini kapsayan, arşiv görüntülerinden resimlere uzanan bir belgesel-kurmaca kırması yapıta imza atmış.
Yetkin Dikinciler rolünü kaldığı yerden alıyor. Ama etrafında kartpostal izlenimi bırakan bir hışımda devrilebilecek boyutsuz set gözden kaçamıyor. Her şey o kadar bariz ki, tek boyutluluktan destek alan mesaj kaygısı TV belgeseline kayıyor. Dikinciler de kendini zoraki bir şekilde yapay teknelerde, kayıklarda ve binalarda buluveriyor.
GÜLÜNÇ BİR KARTPOSTAL GÖSTERİSİ
İlhan’ın filmi için demode Yeşilçam demiştik. Ama sanat yönetimi ve kurgusuyla biraz akıcı hale gelen seyir süreci, Dikinciler’in özeninden güç alıyordu. Anlatmak istediğine bağlayabiliyordu. “Merhaba Güzel Vatanım” (2019) ise Ahmet Ümit’in konuşmalarıyla araya bindirilen Nazım Hikmet görüntülerinden boyutsuz bir belgesel-kurmaca kırması yapıya kaykılıyor.
TRT ya da FlashTV’de anca oynatabilecek bu ürün bir köşede unutulup gidecektir. Ders kaygısının gürle gittiği Nazım Hikmet hayatı tasviri de fazlasıyla göze batıyor. ‘Bir ileri bak, bir ders var’ algısı ilkokul çocuklarını avcuna alma dışında işlevsel değil. Yeşim Sezgin’in Çanakkale Savaşı docudraması “Çanakkale 1915” (2012) ile akrabalık kursa da onun görkemli savaş sahnelerini bile içermiyor. “Merhaba Güzel Vatanım”, ‘docudrama’ niyetine animasyon gibi duran gülünç bir kartpostal gösterisi…
KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU:
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE: 3.2
ABIGAIL: 4
ACI VE ZAFER (DOLOR Y GLORIA): 6.3
AD ASTRA: 5.5
AKILLARA SEZA: 2.9
ANNABELLE 3: 4.5
ANNEM: 2.8
AŞKI BEKLERKEN (DEUX MOI): 5.7
BAĞLILIK ASLI: 3.6
BİR ZAMANLAR HOLLYWOOD’DA (ONCE UPON A TIME IN HOLLYWOOD): 6
BOZKIR: 3.2
CİNAYET SÜSÜ: 5.2
DERİ CEKET (LE DAIM): 3.8
DÜZENBAZLAR KULÜBÜ (BILLIONAIRE BOYS CLUB): 5
ELEKTRİK SAVAŞLARI (THE CURRENT WAR): 7.3
ELVEDA OĞLUM (SON LONG, MY SON): 5.8
EN UZUN GECE: 2.4
EŞ ANLAMLILAR (SYNONYMES): 3.8
FIRINCININ KARISI: 1.9
GEÇMİŞİN SIRLARI (AFTER THE WEDDING): 3.6
GÖRÜLMÜŞTÜR: 6.5
HANGİ KADIN: 6
HAREKET SEKİZ: 3.7
HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW: 4.5
IRON SKY 2: 5.4
İKİZLER PROJESİ (THE GEMINI MAN): 5
JOKER: 7
KARAKOMİK FİLMLER: 3
KIZ KARDEŞLER: 5.1
KOD ADI: ANGEL (ANGEL HAS FALLEN): 3.8
KOLEJ HAVASI: 4.9
KONUŞAN HAYVANLAR: 2
KORKU HİKAYELERİ (SCARY STORIES TO TELL IN THE DARK): 5.2
KRAL ŞAKİR: KORSANLAR DİYARI: 3.5
KÜÇÜK BEYAZ YALANLAR 2 (NOUS FINIRONS ENSEMBLE): 2.5
MALEFİZ 2 (MALEFICENT 2): 4.5
MASAL ŞATOSU: 2.7
MUHBİR (THE INFORMER): 3.7
NEW YORK’TA YAĞMURLU BİR GÜN (A RAINY DAY IN NEW YORK): 5.2
O BÖLÜM 2 (IT CHAPTER TWO): 4.2
ORAY: 2.7
OYUNBOZAN (SYSTEM CRASHER): 6.5
PİRANALAR: 4.5
RAMBO: SON KAN (RAMBO: LAST BLOOD): 2.3
RİTÜEL (MIDSOMMAR): 8.3
SAKA KUŞU (THE GOLDFINCH): 5.2
SAKLAMBAÇ (READY OR NOT): 6
SAR BAŞA: 1.8
SESİNDE AŞK VAR: 4.5
SIR TUTABİLİR MİSİN? (CAN YOU KEEP A SECRET?): 3.1
SİCCİN 6: 5.7
SİRAYET 2: 1.5
VAHŞET OYUNU (FRAMED): 5.2
VOX LUX: 7.5
YUVAYA DÖNÜŞ: 2.8
7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE: 3.2
ABIGAIL: 4
ACI VE ZAFER (DOLOR Y GLORIA): 6.3
AD ASTRA: 5.5
AKILLARA SEZA: 2.9
ANNABELLE 3: 4.5
ANNEM: 2.8
AŞKI BEKLERKEN (DEUX MOI): 5.7
BAĞLILIK ASLI: 3.6
BİR ZAMANLAR HOLLYWOOD’DA (ONCE UPON A TIME IN HOLLYWOOD): 6
BOZKIR: 3.2
CİNAYET SÜSÜ: 5.2
DERİ CEKET (LE DAIM): 3.8
DÜZENBAZLAR KULÜBÜ (BILLIONAIRE BOYS CLUB): 5
ELEKTRİK SAVAŞLARI (THE CURRENT WAR): 7.3
ELVEDA OĞLUM (SON LONG, MY SON): 5.8
EN UZUN GECE: 2.4
EŞ ANLAMLILAR (SYNONYMES): 3.8
FIRINCININ KARISI: 1.9
GEÇMİŞİN SIRLARI (AFTER THE WEDDING): 3.6
GÖRÜLMÜŞTÜR: 6.5
HANGİ KADIN: 6
HAREKET SEKİZ: 3.7
HIZLI VE ÖFKELİ: HOBBS VE SHAW: 4.5
IRON SKY 2: 5.4
İKİZLER PROJESİ (THE GEMINI MAN): 5
JOKER: 7
KARAKOMİK FİLMLER: 3
KIZ KARDEŞLER: 5.1
KOD ADI: ANGEL (ANGEL HAS FALLEN): 3.8
KOLEJ HAVASI: 4.9
KONUŞAN HAYVANLAR: 2
KORKU HİKAYELERİ (SCARY STORIES TO TELL IN THE DARK): 5.2
KRAL ŞAKİR: KORSANLAR DİYARI: 3.5
KÜÇÜK BEYAZ YALANLAR 2 (NOUS FINIRONS ENSEMBLE): 2.5
MALEFİZ 2 (MALEFICENT 2): 4.5
MASAL ŞATOSU: 2.7
MUHBİR (THE INFORMER): 3.7
NEW YORK’TA YAĞMURLU BİR GÜN (A RAINY DAY IN NEW YORK): 5.2
O BÖLÜM 2 (IT CHAPTER TWO): 4.2
ORAY: 2.7
OYUNBOZAN (SYSTEM CRASHER): 6.5
PİRANALAR: 4.5
RAMBO: SON KAN (RAMBO: LAST BLOOD): 2.3
RİTÜEL (MIDSOMMAR): 8.3
SAKA KUŞU (THE GOLDFINCH): 5.2
SAKLAMBAÇ (READY OR NOT): 6
SAR BAŞA: 1.8
SESİNDE AŞK VAR: 4.5
SIR TUTABİLİR MİSİN? (CAN YOU KEEP A SECRET?): 3.1
SİCCİN 6: 5.7
SİRAYET 2: 1.5
VAHŞET OYUNU (FRAMED): 5.2
VOX LUX: 7.5
YUVAYA DÖNÜŞ: 2.8